Anatolian Journal of Family Medicine (Aug 2018)

THE BURN OUT SYNDROME IN THE RESIDENTS OF FAMILY MEDICINE AND THEIR LEVELS OF JOB SATISFACTION

  • Ayşe Didem Esen,
  • Gözde Nizamoğlu Mercan,
  • Ezgi Kaçar

DOI
https://doi.org/10.5505/anatoljfm.2018.68077
Journal volume & issue
Vol. 1, no. 1
pp. 34 – 36

Abstract

Read online

Amaç: Yoğun ve stresli çalışma koşulları hekimlerin iş yaşam kalitelerini olumsuz etkileyen yorgunluk ve üretkenlikte azalmayla karakterize tükenmişlik sendromuna sebep olmaktadır. Maslach ve Jackson, tükenmişliği daha çok insanlarla yüz yüze çalışmayı gerektiren iş kollarında çalışanlarda, uzamış stres ve bununla kişisel başa çıkma yöntemlerinin yetersiz kalması sonucu gelişen kronik fiziksel yorgunluk, ümitsizlik ve olumsuz benlik kavramıyla birlikte gelişen mesleğe ve yaşama karşı fiziksel, duygusal ve zihinsel yönden bir tükenmişlik hali olarak tanımlamışlardır (1,2). Tükenmişliği bireyin işinden duygusal olarak uzaklaşması ve tükenmesi (emotional exhaustion), duyarsızlaşma (depersonalizasyon) ve kişisel başarının (personal accomplishment) düşmesini içeren üç boyutta incelemişlerdir (1). Asistanlık, uzun çalışma saatlerini içeren yoğun bir öğrenim dönemiyle karaktarizedir. Çeşitli çalışmalarda asistanlarda tükenmişlik düzeyleri %18-76 arasında gösterilmiştir (3-6).İş ortamının özellikleri tükenme ve iş doyumu üzerine etkilidir (7). İş doyumu, çalışanın kendi işinden duyduğu hoşnutluk, kendisini ve işini değerlendirmesi sonucu ulaştığı olumlu duygusal durum olarak tanımlanmaktadır. iş doyumu, bireylerin fiziksel ve ruhsal sağlıklarını doğrudan etkilediği gibi iş hayatında etkinlik ve verimliliğin artmasında da olumlu etkileri vardır (8). Çalışmamızın amacı, aile hekimliği asistanlarında tükenmişlik sendromu ve iş tatmini düzeylerini değerlendirmek ve aynı zamanda demografik özellikler, yaşam tarzı, çalışma şartları gibi farklı değişkenlerle ilişkilerini ortaya koymaktır. Yöntem: Çalışmamıza, 2015 yılı içinde Şubat ve Mart aylarında Okmeydanı Araştırma ve Eğitim Hastanesi ve Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde uzmanlık eğitimi almakta olan, ulaşılabildiğmiz ve çalışmaya katılmayı kabul eden aile hekimliği asistanları dahil edildi. Katılımcılar çalışma hakkında bilgilendirildikten sonra onamları alınarak hazırlanmış olan anket yazılı olarak uygulandı. Anketler üç bölümden oluşmaktaydı; (A) Demografik veri formu ve kişisel yaşam tarzı, alışkanlıklar, sosyal ve akademik yaşam, çalışma koşulları hakkında sorular, (B) Maslach Tükenmişlik Ölçeği, (C) Minnesota İş Doyumu Ölçeği. Toplam 22 maddeden oluşan Maslach Tükenmişlik Ölçeği; duygusal tükenme (MBI-EE), Duyarsızlaşma (MBI-D) ve kişisel başarı (MBI-PA) duygusunda azalma olmak üzere üç alt boyutta değerlendirmektedir. Duygusal Tükenme (9 soru) ve Duyarsızlaşma (5 soru) ile ilgili sorular olumsuz, kişisel başarı (8 soru) ile ilgili sorular olumlu ifadelerden oluşmaktadır. Bu düzenlemede duygusal tükenme ve duyarsızlaşma soruları 'hiçbir zaman = 0, çok nadir = 1, kimi zaman = 2, çoğu zaman = 3, her zaman = 4' şeklinde puanlandırılırken, kişisel başarı soruları tersine puanlandırılmıştır (hiçbir zaman = 