Tetkik (Oct 2023)
Kur’ân’ın Ziyâdeli İfadelerinin 7. Yüzyıl Arapların Dili Kullanım Âdet ve Edebî Zevkleriyle İlişkisi
Abstract
Ziyâde, sözlüklerde fazlalaştırmak, artırmak anlamlarına gelmekte, noksanın zıttı olarak tanımlanmaktadır. Söz dizimde var olması ile yok olması arasında i‘rab, nahiv yahut anlam açısından herhangi bir farka yol açmayan, kelamda gerekli olan sınırı aşan, harf, isim ve fiil türünden ek ve fazlalıklar olarak gelen ziyâdeler, Kur’ân’ın en temel üslup özellikleri ve yapısal sorunları arasında yer almaktadır. Müfessirleri uğraştıran bu ziyâdeler, geleneğimizde kimileri tarafından ileri sürüldüğü gibi, gerçekten bir kelam ayıbı ve kusuru mu yoksa sanatsal (bedîî) bir güzellik midir? Başka bir deyişle 7. yüzyıl Hicaz bölgesi Arapların bilmedikleri, aşina olmadıkları ve duymadıkları çeşitli anlam inceliklerini içinde barından yapılar mı yoksa tam tersine o günkü Arapların günlük kelamlarında, şifahî ve yazınsal türlerinde mevcut ve maruf olan lügavî örf ve âdetleri, edebî zevkleri çerçevesinde teşekkül ve tecessüm etmiş ifade kalıpları mıdır? İşte bu soru ve sorunlar bu makalede irdelenmektedir. Elbetteki bu çalışmada amacımız, Kur’ân’ın tüm ziyâdelerini tek tek ele alıp, ilahî, aşkın sır ve hikmet çerçevesinde okumak, bunların ifadeye kattıkları anlam inceliklerini ve derinliklerini yahut ritmik güzelliklerini tadat etmek değildir. Bunlar geleneğimizde veya günümüzde bazı akademik çalışmalarda az veya çok zaten ele alınmıştır. Kur’ân’ın ziyâdelerinin o dönem Arapların lügavî örf ve âdetleri, edebî zevkleriyle ilişkisine kadim literatürde satır aralarında zayıf bir sesle değinilmiş olsa da ne yazık ki çağdaş araştırmalarda bu türden bir okuma yapan bir çalışmaya henüz rastlanılmamıştır. Dolayısıyla bu çalışmada bizim hedefimiz, bu ifade yapılarının o dönem Arapların dili kullanım âdetleri, edebî zevkleri ve lügavî kültürel antropolojik yapılarıyla ilişkisini irdelemektir. O bakımdan mevcut akademik çalışmalardan farklı, özgün ve otantik olduğunu düşündüğümüz, literatür taraması yöntemini kullandığımız bu araştırma neticesinde, Kur’ân’ın vezin ve vezin dışı amaçlarla gelen ziyâdeli yapılarının nüzul dönemi Arapların edebî zevkleri, lügavî örf ve âdetleriyle ilişkili olduğu, daha doğrusu, halihazırda mevcut dil kalıp ve kullanımlarının üstünde ve ötesinde (hârikun ‘ale’l-‘âde), tarih üstü, aşkın bir dil ve üslupta olmadığı ortaya çıkıyor.