Hitit İlahiyat Dergisi (Jun 2023)

Spinoza'nın ‘İçsel Huzur’ Teorisi: Duygusal Doyum ve Zihinsel Dinginlik

  • Enes Dağ

DOI
https://doi.org/10.14395/hid.1235191
Journal volume & issue
Vol. 22, no. 1
pp. 229 – 266

Abstract

Read online

Bu makale, Spinoza’nın ahlak felsefesinin merkezî kavramlarından olan ve “içsel huzur”, “tatminlik” veya “doyum” olarak Türkçeye çevrilebilen acquiescentia kavramına ve onunla ilişkili olan diğer iki kavrama odaklanmaktadır. Bu iki kavramdan birisi “kendinden memnuniyet” duygusu olarak çevrilebilen acquiescentia in se ipso iken, diğeri zihinsel bir durumu ifade eden ve “zihinsel dinginlik” olarak çevrilebilen mentis/animi acquiescentia kavramıdır. Makalede Tanrı’da bir varlık olan ve Doğa’daki zorunluluğa tabi olan, dolayısıyla var olmak ve eylemek bakımından belirlenen insanın bir “duygusal doyum”a ve yeterli fikirlerin neden olduğu zihinsel durumlardan doğan bir “zihinsel dinginlik”e ulaşıp ulaşmadığı soruşturulmaktadır. Bu doğrultuda Spinoza’nın içsel huzur teorisi “duygusal doyum” ve “zihinsel dinginlik” olarak ortaya konulmaktadır. Spinoza’nın “içsel huzur” veya “doyum” teorisiyle amacı, insana “kendinden memnuniyet” duymasını, zihnini doğru bilgiden kaynaklanan hoşnutlukla doyurmasını, gelip geçici olmayan fakat en üstün olan duygulara ulaşmasını ve yaşamını bu doğrultuda sürdürmesini sağlayacak epistemolojik ve etik bir rehberlik sunmaktır. Makalede, Spinoza’nın “içsel huzur” teorisini müstakil olarak ele alan ve literatürde önemli bir boşluğu dolduran çalışmalara ayrıca değinilmekte ve bu çalışmaların ana tezleri aydınlatılmaktadır. Bununla birlikte söz konusu çalışmaların ana fikirleri eleştirilmekte, yeni okuma önerileri sunulmakta ve farklı argümanlarla farklı sonuçlara ulaşılmaktadır. Bu doğrultuda söz konusu teoriyi inceleyen yazarların bir yandan hem “kendinden memnuniyet”i hem “zihinsel dinginlik”i farklı derecelerde oluşan “doyum”u ifade eden aynı “duygu” olarak ele aldıkları görülmektedir. Diğer yandan da söz konusu yazarların bu aynı duygunun yol açtığı “doyum”un farklı derecelerini Spinoza’nın üç bilgi türüyle ilişkilendirdikleri tespit edilmektedir. Makalede, özellikle “kendinden memnuniyet”in ve “zihinsel dinginlik”in bir yandan niçin aynı duygu olmadığı gerekçelendirilirken diğer yandan söz konusu “doyum”un farklı derecelerinin hangi sebeple doğrudan Spinoza’nın üç bilgi türünün her birine denk düşmediği açık kılınmaktadır. Bu zeminden hareketle, “kendinden memnuniyet” bir duygu, “zihinsel dinginlik” ise kapsamlı bir zihinsel durum olarak ortaya konulmaktadır. Burada birincisi akıldan sezgiye doğru artan bir “doyum”u ifade ederken, ikincisi yalnızca sezgi ile oluşan üst bir “doyum”u belirtir. Söz konusu doyumun oluşmasında akıl bir bilgi türü, sezgi başka bir bilgi türü olarak iş görmez; zira akıl sayesinde meydana gelen “doyum”, eksikliğini hissettiren ve artmaya meyilli olan bir tür “doyumsuzluk” iken, sezgi sayesinde ulaşılan “doyum” bir tamlık ya da mükemmellik hissine neden olur. Dolayısıyla “gerçek doyum”, sezgi ile oluşur, akıl yalnızca sezgi için bir temel, bir hazırlık ya da ihtiyaç duyulan kavramsal araçların temin edilmesidir. Ayrıca “akıl” ve “sezgi”yle birlikte Spinoza’nın bir diğer bilgi türü olan “hayal” ve ondan doğan kanıların “kendinden memnuniyet” ve “zihinsel dinginlik”in oluşturduğu bir doyum teorisi için elverişli bir kaynak olmadığı görülmektedir. Bu çerçevede makalede, kendinden memnuniyet “duygusal doyum”, zihinsel dinginlik ise “doğru bilgiden doğan zihinsel hoşnutluk”, “entelektüel Tanrı sevgisi”, “kutluluk” ve “kurtuluş” olarak saptanmaktadır. Bu zemin, söz konusu iki kavramla ifade edilenin aynı duygu ve bilgi türleriyle ilişkilendirilen bir “doyum” veya “içsel huzur” olmadığını açıkça ortaya koyma imkânı ya da ufku olarak belirginleştirilmektedir. Anılan çerçevede yapılan soruşturma ve eleştiriler ışığında çalışmanın iki temel iddiası vardır: Birincisi akıldan doğan “kendinden memnuniyet”in sezgiden doğan “entelektüel Tanrı sevgisi”yle en üstün formuna kavuşarak insanın “duygusal doyum”unu oluşturduğudur. İkincisi zihnin sonsuzluğun ufku altında yeterli fikirlere ve “doğru bilgilere dayanan hoşnutluk”la kendisine dair bilgiden Tanrı bilgisine ve Tanrı sevgisine eriştiği ve böylece insanı en üstün insani mutluluk olan “kutluluk”a ve onun neticesi olan “kurtuluş”a ulaştırarak onda mükemmel bir “zihinsel dinginlik”i meydana getirdiğidir.

Keywords