Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Dec 2024)

Dûne/دون Kelimesinin Kur’an’da Kullanılışı ve Türkçe Meâllere Yansıtma Sorunu

  • Cengiz Güneş

DOI
https://doi.org/10.32955/neu.ilaf.2024.10.2.06
Journal volume & issue
Vol. 10, no. 2
pp. 468 – 497

Abstract

Read online

Genel kabule göre Arapçada kelime üç ana başlıkta ele alınmaktadır. Bunlar, isim, fiil ve harf/edattır. Dûne (دون) kelimesi de bu üçüncü grupta bulunan sözcükler arasında yer almaktadır. Bu makalede, dûne edatının Arapçada kullanılışı ve anlam çerçevesi belirlendikten sonra, edatın ifade ettiği mananın meâllere nasıl yansıtıldığı ele alınmaya çalışılmıştır. Kur’an’da 143 defa yer bulan bu edat, çoğunluğu “min dûnillâhi/Allah’ın dışındakiler” şeklinde tamlama oluşturmakta ve Allah’ın dışında tapınılan unsurlara işaret etmektedir. Söz konusu edatın doğru bir şekilde çevirilere aktarılmaması sorun teşkil etmektedir. Dûne edatı Arapçada sakındırma, yakınlık veya uzaklık derecesi, birinin diğerinden maddî ya da manevî bakımdan alt veya üst konumda bulunması gibi anlamlar ifade etmektedir. Dûne sözcüğü, zaman bakımından önce veya sonra anlamı taşımamakta, daha çok sıfat ve zarf olarak kullanılmaktadır. Tarihi süreçte anlam genişlemesi yaşayan dûne kelimesi, “bir halden başka bir duruma geçmek, bir hükümden diğer bir hükme intikal etmek” anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Arapçada “bi/بِ” harf-i ceriyle tamlama oluşturabilen bu edat, Kur’an’da sadece “من/min” harfi ceriyle istihdam edilmiştir. Verilen bu anlamları, meâllere veya Türkçeye birkaç istisna haricinde “dışında” ya da “başka” şeklinde çevirmenin en isabetli yol olduğu görülmüştür. Dolayısıyla dûne edatının bu anlamının meâllere doğru ve uygun bir biçimde aktarılması son derece önem arz etmektedir. Ancak birçok meâlde ciddi hatalar tespit edilmiştir. Mevzu bahis edata anlam verilirken kendisinde bulunmayan anlamlar ilave edilmiş, zaman zaman da değişik bir meâl yapma adına dûne kelimesini karşılamaktan uzak manalar tercih edildiği müşahede edilmiştir. Çalışmada, problem görülen çevirilerden örneklerle birlikte mukayese imkânı oluşturması için doğru tercüme yapan meâllerden de misaller verilmiştir. Ayetin tamamını vermek konuyu çok uzatacağı için, sadece ilgili kısmın metni ve meâli ile yetinilmiştir. Çalışmada ele alınan ayetin, özellikle ilk dönem tefsirlerde nasıl açıklandığı tespit edildikten sonra bu anlamın seçilen meâllerle mukayeseleri yapılmıştır. Bu makalede, dûne kelimesinin erken dönem lügatlerle, ilk dönem tefsirlerdeki anlamı belirlenmeye çalışılmış, meâller de buna göre kritik edilmiştir. Sonuç olarak, meâllerde dûne edatının ekseriyetinin isabetli bir şekilde yansıtıldığı görülmüş olsa da bazı meâllerde anlamı anlamsız kılacak, hatta bazılarında da manayı tersyüz edebilecek, Allah Teâlâ’nın ulûhiyetine yakışmayacak çevirilere rastlanmıştır. Yûnus Sûresi’nin, “Bu Kur'an, Allah'tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir…” ayeti bu durum için çarpıcı bir örnek niteliği taşımaktadır. Bu ayetin çevirisi dikkatlice düşünüldüğünde, (haşa) Kur’an Allah tarafından uydurulmuş (!) bir kitap sonucu çıkmaktadır. Bazı meâllerde dûne edatının hiç tercüme edilmediği ve hesaba katılmadığı, bazı meâllerde de alakası olmayan başka edatlarla çevrildiği görülmüştür. Dûne edatının “peşi sıra” şeklinde tercümesinin de açık bir hata olduğu müşahede edilmiştir. Meâllerin, dûne edatı ile ilgili tespit edilen önerilere göre yeniden gözden geçirilmesi Kur’an mesajının daha bir anlaşılır olması için son derece önemi haizdir.

Keywords