Eskiyeni (Jun 2024)

Abdüllatif Harpûtî’nin Hikmet Anlayışına Bakış

  • Buket Ataman

DOI
https://doi.org/10.37697/eskiyeni.1412647
Journal volume & issue
no. 53
pp. 661 – 685

Abstract

Read online

Abdüllatif Harpûtî, 19. yüzyılda Türkiye’yi temsil eden ve kelâm ilminde yenilikte ilk somut adımı atan yeni ilm-i kelamcıdır. O, İslâm’ı naklî ve aklî delillerle savunmayı hedeflemiştir. Böylece kelâmda metot bakımından yenilenmeyi öngörmüştür. Harpûtî, İslâm itikadına zarar verecek hususları hikmet vasıtasıyla bertaraf etmek istemiştir. Onun Kâdî Beyzâvî’den naklettiği hikmet tanımında bu amaçlar açıkça görülmektedir. O, hikmeti şek ve şüpheyi izâle etmek amacıyla kesin ilim ifade eden burhanlar ve ikna edici hatâbi ve zannî deliller anlamında yorumlamıştır. Harpûtî, kelâmda kullanılan burhan ve delilleri hikmet olarak değerlendirmiştir. O, hikmete o kadar önem vermiştir ki İslâm’ın hikmet üzerine bina edildiğini iddia etmiştir. Hikmete yüklediği fonksiyonla Kur’an’ı ve Sünneti şerh etmeyi, dinin sırlarına ulaşmayı amaçlamıştır. Hikmet vasıtasıyla dinin tüm halk kitlelerine nüfuz edebileceğine inanmıştır. Ona göre böylece hem avam hem de havas özelliğine sahip olan insanlar dinden nasiplenecektir. Hikmeti bir metot olarak ele alan Harpûtî, hikmetin kuşatıcı, işlevsel ve irşada yönelik özelliğini vurgulamıştır. Harpûtî’nin hikmet tanımının kelâm ilminin gâyesini destekler mahiyette olması kelâm ilmi ile hikmet arasındaki münasebetin açık bir tezâhürüdür. Aynı zamanda hikmetin şüpheyi izale eden kesin ilim özelliği, delil ve burhanlarla ikna edici hitaplar barındırması kelâmın da gâyeleri arasında yer almaktadır. Hikmeti mantık kuralları çerçevesinde değerlendiren Harpûtî, hikmet vasıtasıyla akıl ve bilim arasında ilişki kurmuştur. Bunun somut örneğine Tenkîhu’l-Kelâm eserinde yer alan “İlm-i Hey’et ile Kütüb-i Mukaddese Arasında Zahirî Hilafın Tevcih ve Tevfîki Hakkında” risâlesinde rastlanmaktadır. Bu risâlesinde vahiy ve bilim arasında münasebet kurmuş, heyet ve hikmet ilmi üzerinde önemle durmuş, geçmişe dönük birtakım astronomi teorilerinden bahsetmiş ve bunları âyetlerle destekleyerek, İslâm’ın bilim ile akla karşı olmadığını ispatlamaya çalışmıştır. Harpûtî, her fırsatta tabiat ilimlerine ve bilimsel gerçeklere yer vermiş, Allah’ın kudretini ve hikmetini vurgulamıştır. O, Kur’an’dan birtakım âyetleri bilimsel verilerle ilişkilendirmiştir. Böylece dindeki hikmetlere dikkat çekmek istemiştir. O, bilime hizmet eden tüm insanlığı İslâm’a hizmet portalında düşünmüştür. Bu ister kâfir ister müslüman eliyle olsun. Ona göre İslâm’a hizmet, hikmettir. Hem de bu asırlar boyu devam edecek bir hikmettir.