Marife Dini Araştırmalar Dergisi (Jun 2021)

Fîhi Mâ Fîh’te Yer Alan Hikemî Bir Öğreti: Likâu’l-Halîl Şifâu’l-Alîl

  • Murat Ak

DOI
https://doi.org/10.33420/marife.905581
Journal volume & issue
Vol. 21, no. 1

Abstract

Read online

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin sohbetlerinden derlenen eseri Fîhi Mâ Fîh’te dostluğun konu edildiği bir fasılda, Arapça Likâu’l-halîl şifâu’l-alîl (Dostun cemali hastanın şifasıdır) ifadesine yer verilir. İslam edebiyatlarında ifadenin kelime değişiklikleriyle farklı şekillerde rivayet edildiği tespit edilmiş ve bu ifadelerin metinlerde, kültürel ve sanatsal malzemelerde birbirinden oldukça farklı bağlamlarda kullanıldığı görülmüştür. Makalede önce, Likâu’l-halîl şifâu’l-alîl ifadesinin Fîhi Mâ Fîh ve diğer dinî, edebî ve kültürel kaynaklardaki mevcudiyeti üzerinde durulmuş, sonra İslam edebiyatlarında farklı kelimelerle karşımıza çıkan benzer ifadelerin kaynaklarda ne şekilde yer aldığı tespit edilmeye çalışılmıştır. İslam medeniyet havzasında telif edilen Türkçe, Arapça, Farsça mensur ve manzum eserler ile bu medeniyete ait kültürel ve sanatsal malzeme imkânlar doğrultusunda taranmış, bu taramalar sonucunda ortaya çıkan bilgiler neticesinde konuya dair tespitlerde bulunulmuştur. Çalışmanın nihaî hedefi, Fîhi Mâ Fîh’te yer alan Likâu’l-halîl şifâu’l-alîl ifadesinden hareketle dinî-hikemî gelenekte yer alan bir öğretinin ve benzer nakillerin, İslam medeniyeti içindeki seyirlerini takip etmek; böylece medeniyetin yazılı kültür ve sanatsal eserler üzerinde kendini inşa etme sürecini anlamaya katkıda bulunmaktır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Likâu’l-halîl şifâu’l-alîl ifadesini dostların birbirleri üzerindeki tesirini dile getirirken nakletmiştir. Birincil ve ikincil hadis kaynaklarında tespit edilemeyen ifade, Şifâu’l-alîl likâu’l-halîl şeklinde, lafzî değişiklik olmaksızın, terkiplerin yer değiştirilmesi suretiyle de aktarılmıştır. Metin taramalarında Likâu’l-halîl şifâu’l-alîl şeklindeki ifadeye benzer aktarılan şu rivayetler tespit edilmiştir: Likâu’l-halîl şifâu’l-galîl, Şifâu’l-alîl likâu’l-Celîl, Şifâu’l-kulûb likâu’l-mahbûb, Şifâu’l-kulûb fî likâi’l-meclûb. Likâu’l-halîl şifâu’l-alîl gibi tespit edilen bu ifadeler de birincil ya da ikincil dinî kaynaklarda yer almamaktadır. Arap hikemiyatı eserlerinde, Arap atasözleri ve deyimlerini nakleden Emsâl kitaplarında tespit edilen, “Dostun cemâli iç yangınının (susuzluğun) şifasıdır.” ya da “Dostun cemâli içi yanan (susamış) kişinin şifasıdır.” şeklinde tercüme edebileceğimiz Likâu’l-halîl şifâu’l-galîl şeklindeki ifade ise, IX. yüzyılda yaşamış İbn-i Aişe isimli bir hadis ve nesep âlimine nispet edilerek aktarılmıştır. Mevlânâ Müzesinde minyatür bir mihrabın üstünde, “Hastanın şifası Cenâb-ı Hakk’ın cemâlidir” anlamına gelen Şifâu’l-alîl likâu’l-Celîl şeklindeki ifadeyle karşılaşılmıştır. Bu kullanımda daha önceki benzer ifadelerde geçen “dostun cemâli” (likâu’l-halîl), “Cenâb-ı Hakk’ın cemâli” (likâu’l-Celîl) şekline bürünmüştür. Mevlevîliğin Fîhi Mâ Fîh’teki ifadeyi yeniden yorumlayarak daha metafizik bir bağlam içinde kullandığı açıkça görülmektedir. “Kalplerin şifası sevgilinin cemâlidir.” şeklinde Türkçeleştirebileceğimiz Şifâu’l-kulûb likâu’l-mahbûb şeklindeki ifade benzer nakiller içinde en fazla kullanılan ve en çok bilinendir. İfade XV. yüzyılda yaşamış Suyûtî’nin Sıfatu Sâhibi’z-Zevki’s-Selîm ve Meslûbi’z-Zevki’l-Leîm isimli eserinde, XVII. ve XVIII. yüzyıllarda yaşamış İsmail Hakkı Bursevî’nin Rûhu’l-Mesnevîsi’nde, XIX. yüzyılda yaşamış Osmanlı Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi isimli meşhur tablosunda yer almıştır. Suyûtî ve İsmail Hakkı Bursevî’nin kullanımlarında ifadedeki sevgiliyle (mahbûb) dünyevî bir aşkın öğesi olan sevgiliye işaret edilmiştir. Bununla birlikte Osman Hamdi Bey’in tablosundaki mekân Bursa Yeşil Camii’dir ve tabloda ilgili yazının hemen yanında Muhammed isminin olduğu bir levha bulunmaktadır. Bu bilgiler ışığında ifadenin kullanımındaki bağlamın tamamen değiştiği, Osman Hamdi Bey’in Osmanlı’nın dinî kimliğini ortaya koymak isterken ifadeyi metafizik bir boyutla ele aldığı düşünülmektedir. Şifâu’l-kulûb likâu’l-mahbûb şeklindeki bu ifadenin yazma eser ciltlerinde, hüsn-i hat eserlerinde yer aldığı ve hatta dokuma kilimlere nakşedildiği görülmüştür. İfade birçok müstakil eserin ismi olarak da karşımıza çıkmış; Şifâu’l-kulûb bi-likâi’l-mahbûb, Şifâu’l-kulûb ve likâu’l-mahbûb şeklinde isimlendirilen birbirinden oldukça farklı muhtevalı eserlere rastlanmıştır.

Keywords