Hitit İlahiyat Dergisi (Apr 2024)
Erken Dönem Coğrafya Algısında Kur’ân’ın Kurucu Rolü
Abstract
Çalışmamızın temel konusu coğrafi bilgiler barındıran örnek Kur’ân âyetleri ve muallakât da denilen câhiliye dönemindeki yedi (veya on) şaire ait seçkin kaside koleksiyonundaki birtakım coğrafi muhteviyattır. Nitekim coğrafya ve edebiyat arasındaki sıkı ilişki bağlamında edebiyat metinleri, geçmişte ve farklı kültürlerde kişilerin gerçeği nasıl algıladıkları ile ilgili deliller de sunmaktadır.Araştırmamızın amacı Kur’ân metninin dönemin coğrafi algısını yansıtıyor olduğunu hem ilgili âyetler hem de câhiliye şiiri üzerinden göstermektir. Bu bağlamda ayrıca amacımız veciz ve yönlendirici ifadeler barındıran coğrafi bilgileri muhtevi âyetlerin edebi değeri yüksek şiir metinlerindeki yansımalarını göstermeye çalışmaktır. Nitekim Kur’ân, insan ve onu “kendi” yapan çevresel faktörleri başından sonuna kadar dikkate almış; hem antik Arap’ın coğrafi muhayyilesini âyetler içerisinde kendi dillerinden/ kültürlerinden onlara hitap etmiş hem de onları bu konuda düşünmeye yönlendirmiştir.Çalışmamız da önemini aslında bu hususlardan almaktadır. Zira Kur’ân, antik Arap’ın coğrafya muhayyilesini salt bilgi vermek için kullanmamaktadır. Kur’ân, bu bilgileri kullanarak Allah’ın güç, kudret ve otoritesini göstermek, yalnızca ona kulluk yapılması gerekliliği gibi hususları maksat edinmiştir. Başka bir deyişle onun amacı Müslümanlarda yeni bir coğrafya algısı inşa etmek olmuştur. Kur’ân, ayrıca sadece bu amaçla yetinmeyip inananları coğrafya konusunda düşünmeye de teşvik etmiştir. Örnek olması bakımından Rahmân suresinde bahsedilen yeryüzündeki dağların, su kaynaklarının ve bitkilerin yaratılışındaki işlevleri, insanların doğal çevre hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağlamıştır. Netice itibariyle, Kur’ân’da yer alan coğrafi bilgiler, insanların coğrafya algısını şekillendirmiş ve doğal çevre hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağlamıştır. Bu hususta başkaca örnekler de verebiliriz. Hala güncel değerini taşıması bakımından insanlar Hz. Âdem’in cennetten indirildiği ya da cennet gibi konforlu bir ortamda yaşayıp da yaklaşmaması gereken yasak ağaca yaklaşması neticesinde çıkarıldığı dünyadaki herhangi bir bahçenin neresi olduğunu merak etmekte hatta bu mekân hususunda malumat üretmektedirler. Benzer şekilde Hz. Nûh’un gemisinin nereye indiği, Ashâb-ı Kehf’in mağarasının nerede olduğu, Hz. Zülkarneyn’in yolculuk yaptığı güneşin doğduğu ve battığı yerin neresi olduğu vs. konularda insanoğlu hep merak duymuş, bu hususta malumat üretmiş; hatta bu konularda isrâiliyattan dahi bilgi devşirmekten geri durmamıştır. Diğer tarafta, câhiliye şiiri, Arap yarımadasının coğrafyası hakkında zengin ve ayrıntılı bir görünüm sunmaktadır. Şairler, coğrafyanın doğal güzellikleriyle birlikte, insanların yaşamını nasıl etkilediği hakkında da bilgi vermişlerdir. Ayrıca şairler doğanın sunduğu zorlukların da insanların hayatını nasıl etkilediğini şiirlerinde göstermişlerdir. Bunun yanı sıra şairler, coğrafyanın zorlu doğal koşullarının Arap yarımadasındaki yaşamı nasıl etkilediğine dair ipuçları da vermişlerdir. Örneğin, şairler sık sık çöl koşullarını ve sıcaklıklarını, doğanın sunduğu zorlukları, güzellikleri ve bunların insanların hayatını nasıl etkilediğini şiirlerinde anlatmışlardır. Örnek verecek olursak el-Hâris b. Hillize oldukça kalabalık olup üzerlerine gelen düşman ordusunu ve onlara karşı duyduğu endişeyi; zirvesi bulutları yaran kara yüce dağlara gönderilen felakete benzetmiştir.Çalışmamızın öncelikli kaynağı Kur’ân-ı Kerîm, özellikle de coğrafî bilgiler içeren âyetler ve kıssalardaki ilgili muhtevadır. İkincil kaynağımız ise cahiliye şiiri, özellikle de muallakâttaki coğrafî içerik konu edilmiştir. Ayrıca meselenin güncel değerini göstermesi bakımından modern kaynaklara da yer verilmiştir. Çalışmamızı özellikle H. I.-IV. arası erken dönem İslâm kültüründe coğrafya algısı ile sınırlandırdık. Bu bağlamda ağırlıklı olarak ilgili Kur’ân âyetleri ile câhiliye şiirinden muallakâtı araştırmamızda inceledik. Çalışmamızda mukayese, kaynak taraması (sondaj), tümevarım, tümdengelim, analiz ve sentez yöntemleri kullanılmıştır.