Hitit İlahiyat Dergisi (Jun 2022)

İbnü’l-Cezerî’nin (ö. 833/1429) Müncidü’l-Muḳriîn Adlı Eserinin Endülüs Kıraat Ekolü Açısından Kaynak Değeri

  • Abdulhalim Başal

DOI
https://doi.org/10.14395/hid.1068423
Journal volume & issue
Vol. 21, no. 1
pp. 1 – 32

Abstract

Read online

Endülüs, Doğu İslâm coğrafyasındaki karışıklıklar sebebiyle bilhassa hicrî beşinci ve altıncı asırlarda kıraat sahasının öne çıkan bölgelerinden biri olmuştur. Söz konusu asırlarda hayat süren Endülüslü kıraat âlimlerinin, özellikle kıraat farklılıklarına dönük olarak kaleme aldıkları eserleri, İslâm dünyasının pek çok bölgesinde büyük iltifat görmüş, kıraat tedrisatının temel çalışmaları kabul edilmiş ve bu alanın referans eserleri addedilmiştir. Bu kitapların başında da Ebû ‘Amr ed-Dânî’nin (ö. 444/1053) et-Teysîr fi’l-ḳırâ’âti’s-sebʻ adını taşıyan çalışmasıyla Kâsım b. Fîrruh eş-Şâtıbî’nin (ö. 590/1194), Dânî’nin et-Teysîr’ini nazmederek vücuda getirdiği ve “eş-Şâṭıbiyye” şeklinde şöhret bulan Ḥirzü’l-emânî ve vechü’t-tehânî isimli manzumesi gelmektedir. Diğer yandan bu çalışmalar, İbn Mücâhid’in Kitâbü’s-sebʻa’sından mülhem olmaları, dolayısıyla ekseriyetle yedi kıraat (ḳırâât-ı seb‘a) ile bunlara ait yalnızca on dört rivayeti içermeleri ve tarîk anlamında da kısıtlı kalmaları gibi nedenlerle kimi ulema tarafından eleştiri konusu yapılmıştır. Zikredilen türdeki eleştirilerin belki de en serti ise kendisi de bir Endülüslü kıraat âlimi olan Ebû Hayyân el-Endelüsî’ye (ö. 745/1344) aittir. Bu makale, İbnü’l-Cezerî’nin Müncidü’l-muḳriîn ve mürşidü’ṭ-ṭâlibîn isimli eserinde, Ebû Hayyân’dan nakille, Endülüs kıraat kültürüne yönelik aktardığı tespitlerin ve eleştirel bir yaklaşım ihtiva eden değerlendirmelerin çeşitli açılardan analizini konu edinmektedir. Alabildiğine uzun olan bu nakil, esasen Ebû Hayyân’a; et-Teysîr ve Ḥirzü’l-emânî’nin Hz. Peygamber’in işaret ettiği yedi harfin (el-aḥrufü’s-seb‘a) tamamını mı yoksa bir kısmını mı kapsadığı; tarihte on kıraatin okutulup-okutulmadığı, bu usulü okuyup-okutmanın hükmü ve bu metodun kabul görüp-görmediği yönünde yöneltilen soruya verdiği cevaptan ibarettir. Ebû Hayyân’ın anılan açıklamaları, her ne kadar muayyen bir soru üzerine dile getirilmişse de Endülüs’te kıraat ilminin tarihî seyri ve bu bölgedeki kıraat kültürünün temel özelliklerine dair pek çok bilgiyi bünyesinde barındırmaktadır. Bununla birlikte bu bilgilerden bazılarının daha geniş bir bakış açısıyla yeniden ele alınmaya, bazılarının çeşitli eklemelere ve bazılarının da muhtelif düzeltmelere ihtiyaç duyduğu anlaşılmaktadır. Diğer yandan eserin bu kısmındaki bilgilerin, muayyen başlıklar halinde aktarılmadığı, dağınık bir şekilde metnin farklı kısımlarına serpiştirildiği müşahede edilmektedir. Bu bağlamda öncelikle bahse konu nakilden çıkarılan rivayetler belirli konu başlıklarına ayrılmış, ardından da sözü geçen malumat bu başlıklar ekseninde değerlendirilmeye gayret gösterilmiştir. Belirtilen hususlar muvacehesinde bu araştırmada, öncelikle İbnü’l-Cezerî’nin Müncid’i hakkındaki kısa bir tanıtıma yer verilmiş, müellifin, bu eserinde Endülüs’teki kıraat faaliyetlerine geniş bir şekilde temas etmesinin altında yatan sebepler irdelenmiştir. Ardından “yedi kıraat metodunun Endülüs’e girişi”, “Endülüs kıraat kültürünün beslendiği temel kaynaklar”, “Endülüslü bazı âlimlerin yegâne otorite kabul edilmeleri”, “Endülüs’te yaygınlık gösteren kıraat tasnifatı” ve “Endülüs’teki kıraat eserlerinin sınırlı olduğu iddiası” meyanındaki beş başlık işlenmiş, bu noktalarda Müncid’in kaynak değeri ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu tetkikler neticesinde erken dönemlerden itibaren Endülüs’ten Doğuya yapılan rihlelerin doğurduğu etkiye paralel olarak Endülüs’ün yedi kıraat ile tanışıklığının, Ebû Hayyân’ın verdiği tarihten önceleri başladığı kanaatine varılmıştır. Aynı şekilde Hicaz’ın Endülüs’te tercih edilen kıraate, Bağdat’ın da Endülüslü kıraat âlimlerinin eserlerinin münderecatına büyük oranda tesiri görülmüş, böylelikle bu iki bölgenin, Endülüs kıraat ekolünün oluşumunda Mısır kadar rol oynadığı anlaşılmıştır. Endülüslü bazı kurrânın kıraat sahasında yegâne otorite sayıldığı, bu bölgedeki kıraat faaliyetlerinin bahsi geçen isimler etrafında şekillendiği müşahede edilmiş; Ebû Hayyân’ın bu noktadaki isabeti tespit edilmiştir. Endülüs’te kıraat farklılıklarını muhtevî çalışmaların yalnızca yedi kıraati içermediği, sekiz ve on kıraatin de bu bölgede bilindiğine dair pek çok örnekle karşılaşılmıştır. Ayrıca Endülüslülerce telif edilen eserlerin bazılarında olabildiğince geniş bir rivayet ve tarîk birikimine rastlanmıştır.

Keywords