Hitit İlahiyat Dergisi (Dec 2022)

Modernizme Karşı Neo-Kalvinist Dünya Görüşü İnşası, Abraham Kuyper’in Alan Egemenliği Modeli

  • Özlem Topcan

DOI
https://doi.org/10.14395/hid.1144137
Journal volume & issue
Vol. 21, no. 2
pp. 1067 – 1094

Abstract

Read online

Hıristiyan Batı toplumlarının bugün çoğunda inancın toplumsal alandaki yeriyle ilgili tartışmalar devam etmektedir. Reform hareketleri sonrasında ortaya çıkan Modernizm ilkeleri, dinin kamusal alandan bireysel alana kaymasına neden olmuştur. Bu duruma karşı 19. yüzyılın sonlarında Avrupa’da dinin kamusal ve bireysel alan arasındaki ayrımına meydan okuyan dinî hareketler ortaya çıkmıştır. Bu hareketlerin önde gelenlerinden biri de Abraham Kuyper (1837-1920) tarafından şekillendirilen Protestan Hıristiyan Neo-Kalvinist dünya görüşüdür. Bu çalışma Kuyper'in, “dünya görüşü” bağlamında Kalvinizm'i yeniden yorumlayarak geliştirdiği Neo-Kalvinist geleneğin temel düşünsel kaynaklarını ve Batı toplumları üzerindeki etkilerini ele almaktadır. Kuyper, modern seküler kültüre meydan okuyarak dinî çoğulcu bir toplumsal yapı tasarlamıştır. Gerçekliğin bütününe teolojik bir zemin hazırlayan Kuyper'e göre; modern seküler kültürün egemen ilkelerine karşı Kalvinizm topluma bir bütün olarak nüfuz edebilecek niteliklere sahiptir. Ona göre; Avrupa’da özgürlük için halkın inancının feda edilmesi gerektiği anlayışı hâkimken, Amerika'da bu durumun aksine özgürlüklerin devamı için en etkili güvencenin Kalvinizm olduğu şeklinde genel bir kanaat bulunmaktadır. Modernizmin temel ilkelerini eleştirel yaklaşımla yeniden ele alan Kuyper, antitezler üzerinden Hıristiyan inanç ilkelerine dayandırılan ve Kalvinizm temelinden hareket eden bir dünya görüşü ortaya koymuştur. Kendi dönemini kriz çağı olarak nitelendirmiş ve Hıristiyanlığın geldiği sıkıntılı noktayı açıkça ifade etmekten çekinmemiştir. Ona göre kilise, modern kültürün gerçekleriyle yüzleşip, yaşadığı dünyaya hitap eden bir teolojiye sahip olmalı ve kayıtsız kaldığı kültürel tutsaklığının farkına varmalıdır. Kuyper'in çalışmalarında kiliseden bahsederken kiliseyi orduyla benzeştirmesi ve kilisenin işlevini tanımlarken askeri imgelere yönelik tercihlerde bulunması, onun kutsal ile seküler mücadelesini kendi zihninde iyi ile kötü arasında yaşanan bir savaş olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. Hıristiyanlık anlayışının da temelini oluşturan kültürel çeşitlilik ve çoğulculuk anlayışını savunan Kuyper’in “alan egemenliği” modeli aynı zamanda çok sayıda dünya görüşünü ifade etmektedir. Kuyper, herkesin yaşamını şekillendiren bir dünya görüşüne sahip olduğunu ve bireylerin dünya görüşlerinin kurumsal ifadelerinin - İslami okullar, Yahudi kasaplar (Koşer kasaplar) gibi – kamusal alanda olması gerektiğini belirtmektedir. Kuyper, uzun yıllar parlamento üyeliği sonrasında, 1901-1905 arası Hollanda Başbakan’ı olarak görev yapmıştır. Din ile Siyaset arasındaki ilişkiyi, dinin toplumsal yaşamdaki misyonunu “alan egemenliği” modeli üzerinden şekillendirmeye çalışmıştır. Dinî değerleri reddeden Modernizmin ilkelerinin egemen olduğu bir kültürde dinî yaşam için mücadele etmiş ve Modernizmin ürettiği “tarafsız dünya görüşü” ilkelerini reddetmiştir. Yaptığı çalışmalar ve takip ettiği uygulamalarla Batı toplumlarında yaşanan bugünkü kültürel çatışmaların ve tartışmaların fitilini ateşlediğini ifade etmek mümkündür. Dinler Tarihi’nin betimleyici metoduyla ulusal ve uluslararası kaynaklar üzerinden literatür taraması yapılarak üretilen bu çalışmanın amacı, Abraham Kuyper tarafından “dünya görüşü” bağlamında kapsamlı bir inanç sistemi olarak ortaya konulan Neo-Kalvinizm’in nasıl ortaya çıktığına ve şekillendirildiğine, Neo-Kalvinist tezlere ve toplumsal yaşamdaki uygulamalarına odaklanmaktır. Kuyper'in, modernizme karşı verdiği mücadelede ortaya koyduğu antitezler üzerinden şekillendirdiği “alan egemenliği” modelindeki; devlet yönetimi, bilim, felsefe, eğitim, teoloji, siyaset ve toplum hayatı hakkındaki düşünce ve uygulamalarını anlatmaktır. Neo-Kalvinist dünya görüşünün gelecek vizyonu ile ilgili değerlendirmeler sunmaktır. Modernizm ve Hıristiyan dünya görüşleri arasında uzun yıllardır süregelen mücadelenin teolojik temellerini anlatmak, bu sayede ABD eksenli şekillenen yenidünya düzeninde Protestan Neo-Kalvinist dünya görüşünün uluslararası politikalardaki rolü ve önemi hakkındaki bilinç düzeyini ve farkındalığı arttırmaktır. Neo-Kalvinist dünya görüşü ekseninde seküler, modern ve pozitivist yaşama karşı verilen mücadelede elde edilen kazanımların bugün Batı toplumunda ne denli önemli bir noktaya geldiğini ortaya koymaktır.

Keywords