Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2021)

Mahiyet-Keyfiyet Sarkacında Kur’an Mûcizesi

  • Mahmut Ayyıldız

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.960819
Journal volume & issue
Vol. 25, no. 3
pp. 1103 – 1122

Abstract

Read online

Mûcizeler, peygamberlik iddiasında bulunan kimselerin elinde gerçekleşen ve başkaları tarafından tekrarlanması mümkün olmayan hârikulâde olaylardır. Peygamberler bu mucizeler sayesinde tebliğ ettikleri hakikatlerin ilahi kaynaklı olduğunu toplumlara ispat ederler. Peygamberlere verilen mucizeler getirdikleri mesajın kapsamı ve muhatap oldukları toplumların ilgi ve alakalarına göre farklılık gösterir. Buna göre İslâm alimleri mucizeleri üç grupta ele almıştır. İnsanların duyularına hitap eden ve hayretlerini celbederek onları tebliğ ettikleri hakikatlere yönlendiren harikulade olaylara hissî/kevnî mucize adı verilmişlerdir. Bu tür mûcizeler doğrudan Allah’ın müdahalesiyle sebepler aleminde konulan tabiat kanunlarını aşıp sebepsiz olarak ortaya çıkan hadiselerdir. Aklî mucizeler ise duyusal algılarından ziyade ahlâkî davranışlar ve aklî çıkarımlarla muhatabın ilgi alakasını celbeden hakikatlerdir. Bu hakikatler tefekkür ile elde edildikleri için hissî mûcizelerde olduğu gibi belli zaman ve mekânla sınırlı değildir. Bazı kelam alimleri peygamberlerin Allah’tan aldıkları vahye dayanarak geçmişte yaşanmış veya gelecekte yaşanacak olaylar hakkında verdikleri bilgileri de mûcize olarak değerlendirmişler. Bir beşerin geçmişe dönük istiap edemeyeceği veya geleceğe dair hakkında tahmin yürütemeyeceği bu olayları haberi mûcize başlığı altında incelemişlerdir. Alimler bu üç mûcize türü arasında aklî mucizeleri hem tesir sahasının genişliği hem de sürekliliği bakımından diğerlerinden üstün görmüşlerdir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) peygamberlerin sonuncusu olması ve vahiy yoluyla aldığı öğretilerin kıyamete kadar geçerliliğini koruması kendisine verilen bazı mucizelerin, bütün insanların dikkatini celbeden bir nitelikte olmasını gerekli kılmaktadır. Bu nedenle İslâm âlimleri Peygamber Efendimizin daimî mûcizesini akli mûcizeler kategorisinde değerlendirmişlerdir. Âlimler Peygamber Efendimizin bütün insanlığı hayretler içerisinde bırakan en büyük mûcizesinin Kur’ân-ı Kerîm olduğu konusunda hemfikirdirler. Bunun en açık delili yine Kur’ân’da onun bir benzerinin getirilmesi konusunda muarızlarına meydan okuyan tehaddî ayetleridir. Söz konusu ayetlerde yüce Allah, inkarcılara önce Kur’an’ın bir benzerini (el-İsrâ 17/88) getirmeleri ardından on suresinin dengini getirmeleri (Hûd 11/13) ve son olarak uzun kısa fark etmeksizin Kur’an’daki surelerin herhangi birisine eşdeğer bir sure getirmeleri (el-Bakara 2/23) konusunda meydan okumaktadır. Böylece inkarcıların peyderpey hafifletilen şartlar altında bu meydan okumaya karşısındaki acziyetlerini onların yüzüne çarpmaktadır. Âlimleri Kur’ân mûcizesinin olgusallığı üzerinde icma etmelerine rağmen onun mahiyeti ve keyfiyeti konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Buna göre bazı alimler Kur’ân mûczesinin, bizzat kendisine ait birtakım niteliklerden kaynaklanmadığını ona nazîre yapma kabiliyetine sahip kullara yüce Allah’ın doğrudan müdahalesi ile gerçekleştiğini ileri sürmüşlerdir. İslâm âlimlerinin çoğu ise Kur’an’ın farklı konularda insan takatini aşan yönlerinin bulunduğuna dikkat çekmiş ve Kur’an’a nazire getirilemeyişini bu benzersizliklerle açıklamışlardır. Buna göre bazı âlimler i‘câzın idrak edilebilir olduğunu ancak onu tanımlamanın asla mümkün olmadığını ileri sürmüşlerdir. Bazı âlimler ise i‘câzı tanımlanabilir bir olgu olarak görmüş dolayısıyla Kur’an nazım itibariyle alışılmışın dışında benzersiz bir kitap olduğunu bildirmişlerdir. Bu makalede bahsi geçen konuları toparlayacak şekilde Kur’an, neden diğer ilâhî kitaplarda bulunmayan bir sıfatla mûciz bir kelam olarak indirilmiştir? ve Kur’an, bir benzerinin getirilmesi konusunda insanları hangi yönde acziyete düşürmüştür? soruları mercek altına alınmakta böylece i‘câzü’l-Kur’ân’ın mahiyeti ve keyfiyetiyle ilgili bazı temel meseleye ışık tutulmaktadır. Konunun tarih ve literatür içerikli olması nedeniyle araştırmada yöntem olarak daha ziyade kaynak taraması ve veri analizine başvurulmuştur. Araştırmada elde ettiğimiz sonuçları şöyle özetleyebiliriz: Peygamber Efendimiz risâlet davasının ispatında hem hissî hem de aklî mucizelerle desteklenmiş olmakla birlikte onun en büyük mûcizesi Kur’ân-ı Kerîm’dir. Gerek tehaddî âyetlerine gerekse Peygamber Efendimizin i‘câzla ilgili yaptığı açıklamalara dayanarak Kur’an mûcizesinin diğer mûcizelerden farklı olduğunu söyleyebiliriz. Bu farklılığın temelinde ise diğer mûcizelerin hissî olmasının aksine Kur’an mûcizesinin akla dayanıyor olması yatmaktadır. Kur’an’ın i‘câzına dair İslâm âlimlerinin çoğu belagat, nazım, üslup ve muhteva konularını öne çıkarmışlardır. Bu noktada Kur’an’ın bir benzeri getirilmesi mümkün olmayan eşsiz bir anlatıma ve muhtevaya sahip olduğunun altını çizmişlerdir.

Keywords