Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Dec 2022)

Şiî Bir Mutasavvıf Olan Mûnis Ali Şâh’ın Burhânü’s-sâlikîn İsimli Eserinde Tasavvuf Müdafaası

  • Ahmet Arslan

DOI
https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1177995
Journal volume & issue
no. 29
pp. 189 – 211

Abstract

Read online

Sünnî ve Şiî dünyada tasavvuf ve kökeni hakkında pek çok tartışma yaşanmıştır. Bu tartışmalarda tasavvufun menşeinde İslam dışı bazı düşüncelerin yer aldığı iddia edilmiştir. Mutasavvıflar da eserlerinde tasavvufun kaynağının âyet ve hadislere dayandığını ispat etmeye çalışmışlardır. Bu nedenle ilk dönem tasavvuf klasiklerinin ana fikrini, tasavvufun Sünnî düşüncenin çerçevesinde bir ilim olduğunu ispatlama gayretleri oluşturmuştur. Şiî âlimler de tasavvuf ve menşeine dair eleştirilerde bulunmuşlardır. Şiâ’da Cemâleddin el-Murtazâ er-Râzî’nin Tebsiratü’l-avâm fi ma’rifeti makâlâti’l-enâm adlı eseri, tasavvufun eleştirildiği ilk kitaplardan biri olmuştur. Râzî’den sonra da Şiî âlimler, tasavvufu reddeden birçok kitap yazmışlardır. Bu eserlerde genel olarak büyük sûfîlerin çoğunun Sünnî olduğu, İmamlar’ın ilk sûfîleri kınadığı, tasavvuftaki pratik ve düşüncelerin şeriata uymadığı vurgulanmıştır. Şiî fukahanın toplum üzerindeki etkileri Sünnî dünyaya göre daha fazla olduğundan tasavvufa yapılan eleştiriler Şiî çevrede daha çok karşılık bulmuştur. Nitekim Şiîliğin Safevîler ile birlikte İran’ın resmi mezhebi haline gelmesiyle bölgede köklü bir geçmişe sahip tarikatlar nüfuzunu kaybetmeye başlamıştır. Fakat Ni‘metullâhiyye tarikatı bütün baskılara rağmen İran’da varlığını günümüze kadar sürdürebilmiştir. Araştırmalarda Safevîler’den itibaren tarikatların izlerinin İran’da silindiği dile getirilmiştir. Ni‘metullâhiyye gibi Şiîler içinde varlığını sürdürebilen tarikatlar hakkındaki çalışmalar ise ihmal edilmiştir. Ni‘metullâhilerin tasavvvuf saldırılarına karşı tarikatlarını ve tasavvufu savunmma faaliyetleri araştırılması gereken önemli bir husustur. Bu sebeple Şiî mezhebinden olan Ni‘metullâhî şeyhi Mûnis Ali Şâh tarafından kaleme alınan Burhânüs’sâlikîn bu çalışmada araştırma konusu olarak seçilmiştir. Yirminci yüzyılda yaşayan Mûnis Ali Şâh döneminde İran, Batılı ülkelerin baskısına maruz kalmış ve Birinci Dünya Savaşı çıkmıştır. Babası Vefâ Ali Şâh ile döneminin önde gelen âlimlerinden zâhirî ve bâtınî ilimleri tahsil eden Mûnis Ali Şâh, ülkesinin içinde bulunduğu bu kötü duruma kayıtsız kalmamıştır. Siyasî partilere üye olmuş, gazete çıkarmış ve yayınevi kurmuştur. Böylece insanları ülkesinin maruz kaldığı duruma karşı bilinçlendirmede ön saflarda yer almıştır. Daha sonraki dönemlerde siyâsî faaliyetlerine son vermiş ve bir tarikat şeyhi olarak faaliyetlerini yürütmüştür. İlmi birikimi ve şahsiyetiyle başkent Tahran’daki hankahını her tabakadan insanların yoğun olarak uğradığı merkezlerinden biri haline getirmeyi başarmıştır. Mûnis Ali Şâh, irşad faaliyetlerinde bulunurken bazı kesimlerce tasavvuf aleyhtarlığı yapılmaya devam edilmiştir. O da bu duruma kayıtsız kalmayarak tasavvufu müdafa eden Burhânüs’sâlikîn isimli bir eser kaleme almıştır. Mûnis Ali Şâh, yakın bir dönemde yaşadığından Şiî dünyadaki tasavvuf tenkid ve savunmalarının hepsini dikkate alarak eserini yazmıştır. Bu bakımdan müellifin eserini incelemek, Şiâ’da tasavvuf eleştiri ve müdafaasında kullanılan argümanların kapsayıcı bir şekilde görülmesini sağlayacaktır. Çalışmanın amacı da bu iki hususu mercek altına almaktır. Munis Ali Şâh, eserinde tasavvufun kökeninin İslam’a dayandığını vurgulamış, Şiâ ve tasavvuf arasında bulunan husumeti kaldırmayı amaçlamıştır. Bu konuyu işlerken üzerinde durduğu en önemli mevzulardan bir tanesi sûfî kelimesidir. Mûnis, sûfî kelimesinin Hz. Peygamber zamanından önce kullanıldığını savunmuştur. Ona göre Şiî dünyada tasavvuf aleyhtarlarının en fazla kanıt gösterdikleri İmamlar’a atfedilen sözler, dikkatlice tahlil edilmemiştir. Mûnis Ali Şâh, Burhânüs’sâlikîn’de geniş bir şekilde İmamlar’ın bu sözlerini tevil etmeye gayret etmiştir.

Keywords