İlahiyat Akademi (Dec 2024)
Bir Siyaset Felsefesi Örneği: “Sâz û Pîrâye-i Şâhân-i Pormâye” Adlı Risalesi Bağlamında Bâbâ Efḍâlüddîn-i Kâşânî’nin Siyaset ile İlgili Görüşleri
Abstract
Bu çalışma Bâbâ Efḍâlüddîn-i Kâşânî’nin Sâz û Pîrâye-i Şâhân-i Pormâye adlı risalesi bağlamında siyaset felsefesi ile ilgili görüşlerini ele almaktadır. 13. asır filozoflarından olan Bâbâ Efḍâl, siyaset felsefesine Tanrı ve varlık kategorileri ile başlar. O, varlık hiyerarşisinin en tepesine Tanrı’yı yerleştirir ve daha sonra diğer varlıkların âlemdeki konumlarını Tanrı’ya göre açıklar. Âlemdeki varlıkların en üstünü olarak insanı kabul eden Bâbâ Efḍâl, insanı da bir hiyerarşiye tâbi tutar. Bu hiyerarşinin en tepesinde çeşitli niteliklere sahip olan padişah bulunur. Padişaha atfedilen niteliklerin ilki, padişahın zıtlığa sahip olmamasıdır. Padişah, insanların en akıllısı olarak kabul edilir ve bu özelliğinden dolayı padişah, aynı zamanda bedene ait zıt hallerinden de en fazla soyutlanmış insan olur. Padişahın diğer özellikleri arasında güçlülük, mütevazilik, sabırlılık ve cesaret sahibi olma gibi erdemler vardır. Bu erdemlerin hepsi onun düşüncesinde bir şekilde akıl konusu ile ilişkilendirilir. Onun siyaset felsefesinin dikkat çekici özelliklerinden bir diğeri ise insan sınıflarına dair yaptığı değerlendirmedir. Bir başka deyişle O, insanları bütünsel açıdan değerlendirmez, buna karşın bireysel fertlere odaklanır. Bu sebeple onun hedef kitlesi toplumlar değil, bireysel fertlerdir. Çünkü bir toplum bütünüyle iyiliğin ya da kötülüğün temsilcisi değildir. Bilakis bir toplumda her türlü insan bulunur. Padişah toplumdaki bütün insanlarla iletişim halinde olmalıdır. Ancak padişahlık için bu kadarı yeterli değildir. Padişah himayesi altındaki insanları hem kemâle erdirmekle hem de onlara lâyık oldukları işleri vermekle yükümlüdür. Bunun yöntemini ise Bâbâ Efḍâl eğitim olarak belirler. İnsanların eğitimi başta padişah olmak üzere akıllı insanlara yakın olmakla mümkün olur. Dolayısıyla onun siyaset felsefesinin merkezinde bulunan akıl, bir kez daha ön plana çıkar ve insan sınıflarının oluşmasında belirleyici olur. Bâbâ Efḍâl’in siyaset felsefesindeki temel hedefi, padişah önderliğinde insanların yaratılış amacının hakikate dönüştürülmesidir. Bu düşünceye göre bir kimse, öz farkındalık ile önce kendini bilir ve kendini bildikten sonra varlığı kavramaya başlar. Sonuçta ise Tanrı’ya ulaşır. Bu felsefe, bütünsel açıdan Tanrı’dan insana inen ve insanın uyanışı ile tekrar Tanrı’ya ulaşan bir süreci ifade eder. İnsan kendinden başlayarak Tanrı’ya ulaştığında gerçek anlamda tevhidi kavramış olur. Böylece insanın varlık gayesi gerçekleşmiş olur. Dolayısıyla onun siyaset teorisi, gerçekte ahlak yüklü bir uyanış felsefesidir. Bu felsefe bu dünyada gerçekleşen ancak ahireti de kapsayan bir yapıya sahiptir. Bu çalışmada Bâbâ Efḍâl’in siyaset felsefesi ile ilgili görüşlerini bütün yönleriyle ortaya koyabilmek adına hem ondan önceki siyaset filozofları ile karşılaştırmalar yapılmış hem de onun felsefesi hakkında çeşitli değerlendirmeler yapılmış ve çalışma sonuç bölümü ile bitirilmiştir.