Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2023)

Ahlaki Bir Erdemden Hukuki Yükümlülüğe: Muvâsât

  • Nurten Zeliha Şahin

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.1341360
Journal volume & issue
Vol. 27, no. 2
pp. 746 – 768

Abstract

Read online

Muvasât, en yakınımızdan başlayarak bize ihtiyacı olana yardımı, elimizdekini onunla paylaşmayı içeren ahlaki bir erdemdir. Fakat kişinin hukuken korunan değerleri tehlikeye girmişse o zaman yardım ve dayanışma bir yükümlülüğe dönüşmektedir. Bu toplumsal yükümlülüğün İslâm hukukundaki hükmü farz-ı kifâyedir ve kifaî yükümlülüğün gerekçesini de muvâsât oluşturur. Diğer taraftan ise zekât, nafaka gibi aynî yükümlülüklerin hukuki gerekçesinde de muvâsât yer alır. Muvâsât aslında toplumdaki her bir bireyin birbirine yardım etmesini, paylaşmasını, gerektiğinde elindekini ortaklaşmasını kapsayan geniş kavramsal bir içeriğe sahiptir. Muvâsât ile amaçlanan, ihtiyaç sahibine yönelik toplumsal duyarlılığın canlı tutulmasıdır. Muvâsât, İslâm’ın korumayı amaçladığı hukuki değerleri tehlikeye girdiği zaman toplumdaki her bir bireyin elindeki imkânları paylaşarak karşı tarafın ihtiyacını gidermenin hikmetini oluşturur. Bu çalışma bu bağlamda ihtiyaç sahiplerinin, ihtiyacını giderebilecek imkâna sahip olanlar üzerinde hakkı olduğunu teklifi hükümler bağlamında ele alarak değerlendirmeyi amaçlamaktadır. İslâm’ın korumayı amaçladığı hukuki değerler arasında öncelikli yere sahip olan can güvenliğinin sağlanması, beden bütünlüğünün korunması, mahremiyet hakkının ihlalinin önüne geçilmesinde muvâsât her bir Müslümanı birbirine karşı ve devleti vatandaşına karşı yükümlü kılmaktadır. Bu çalışma kişinin korunması gereken hukuki değerleri tehlikeye girdiği zaman durumundan haberdar olan her bir ferde imkânları nispetinde yardım etme yükümlülüğünü tanımlayan muvâsâtı, toplumsal sorumluluk bağlamında ele alarak incelemeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda muvâsâtın İslâm hukukunda teklifi yükümlülükler ile doğrudan bağlantısının olduğu söylenebilir. Farz-ı kifâyî yükümlülüklerin gerekçesinde muvâsât yer almaktadır. Bununla birlikte zekâtın farziyetinin, fidyenin vücûbiyetinin, nafaka sorumluluğunun hukuki gerekçesinde, ihtiyaç sahibinin ihtiyacını, kimseye muhtaç olmayan tarafından karşılanmasının yer alması, yardımlaşmayı içeren yükümlülüklerin temelinde muvâsâtın olduğunu bize gösterir. Aynı şekilde faizin yasak kılınmasındaki hukuki gerekçede de toplumdaki muvâsâtı yok eden yönü yer almaktadır. Özellikle devletin fahiş fiyata üst sınır getirmesinin dayanağı da temel ihtiyaçların giderilmesinde her bir bireyin eşit hakka sahip olmasıdır. Yani temel ihtiyaçların fiyatlarında kâr haddinin belirlenmesi muvâsâtın bir gereğidir. Muvâsatta bireysel sorumlulukla beraber devletin yükümlülüğünün tanımlanması, toplumda temel ihtiyacının karşılanmadığı hiçbir bireyin bulunmamasının amaçlanmasıdır. Bu nedenle muvâsâtın vicdani sorumluluk ile birlikte toplumsal sorumluluğu ve hukuki yükümlülüğü içine alan bir yönü vardır. Bu da İslam’ın canın korunmasını en üst hukuki değer olarak benimsediğini gösterir. Muvâsât sadece temel ihtiyaçların giderilmesi ile sınırlı olmayıp kişinin manevi desteğe ihtiyacı olacağı anlarda da bu desteği ona vermeyi, onun yanında durarak acılarına ortak olmayı, onu hissedip acılarını içselleştirmeyi de içerir. Bu nedenle muvâsât aslında bir Müslümanda olması gereken ahlaki duruşu tanımlamaktadır. Bu ahlaki duruşun temelinde İslam’ın en temel kaygısının maddi ve manevi bütünlüğü ile insanın varoluşunu korumak olduğu söylenebilir. Bu çalışma da bu anlamda muvâsâtı bu geniş kapsamı ile ele alıp değerlendirerek İslâm’ın temel maksadının insanı maddi ve manevi bütünlüğü içinde korumak olduğunu İslam hukuku bağlamında bir nebze ifade edebilmeyi amaçlamıştır.

Keywords