4, çok nadir = 3, bazen = 2, çoğu zaman = 1, her zaman = 0). Bu puanların toplanması ile duygusal tükenme için 0-36, duyarsızlaşma için 0-20 ve kişisel başarı için 0-32 arasında değişen puanlar elde edilir. Uzmanlık öğrencilerinin doyumlarını ölçmek için 1967 yılında geliştirilen Minnesota İş Doyum Ölçeği kullanıldı (9). Ölçek 1985 yılında Türkçeye uyarlanarak geçerlilik ve güvenilirlik çalışmaları yapılmıştır (Cronbach alfa=0,77) (10,11). Minnesota İş Doyum Ölçeği 1-5 arasında puanlanan beşli likert tipi bir ölçektir. Toplam 20 sorudan oluşmaktadır. Puanlama 'hiç memnun değilim = 1 puan', 'memnun değilim = 2 puan', 'kararsızım = 3 puan', 'memnunum = 4 puan', 'çok memnunum = 5 puan' şeklinde yapılmaktadır. Ölçekte ters soru bulunmamaktadır. lçekten alınabilecek en yüksek puan 100, en düşük puan 20 olup, orta noktaya düşen 60 ise nötr puanı ifade etmektedir. Puanların 20'ye yaklaşması doyum düzeyinin düştüğünü, 100'e yaklaşması ise doyum düzeyinin yükseldiğini göstermektedir. Minnesota İş Doyum Ölçeği ile kişinin içsel, dışsal ve genel doyum düzeyi belirlenebilmektedir.İstatistiksel analizler için IBM SPSS Statistics 22 (IBM SPSS, Türkiye) programı kullanıldı. Çalışmadan elde edilen veriler korelasyon analizi, bağımsız t-testleri, ki-kare gibi istatistiksel yöntemlerle analiz edildi. Anlamlılık p≤0.05 düzeyinde ve %95 güven aralığında değerlendirildi. Bulgular: Çalışmamıza 20 erkek ve 26 kadın toplam 46 aile hekimliği asistanı katılmıştır. Ortalama tükenmişlik puanları; MBI-EE (duygusal tükenme) 22.28+-5.60, MBI-D (duyarsızlaşma) 21.43+-5.54, MBIPA (kişisel başarı) 30.93+-4.93 ve ortalama iş doyumu puanı 58.63+-13.74 olarak saptandı. Tükenmişlik ve iş doyumu puanlarında cinsiyet ve medeni duruma göre değişkenlik gözlenmedi. Sosyal olarak aktif olmak yüksek iş doyumu (p=0.012), yüksek MBI-PA (kişisel başarı ) (p=0.001) ve düşük MBI-EE (duygusal tükenme) (p=0.026) ile ilişkili bulundu. Hastane yöneticileri tarafından desteklendiğini hissetmek ve eğitim içeriği ve kalitesinin yeterli olduğu düşüncesi yüksek iş doyumu (sırasıyla p=0.048, p=0.036) ve düşük MBI-D (duyarsızlaşma) ) puanları ile ilişkili bulundu (sırasıyla p=0.014, p=0.017). Sonuç: Birçok çalışmada meslekte çalışma yılı arttıkça tükenmişliğin daha az görüldüğü ve iş doyumunun arttığı bildirilmiştir (12-15). Anestezi asistanlarında yapılan bir çalışmada 2. yıl asistanlarında duygusal tükenme ve duyarsızlaşma alt boyutundan alınan puanlar 4. yıl asistanlarına göre anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (12). Çalışmamızda yaş ile duygusal tükenme ve duyarsızlaşma arasında negatif yönde korelasyon saptanmıştır. Yaş ve çalışma yılı arttıkça, duyarsızlaşmanın azalması, bireylerin deneyimle elde ettikleri başa çıkma yollarının daha gelişmiş olmasına bağlanabilir. Meksika'da Aile hekimliği asistanlarında yapılan bir çalışmada kadınlarda, 30 yaş altında ve 1. yıl asistanlarında daha fazla tükenmişlik gözlenmiştir (6).Bir çalışmada; duygusal tükenme düzeyi kadınlarda daha yüksek seviyede görülmüştür (16). Çalışmamızda ve bazı diğer çalışmalarda cinsiyete göre tükenmişlik düzeyleri açısından anlamlı bir fark saptanmamıştır (17-19).