Hitit İlahiyat Dergisi (Dec 2022)

Müellifi Meçhul Bir Manzûm Kavâ’id-i Nahviye Örneği

  • Mehmet Burak Çakın

DOI
https://doi.org/10.14395/hid.1158450
Journal volume & issue
Vol. 21, no. 2
pp. 1419 – 1452

Abstract

Read online

Kur’ân-ı Kerim ve hadisler başta olmak üzere İslam’ın temel kaynaklarının dili olması sebebiyle Arapçanın öğrenilmesi Müslüman milletler için son derece önemli olagelmiştir. Temel dinî ilimleri öğrenmek için âlet ilmi yani araç olarak adlandırılan Arapçanın öğretilmesine Müslümanların klasik eğitim sistemleri içinde büyük bir itina gösterilmiştir. Arapçanın doğru bir şekilde öğrenilmesi ve dil yapısının korunması ile ilgili çabalar diğer Müslüman milletlerden önce Araplar arasında başlamıştır. Kur’ân’ın manasının ve mesajının doğru bir şekilde anlaşılması, anlam değişmesi ve kayıplarının önlemesi amacı ile Arap dilinin gramer yapısı ile kaidelerin tespit edilmesine dönük ilk çalışmaların bizzat Hz. Ali tarafından başlatıldığı genel itibariyle kabul edilmektedir. Daha sonra özellikle değişen toplumsal şartlarla birlikte Arap diline yönelik çalışmalar çoğalmıştır. Arapçanın gramerine yönelik ilimler olan sarf ve nahivle ilgili olarak birçok eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerin en meşhurlarından biri Abdulkâhir-i Cürcânî’nin el-Avâmilü’l-Mi’e adlı eseridir. Söz konusu eser asırlar boyunca Müslüman toplumların nahiv konusundaki başucu kitaplarından biri olmuş, birçok dile çevrilen esere çok sayıda şerh, haşiye, talik vb. yazılmıştır. Yine el-Avâmil, bahsettiği kaidelerin rahatlıkla ezberlenip akılda tutulması amacıyla farklı dillere nazmen tercüme de edilmiştir.Bu çalışmada el-Avâmil’in -müellifi meçhûl- manzûm bir tercümesi konu edilmiştir. Eserin tespit edilen tek nüshası Manisa İl Halk Kütüphanesinde 45 Hk 6943/2 demirbaş numarası ile kayıtlıdır. Manzûmenin öncesinde Cürcânî’nin eserinin Arapça şerhinin yapıldığı bir bölüm yer almaktadır. Eserde herhangi bir müellif, müstensih veya tarih kaydına rastlanmamıştır. Eski Anadolu Türkçesi özellikleri göze çarpan eser, 160 beyitten oluşmaktadır. Manzûmedeki tüm beyitler kendi arasında kafiyelidir yani mesnevî özelliği göstermektedir ancak “fâilâtün fâilâtün fâilün” ve “fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün” olmak üzere iki vezin kullanılmıştır. Bu vezinler belli bir sırayla değil, konulara göre metin içerisinde çeşitli şekillerde dağıtılmıştır. Eserin didaktik ve ezbere dayalı özelliği baskındır. Önemli sayıdaki beyte” bil/bil ki” ile başlanması bu özelliğin en somut göstergelerindedir. Beyitlerin önemli bir kısmı doğrudan nahiv kurallarından veya kurallarla ilgili olan kelime ve edatlardan oluşmakta; bazı mısralarda anlatılan konunun ezberlenmesi, bahsi geçen konunun bilinmemesinin önemli bir kusur olacağı, öğrenilmesinin kişiyi başarılı kılacağı kabîlinden nasihatlerde bulunulmaktadır. Manzûmede konular kısaca açıklanmakta, özellikle ezberlenmesi ve akılda kalması gereken hususlar belirtilmektedir. Bu özelliği ile talebelerin ilerleyen derslerde ihtiyaç duyacakları bilgilerin kolayca ezberlenmesi ve gerektiği durumlarda bunlardan istifade edilmesi amaçlanmaktadır. Eserde genel itibarıyla aruzun başarılı kullanıldığı görülmektedir. Bu da müellifin aruza hakim olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Ancak yine de aruz kusuru sayılabilecek bazı tasarrufların yapıldığı göze çarpmaktadır. Zaman zaman bazı Türkçe kelimelerle rediflerin de yapıldığı manzûmede cinasların da dikkat çekici bir şekilde kullanıldığı görülmektedir.Eserde ilk olarak isim, fiil ve harf olarak üç kısma ayrılan kelime tanımlanmıştır ve sırasıyla marife ve nekre, müennes ile müzekker, mebnî-i asl, mureb ve mebnînin tarifi ve özellikleri verilmiştir. Fâil, mef’ûl, zarf ve istisna edatı olan illâ’nın anlatıldığı eserde tesniye ve cem-i sâlim konuları üzerinde nispeten uzun durulmuştur. Daha sonra mastar ve harf-i cerler anlatılarak nev’lerin anlatımına geçilmiştir. Bu şekilde kelime ile ilgili hususların önemli özellikleri açıklanıp ilgili yapıların özellikleri anlatıldıktan sonra cümle konusu ele alınmıştır. Bu bağlamda isim, fiil, zarf ve şart cümlelerine değinilmiş, ancak ayrıntı verilmemiştir. Mahallen mureb olan cümleler, irabda mahalli olmayan cümlelere değinilmektedir. Daha sonra âmil-i lafzî ile âmil-i kıyâsînin tarif ve türleri dile getirilmiştir. Eser medrese geleneği içinde önemli bir yere sahip olan el-Avâmil’in başarılı sayılabilecek muhtasar manzûm tercümesi olması hasebiyle önemlidir.

Keywords