Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Jun 2023)

Erken Dönem İsmailî Fakihi Kâdı Nu’mân Ebû Hanîfe'nin İhtilâfu Usûli’l-Mezâhib Adlı Eseri ve Fıkıh Usûlü Tarihindeki Yeri

  • Adnan Koşum

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.1243778
Journal volume & issue
Vol. 27, no. 1
pp. 3 – 16

Abstract

Read online

Erken dönem İsmailî fakihi Kadı Nu’mân İsmâilî fıkhının teşekkülünde önemli bir figür olarak karşımıza çıkmaktadır. Kâdı Nu’mân’ın ailesi, çocukluğu, eğitimi ve yetiştiği entelektüel ortam hakkında bilgiler çok azdır. Tam adı Ebû Hanîfe Nu‘mân b. Muhammed b. Mansûr el-Kadı et-Temîmî el-Kayrevânî'dir. O, 290/903 civarında (3. (9.) yüzyılın sonlarına doğru) Kuzey Afrika'da Kayrevân'da eğitimli bir ailede doğmuştur. Yetişme çağında iken mensup olduğu mezhep hakkında farklı kanaatler mevcuttur. Diğer taraftan mezhepteki takiyye anlayışı yüzünden Nu'mân’ın İsmailî mezhebinde eğitim alıp almadığını kesin olarak söylemek zordur. Ancak Nu'mân’ın kaleme aldığı temel fıkhî metinlerden, büyük ihtimal, Sünnilik eğitimi almadığı anlaşılmaktadır. Tarihçiler onu Hanefî mezhebinin imamı ile karıştırmamak için Kadı Nu’mân veya Ebû Hanîfe eş-Şîî' diye zikretmektedir. Kadı Nu'mân, Fatımi Devleti’nin değişik kademlerinde hizmette bulunmuştur. 313/925 yılı civarında ilk Fatımî halifesi Mehdî'nin hizmetine müstensih ve sekreter olarak girmiştir. Üçüncü halife Mansur ve dördüncü Fatımî halifesi Muiz'in hükümdarlıkları sırasında Kadı Nu'mân önce Trablus, sonra da Fatımî başkenti Mansuriye'de yargıçlık yapmıştır. Fatımîler Mısır'ı fethettikten ve hükümet merkezi Kahire'ye taşındıktan sonra, Kadı Nu'mân dördüncü halife Muiz tarafından mezalim mahkemesine başkan olarak tayin edilmiştir. Halife Muiz dönemi Kadı Nu'mân'ın kariyerinin zirvesidir. Kadı Nu‘mân Fatımi Devleti’nde yaklaşık yirmi altı yıl kadılık görevinde bulunmuştur ve vefat tarihi olan 363 (973) yılına kadar bu görevi sürdürmüştür. Fatımî hilafetinin düşmesinden sonra, ondan başka herhangi bir Fatimî veya İsmâilî fakihi bilinmemektedir. Kadı Nu'mân'ı, günümüz İsmâilî yazarları İsmailî fıkhını sistematik şekle sokarak bağımsız bir fıkıh mezhebine dönüştüren bir figür olarak telakki etmektedir. Fatımî döneminde İsmailî fıkhın, onun çalışmaları aracılığıyla geliştirildiği söylenebilir. Onun fıkıh alanındaki eserleri, Fatımîler dönemi ve sonrasında bu alandaki ana referanslar olarak devam etmiştir. Kadı Nu’mân’ın ölümü ile İsmailî fıkhında ictihad dönemi ve İsmailî fıkhının kuruluş aşaması sona ermiş; batınî yorumların ön planda olduğu mezhep, muğlaklıktan kurtularak belirgin bir fıkıh okulu olarak ortaya çıkmıştır. Kadı Nu'mân, çok üretken bir yazardır. O furuu fıkıh ve usulü fıkıh alanına ilişkin önemli eserler kaleme almıştır. Onun çalışmaları arasında İhtilâfu usûli'l-mezâhib, kuşkusuz fıkıh usûlünün erken tarihinin en önemli eserlerinden biridir. Esas itibariyle Sünnî fıkıh usûlüne bir reddiye amacıyla yazılmış olan söz konusu eser, Sünnî fıkıh usûlü ekollerinin ihtilâf, taklid, icmâ, nazar, kıyas, istihsan, ictihad ve re’y konularındaki yaklaşımlarını polemik tarzında ele almaktadır. İsmaili yöntemin fıkhın dayandığı kaynaklar, içtihat yapacak otorite ve nasları yorumlama teorisi bakımından Sünnî yöntemden farklılıklarını ortaya koymaktadır. O, genel olarak akıl vahiy arasındaki ilişkiyi, dini otoritenin nasları anlama ve yorumlamadaki rolünü Sünni yöntemleri eleştirirken irdelemiştir. İhtilâfu usûli'l-mezâhib biçim olarak gelişim dönemi eserlerin özelliğini taşımaktadır. Gelişim dönemi eserlerinde görülen soru-cevap ve diyalektik formu söz konusu eser boyunca görmek mümkündür. Kadı Nu'mân diyalektik ve cedelci bir üslupla muhaliflerine üstün gelmeye ve onları ikna etmeye çalışmıştır. Muhatabı olan Sünnilere yine onların delilleriyle cevap vermiştir. Bunların yanında İhtilâfu usûli'l-Mezâhib, muhteva itibariyle de kendine has bir özelliğe sahiptir. Zira o, herhangi bir Sünni fıkıh usûlü el kitabına çok benzememektedir. Hâs, âmm, icmâ, kıyas, emir, nehiy, elfaz bahisleri vs.'den söz etmemektedir. Metin, içtihadın tüm biçimlerini reddetmesi bakımından, Caferî mezhebinin Ahbârî hareketine oldukça benzemektedir. Fıkhın henüz istikrar bulmadığı bir zamanda yazılmıştır. İhtilâf bize, dördüncü yüzyılın ortalarında farklı usûl ve fıkıh kaynaklarının gelişimiyle ilgili olarak önemli bilgiler verir. Ancak burada ilginç olan, İsmailî usûl ve fıkıh düşüncesiyle ilgili verdiği bilginin, Sünni usûl ve fıkhı hakkındaki bilgiye oranla çok az olmasıdır. Onun büyük bir kısmı, Sünnî düşünceyi ve onlara reddiyeyi merkez almıştır. Ancak onun nihai hedefi İsmailî doktrinini savunmaktır.

Keywords