Kocatepe İslami İlimler Dergisi (Dec 2022)

Uşşâkî’nin (XV. YY) Mi’râciyye'si

  • Kübra Yılmaz

DOI
https://doi.org/10.52637/kiid.1146748
Journal volume & issue
Vol. 5, no. 2
pp. 458 – 476

Abstract

Read online

Hz. Muhammed’in hayatı veya hayatından bir bölüm hakkında bilgi veren dinî metinler hem keyfiyeti hem de sayıca çokluğu bakımından ona duyulan alakanın derecesinin ve devamlılığının göstergesidir. Bu metinlerin muhtevasını Hz. Muhammed’in fiziksel ve ahlaki vasıflarından insanlarla münasebetlerine; gündelik hayatından davranışlarının teferruatına varıncaya kadar pek çok konu inşa etmektedir. İslâmî edebiyatlarda müstakil olsun yahut olmasın, hemen her dinî metinde onun peygamberliğinin, peygamberlikle beraber yaşadıklarının ve aktardıklarının geniş yer tuttuğunu görmekteyiz. Türk edebiyatı özelinde ise ister sanatsal ister öğretici gayeyle yazılmış olsun Hz. Muhammed hakkında siyer, mevlit, naat, kırk hadis, hilye, mucizat, gazavat-nâme vb. daha birçok tür sayesinde zengin bir literatür teşekkül etmiştir. Hz. Muhammed’in miracı da vukua geldiği dönemden beri Müslümanların ilgisini en fazla cezbeden konular arasında olmuştur. Miraç hadisesi mahiyetinden neticelerine kadar tüm detaylarıyla İslâm tarihinde incelenmiş ve tartışılmış meselelerdendir. Başta rüyet ve tekellüm olmak üzere Hz. Muhammed’in göz açıp kapayacak kadar kısa bir müddette Mescid-i Nebevi’den Mescid-i Aksâ’ya intikali, semanın katlarındaki yolculuğu, geçmiş nebilerle mükalemesi, sidre-i münteha, cennet ve cehennem tasvirleri miraç üzerine, mahiyeti en çok tartışılan meseleler arasındadır. Şairler/müellifler de miracın olağanüstülük barındıran bazı unsurlarını eserlerinde estetik malzeme olarak kullanmış ve hadiseyi tasvir eden mi‘râciyyeler/mi‘râc-nâmeler kaleme almışlardır. Miraç bazen müstakil biçimde kaleme alınmış bazen de siyer, mevlit, hilye gibi bir başka türde eserin bölümü şeklinde yazılmıştır. Genellikle, müstakil olan bu ilk gruba “mi‘râc-nâme”, ikincisine ise “mi‘râciyye” ismi verilmektedir. Mi‘râciyyeler/mi‘râc-nâmeler, kaynağını Kur’an ve hadislerden alan dinî bir meselenin çoğu zaman şiir formunda ifadesidir. Şiir ise dinî düşüncenin taliminde olduğu gibi vakıatın aktarımında da tesirli bir sanat olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamıyla çalışmada ilgili mi‘râciyye metinlerinden olan, Uşşâkî (XV. yy) isimli/mahlaslı bir zatın telif-tercümesi mahiyetindeki Yenbû‘-ı hikmet’te yer alan 132 beyitlik manzumesi incelenecektir. 855 (1451-1452) tarihli mi‘râciyyenin tahlil edildiği bu makalede öncelikle kısaca Miraç hadisesine ve edebî bir tür olarak mi‘râciyyeye değinilmiş, ardından söz konusu metnin özellikleri ele alınmıştır. Bu çerçevede, eserin semavat, burak, refref, imamet, felekler ve nebiler, sidre, Cebrail’in sidreden ötesine geçemeyişi, Mikail, İsrafil, Hz. Muhammed’e süt ve şarap ikram edilmesi, Tuba ağacı, sidrenin kökünden çıkan ırmaklar, hicablar, arş, kâbe kavseyn makamı, rüyet ve tekellüm, namazın farz kılınması ve ümmetten bir güruhun bağışlanma müjdesi gibi pek çok mefhumu ve motifi teferruatıyla tetkik edilmeye çalışılmıştır. Öte yandan mi‘râciyyelerin ana kaynakları olan ayet-i kerimeler ve hadis-i şeriflere göre hadisenin ne surette vuku bulduğu ve naslarda ne kadarıyla ele alındığı üzerinde mukayeseli bir şekilde durulmuştur. Türk İslâm edebiyatı literatüründe mi‘râciyye türünün erken örnekleri arasında gösterilebilecek olan bu manzume, özellikle felek unsurlarının beliğ biçimde işlenmesiyle bahse değerdir. Yedi felek, burçlar, arş ve kürsî gibi gök cisimlerinin feleklerdeki ilerleyişi ile Hz. Muhammed’in semavi yolculuğu arasında kurulan irtibatlar Uşşâkî’nin, metne özellikle edebî-estetik bir hüviyet vermeye çalıştığı kısımlardır. Diğer yandan metin tasavvufi bağlamıyla dikkat çekmektedir. Zira tasavvufun bilhassa Türk İslâm şairleri üzerindeki tesiri kaçınılmaz. Uşşâkî de tasavvuf ıstılahlarından olan tayy-i zamanı ve tayy-i mekânı isrâ ve miraç ile irtibatlı olarak yorumlamıştır. Dolayısıyla ilgili metnin bu gibi hususiyetleriyle ele alınması, ait olduğu dönemin dinî düşüncesini ve miraç algısını öne çıkarmada ve mi‘râciyye geleneğindeki yerini tespitte bir aşama kabul edilebilir. Bu çalışmayla birlikte Uşşâkî’nin miraca ve miraç esnasında yaşananlara yüklediği anlama ve kendisinden evvelki miraç metinleriyle birlikte gelişen tartışmalara dair tutumunu değerlendirmek mümkün olabilecektir.

Keywords