Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Dec 2023)

Kur’ân’a Göre Medine Dönemi Cihad Tebliğ İlişkisi

  • İsmail Kurt

DOI
https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1349931
Journal volume & issue
no. 33
pp. 151 – 172

Abstract

Read online

Bu çalışmada Medine dönemi cihad-tebliğ ilişkisi Kur’ân merkezli olarak ele alınmaktadır. Çalışmamızın amacı Medine dönemindeki Allah yolunda cihad ile İslam’a davet arasındaki ilişkiyi olgu-nas diyalektiği çerçevesinde Medenî sureler ve kısmen de siyer üzerinden kronolojik olarak ortaya koymaktır. Yapılan çalışmalarda siyer merkezli olarak özellikle Medine dönemindeki askeri cihada değinilirken Medine dönemi cihad-tebliğ ilişkisi Kur’ân merkezli olarak ele alınmamıştır. Bu çalışmanın ana iskeletinin Kur’ân üzerinden kurulması ve cihad-tebliğ ilişkisinin eşit şekilde birlikte irdelenmesi bu araştırmayı diğer çalışmalardan ayırmaktadır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden biri olan doküman, literatür tarama ve analizi yöntemi kullanılmıştır. Yine çalışmada sure kronoloji konusunda genel olarak Câbirî’nin (1936-2010) Fehmü’l-Kur’ân’da takip ettiği sıralamaya uyulmuş, Medenî surelerdeki ayetler ele alınırken Mukâtil (öl. 150/767), Taberî (öl. 310/923), İbn Hişâm (öl. 218/833), Buhârî (öl. 256/870), Derveze (1888-1984) gibi klasik ve modern dönem müelliflerinin verdiği siret bilgisinden de istifade edilmiştir. Çalışmada ulaştığımız en genel bulgu ve sonuçlar ise şunlardır: Medine’ye hicretle birlikte değişen olgu Medine’de vahyin üslûbunun değişmesine ve cihad-tebliğ yönteminin farklılaşmasına yol açmıştır. Olgu ve nas değişmekle birlikte Allah yolunda cihadın ve İslam’a davetin nasıl yapılacağını ise her zaman Kur’ân belirlemiştir. Mekke’de sabır ve hicret şeklinde yapılan cihad ve tebliğ, olgunun değişmesiyle birlikte Medine’de daha çok infak ve savaş şeklinde yapılmıştır. Yine İslam’a davet bağlamında Medine’de Hz. Peygamber’e hiçbir zaman “sabret” denilmemiş, “sabredin” hitabı Müslümanlara yöneltilmiştir. Genel olarak Medine dönemi cihad-tebliğ ilişkisini Hudeybiye Barışı öncesi ve sonrası şeklinde iki farklı döneme ayırabiliriz. Medine’ye hicretle birlikte İslam davetinin muhatabına Yahudiler, münafıklar, Medine’ye gelen heyetler, Kureyş dışındaki müşrik Araplar dahil olsa da Mekke müşrikleri her zaman cihadın ve tebliğin esas muhatabı olmuştur. Kureyş’in Mekke’de başlayan İslam davetini engelleme girişimi Medine döneminde yapılan üç büyük cihad/savaş ile durdurulmuş, Hudeybiye Anlaşması ile İslam davetinin önü açılmış, Mekke Fethi ile de İslam’ın önündeki en büyük engel tamamen ortadan kaldırılmıştır. Hicretle birlikte Medine’deki eski statülerini kaybeden Medine Yahudilerinin İslam davetine düşmanlık etmesi Müslümanların onlara karşı da cihad etmesine yol açmıştır. Medine döneminde savaş ve seriyyelerin yanı sıra evlilikler yoluyla da İslam davetinin önündeki engeller kaldırılmaya çalışılmıştır. Vahyin apaçık bir fetih dediği Hudeybiye Barışı İslam’ın tebliğinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Hudeybiye Barışı İslam’ın tebliğinin emniyet ve güven içinde yapılmasının, Bizans, Sasani gibi büyük devletlere davet mektuplarının gönderilmesinin yolunu açmış ve özellikle Kureyş’ten korkan Hicazdaki müşrik Arapların İslam’a katılmasını hızlandırmıştır. İslam’a davet yolunda ne Kur’ân ne de Hz. Peygamber için savaş hiçbir zaman ana hedef olmamıştır. Asıl gaye her zaman insanların gönüllerinin İslam’a kazandırılması olmuştur. Bu nedenle Kur’ân, azılı düşman Kureyş barışa yanaşırsa Müslümanların da barışa yanaşmasını salık vermiştir. Aynı şekilde Hz. Peygamber de bir müminin eliyle tek bir insanın Müslüman olmasının, kişinin alacağı en değerli ganimetten daha hayırlı olduğunu vurgulamıştır. Sonuç olarak Mekke’de “Ey Peygamber! kalk ve insanları uyar” şeklindeki ilk vahiylerle başlayan İslam’a davet ve cihad, Medine döneminin sonundaki Veda Haccı’nda Hz. Peygamber’in “Allah’ım! tebliğ ettim mi?” hitabına kadar vahyin belirlemesi doğrultusunda devam etmiştir.