Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Jun 2024)

Mûsâ İznikī’nin Tercüme Ettiği Tefsirler ve Sürûrî’ye İsnat Edilen Tefsirin Gerçekliği

  • Murat Kaya

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.1415171
Journal volume & issue
Vol. 28, no. 1
pp. 449 – 466

Abstract

Read online

Geçmişte yazılan ve kütüphanelerimizde çoğu yazma hâlinde duran pek çok ilmî eserin isim, müellif ve mütercimlerinin tespiti konusunda ciddî hatalar yapıldığı görülmektedir. Bu da bir kısım önemli eserlerin gün yüzüne çıkmasını engelleyerek sahip olduğumuz hazineden gereği gibi istifade etme imkânını elimizden almaktadır. Bu minvalde bazı araştırma ve kütüphane kayıtlarında 15. yüzyıl Osmanlı âlimlerinden Mûsâ İznikī’nin (öl. 838/1434-35 [?]), Ali b. Muhammed el-Hâzin’in (öl. 741/1341) Lübâbü’t-teʾvîl fî meʿâni’t-Tenzîl adlı tefsirini tercüme ettiği bilgisi yer almıştır. Aynı şekilde yine 16. Yüzyılda yaşamış bir Osmanlı âlimi ve divan şâiri olan Muslihuddin Mustafa Sürûrî’nin (öl. 969/1562) tam bir Türkçe tefsir yazdığı iddia edilmektedir. Bu iki iddia, sonuçta aynı mütercim üzerinde birleşmeleri sebebiyle ortak bir noktaya sahiptirler. Bu makalede, bahsedilen iki eserin asılları ve tercümeleri etrafında bir araştırma yapılarak bunların gerçekte kime ait oldukları ve isimlerinin ne olduğu ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır. Bu tür araştırmaların kütüphanelerimizdeki binlerce eser için âcilen yapılmasının bir zaruret hâlini aldığı âşikârdır. Zira bazı araştırmacıların bu tür yanlış bilgiler üzerine yüksek lisans ve doktora tezleri binâ ettikleri ve çeşitli makaleler yazdıkları görülmektedir. Bu makalenin maksadı, yukarıda zikredilen ve haklarında yanlış bilgiler ile bazı kapalı noktalar bulunan iki eserle ilgili bir takım yeni tespitleri ortaya koyarak hem ilim dünyasına katkıda bulunmak hem de bu alanda yapılacak çalışmalara olan ihtiyaca dikkat çekmektir. Doküman tarama, veri toplama ve veri analizi yöntemi kullanılan bu araştırma neticesinde şu sonuçlara varılmıştır: Mûsâ el-İznikī’nin tercüme ederek Tefsîru’l-Lübâb ismini verdiği eser aslında Hâzin’in Lübâbü’t-te’vîl’i değil Necmeddîn-i Dâye’nin (öl. 654/1256) Baḥrü’l-ḥaḳāʾiḳ ve’l-meʿânî isimli tefsirinin muhtasarıdır. Bundan hareketle tespit edilen diğer bir nokta da şu olmuştur ki günümüzde et-Teʾvîlâtü’n-Necmiyye ismiyle meşhur olan eser Dâye’nin kaleme aldığı tefsirin orijinal hâli değildir. Dâye zâhiri ve işârî tefsîri cem eden mufassal bir tefsir telif etmiş, müridlerinden biri olan Şemseddin Muhammed es-Savcı da, zâhirî tefsir kısımlarını çıkarıp sadece işârî yorumları bırakmak sûretiyle bu eseri telhis etmiştir. İznikī de işte bu telhisi tercüme etmiş ve eserine Tefsîru’l-Lübâb ismini vermiştir. Sürûrî’ye nispet edilen tefsirin de onun tarafından telif edilmediği tespit edilmiştir. Yapılan mukayeseler neticesinde bu eserin Ebü’l-Leys Semerkandî’nin (öl. 373/983) Tefsîrü’l-Ḳurʾâni’l-Kerîm veya Tefsîru Ebi’l-Leys̱ es-Semerḳandî diye anılan ve bugün Baḥrü’l-ʿulûm ismiyle basılan kitabının tefsîrî bir tercümesi olduğu ortaya çıkmıştır. Bu tercüme bazı kaynaklar ile kütüphane kayıtlarında aynı anda hem Ahmed-i Dâî’ye (öl. 824/1421’den sonra), hem İbn Arabşah’a (öl. 854/1450) ve hem de İznikī’ye nispet edilmektedir. Farklı kişilere nispet edilen nüshalar karşılaştırıldığında hepsinin aynı eser olduğu görülmüştür. Bazı kadîm nüshalarda görülen ferağ kayıtları ile yazma nüshalar üzerinde yapılan incelemeler bu tercümenin de yine İznikī tarafından yapıldığını göstermektedir. İznikī bu ikinci tercümesine Enfesü’l-Cevâhir ismini vermiştir. İlim dünyasında bu isim konusunda da bir karışıklık olmuş, bazı araştırmacılar onun Hâzin tefsirinin tercümesine verildiğini zannetmişlerdir. Ancak ilk devir yazmalarında bu ismin Semerkandî tefsirinin tercümesine verildiği açıkça görülmektedir. Kütüphanelerimizde Enfesü’l-Cevâhir’in muhtasar nüshalarına da rastlanmış ancak bu ihtisar faaliyetinin kimin tarafından yapıldığı tespit edilememiştir.