Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2021)

Göçtü Kervan: Türk Tasavvuf Şiirinde Kervan İstiaresi

  • Gülay Karaman

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.960754
Journal volume & issue
Vol. 25, no. 2
pp. 797 – 822

Abstract

Read online

İnsanı bir yolcu, dünyayı konup göçülecek bir menzil olarak yorumlayan dinî tasavvufi düşüncenin de etkisiyle Türk tasavvuf şiirinde yol, yolcu ve yolculukla ilgili sayısız çağrışım oluşmuştur. Bir benzetme unsuru olarak ve genellikle istiare sanatı çerçevesinde şiirde yer alan kervan, bu çağrışımlardan biridir. Kervan, tasavvufi metinlerde din ve tasavvuf büyüklerinin izinde insân-ı kâmil makamına ulaşmak isteyen sâlikin manevi yolculuğunu sembolize etmektedir. İrfani dile has bir remiz olduğu anlaşılan göçtü kervan, insana ömrün kısalığı, dünyanın geçiciliği ile birlikte yerine getirmekle mükellef olduğu sorumluluklarını hatırlatan ve onu ikaz eden bir dizi nasihatin formülü görünümündedir. Kervanın göçüp gafil yolcunun yolda kalması; sâlikin ömrünü, zamanını ve fırsatları değerlendirememesi anlamında kullanılmış, geride kalıp kervandan ayrı düşen kişinin durumu genellikle topal merkep benzetmesi ile karşılanmıştır. Tasavvufi bir mecaz olarak kervan istiaresini konu alan bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın amacı, kervan istiaresinin tasavvufi şiir örneklerindeki kullanımını ve sûfî terminolojisinde kazandığı anlamları belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda, Türk tasavvuf şiirinde 12-19. yüzyıllarda kaleme alınmış belli başlı eserler taranmış, elde edilen veriler Türk tasavvuf kültürü ve edebiyatı üzerinde etkili olmuş öncü isimlerin eserleri ve görüşleri doğrultusunda değerlendirilmiştir. Türk tasavvuf şiirinin dayandığı mecazların anlaşılmasına katkı sağlayacağı düşünülen çalışma, göçtü kervan şeklindeki kullanımların tasavvufun ortak sembollerinden olduğunu ortaya koymasıyla önemlidir. Araştırma sonucunda, Türk tasavvuf edebiyatının şekillenmeye başladığı 12. yüzyıldan günümüze kervan istiaresinin şiirde kesintisiz bir şekilde var olduğu görülmüştür. Zaman, mekân ve şahıslar değişse de kervan istiaresine yüklenen anlamlar hemen hemen aynıdır. Özellikle nasihat içerikli şiirlerde halkı irşad için kervan istiaresi sıklıkla kullanılmış, insan ömrü kervanla ilişkilendirilmiştir. Bu yönüyle kervan istiaresinin Türk tasavvuf şiirinde geleneksel bir kullanıma sahip olduğu söylenebilir. Diğer taraftan Türk tasavvuf şiirinde kervan istiaresinin kullanımı ile İran edebiyatındaki kullanımlar da benzerlik göstermektedir. Nitekim Ahmed Yesevî’den (öl. 562/1166) başlayarak birçok mutasavvıf şair aynı yolculuğu birbirine benzer şekilde tasvir ettikleri gibi Saʻdî-i Şîrâzî (öl. 691/1292) de aynı temayı Türk şairlerin anlatım ve kelime kadrosu ile örtüşecek bir tarzda ele almıştır. Kervanın tasavvufi bir remiz olarak farklı toplumların şiirlerinde benzer kullanımlarla tespit edilmesi, kervan istiaresinin İslâm’ın geniş kültür coğrafyasında tasavvufa dair ortak bir kullanıma sahip olduğunu göstermektedir. Kervan istiaresi, Türk tasavvuf şiirinde göçtü kervan şeklinde özel bir kullanıma sahiptir. Uzun bir macerayı veciz bir şekilde iki kelimeye sığdıran göçtü kervan tarzındaki ifadeler irfani dile has bir remizdir ve Türk tasavvuf şiirinde psikolojik bir telkin işlevi görmektedir. Bu remiz, bir taraftan hakikat boyutunda kervan yolculuğuna bakarken diğer taraftan söze mecazi anlamlar yükleyerek sâlikin manevi yolculuğuna işaret eder. Bu anlamda göçtü kervan, insana geri kalan ömrünü, daha doğrusu içinde bulunduğu anı en iyi şekilde değerlendirmesini ihtar eden güçlü bir mecazdır ve onu ikaz eden bir dizi nasihatin formülü görünümündedir. Söz konusu nasihatler din ve tasavvuf büyüklerinin sıklıkla yer verdikleri ölmeden önce ölünüz ve vakit, keskin bir kılıçtır sözleriyle yakından ilgilidir. Dolayısıyla göçtü kervan, bir çeşit tefekkürdür ve yolcuya ölümü hatırlatıp yolda olduğunu unutmaması için kaynağını sosyal hayattan alan canlı bir yolculuk tablosu sunar. Kervan istiaresinin kullanıldığı, özellikle kervanın göçüp gafil yolcunun yolda kalmasını anlatan şiirlerde genellikle nasihat üslûbu hâkimdir. Bununla birlikte özellikle Ahmed Yesevî, Yûnus Emre (öl. 720/1320 [?]) ve Niyâzî-i Mısrî (öl. 1105/1694) gibi şairlerde konunun lirik ve etkileyici bir üslûpta ortaya koyulduğu görülür.

Keywords