Marife Dini Araştırmalar Dergisi (Jun 2022)
Tatbîk Sünneti Nesh mi Edildi?
Abstract
Hanefî Mezhebî'nin en eski hadîs kaynaklarından olan İmâm Muhammed ile İmâm Ebû Yusuf'un eserlerinde ilginç bir rivâyet nakledilmiştir. Bu rîvâyet Müslim dahil birçok muhaddis tarafından da tahrîc edilmiş ve sahîh kabul edilmiştir. Bu rîvâyete göre Abdullâh b. Mes‘ûd evine gelen iki meşhur talebesi Esved ve Alkame’ye imâm olup namaz kıldırmıştır. Namaz esnasında rükûda onların ellerini diz kapaklarının üzerine koyduğunu görmüş ve namazda onların ellerine vurarak kendi ellerine dikkat çekmiştir. Kendisi de o esnada rükûda avuçlarını birleştirip diz kapaklarının arasına koymuştur. Âlimler bu eylemi tatbîk olarak isimlendirmişlerdir. Abdullah b. Mes'ûd namaz sonrası onlara Hz. Peygamber’in rükûda ellerini bu şekilde üst üste kapatıp dizlerinin arasına koyduğunu nakletmiştir. İbn Mes‘ûd’un bahsettiği bu eylem elbette o dönem yaygın olan rükûda ellerin diz kapaklarının üzerine konulması uygulaması ile çelişmektedir. Hanefî İmâmları mübhem bir râviden ve İbrâhîm en-Nehaî'den munkatı bir isnadla Hz. Ömer'in ellerini rükûda diz kapaklarının üstüne koyduğunu nakletmiş ve tercihlerinin Hz. Ömer uygulaması olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca İbrâhîm en-Nehaî'den bu uygulamanın zamanla terkedildiği görüşünü de nakletmişlerdir. Zaman içerisinde ise bu uygulamanın mensûh olduğu yüksek bir sesle dillendirilmiştir. Hicrî üçüncü asırda bu uygulamanın mensûh olduğu Kütüb-i Sitte müelliflerinden Tirmizî ve Nesâî tarafından da ifade edilmiştir. Bununla birlikte Hz. Alî’den kişinin rükûda isterse diz kapaklarını tutabileceği, isterse tatbîk yapabileceği hasen sayılan bir rivâyet ile de nakledilmiştir. Bu uygulamanın yasaklandığına dair iki rivâyet nakledilmiştir. Biri Sa‘d b. Ebî Vâkkâs’tan nakledilmiş olup sahîh kabul edilmiştir. Ancak bu hadîste bu yasağın fâili mübhem bırakılmıştır. Bir diğer rivâyet Hz. Ömer’den nakledilmiştir. Bu rivâyette Hz. Ömer “Diz kapakları size sünnet kılındı” demektedir. Ancak sünnet kılanın kim olduğu yine mübhemdir. Ayrıca bu rivâyeti Hz. Ömer’den nakleden râvînin Hz. Ömer’den hadîs işitip işitmediği de tartışmalıdır. Bu uygulamanın mensûh olduğu anlayışı bu problemi çözmek için geliştirilen en önemli argümandır. Bunda da yukarda verdiğimiz iki sahâbinin rivâyetleri hiç şüphesiz etkili olmuştur. İbn Huzeyme, İbn Hibbân, İbn Battâl, Kâdî ‘İyâz, Nevevî ve İbn Hacer gibi birçok âlim bunu savunmuşlardır. Ancak bazı problemler içermekte olan bu argümana bazı âlimler de itiraz etmişlerdir. Bu bağlamda Aynî, Abdullah b. Mes'ûd'un Hz. Peygamber ile vefatına kadar yakınında ve sürekli hizmetinde bulunduğunu bu sebeple böyle bir şeyin mümkün olamayacağı ifade etmiş ve Hz. Peygamber'in bu uygulamayı nesh ettiği anlayışını kabullenmemiştir. Nitekim şayet bu şekilde bir nesh söz konusu ise bundan İbn Mes'ûd'un da haberinin olması gerekmektedir. Bir başka geliştirilen argüman ise Hz. Peygamber'in bu uygulamayı bir defa yaptığıdır. Ancak bu da pek tutarlı görünmemektedir. Abdullah b. Mes'ûd'un bir defa yapılan bir uygulamaya devam etmesi ve ettirmeye çalışması pek de mantıklı bir durum değildir. Bir diğer argüman ise rükûda ellerin diz kapaklarının arasına koyulması uygulamasının Yahudilere ait olduğudur. Hz. Peygamber'in (s) herhangi bir konuda vahiy yoksa Ehl-i Kitâb'a uymayı sevdiği ifade edilmiştir. Son emirle de onlara muhalefet etmiştir. Bu da son derece problemli bir argümandır. Nitekim bu durumda elleri diz kapaklarının arasına koymak Yüce Allah'ın emri olmaktadır. Bu bağlamda İbn Mes'ûd'un uygulaması vahye muhalefet anlamına gelmektedir. Bütün bu verilerden hareketle ilim adamlarını son derece meşgul ettiğini düşündüğümüz bu uygulamanın Hz. Peygamber tarafında nesh edilip edilmediğini tespite çalışacak eğer bir nesh de söz konusu ise nâsihinin kim olduğunu ortaya koymaya çalışacağız.
Keywords