Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2019)

Tabersî’nin Kıraatlerin Hüccetinde Kullandığı Delillerin İncelenmesi

  • Nesrişah Saylan

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.620337
Journal volume & issue
Vol. 23, no. 2
pp. 977 – 991

Abstract

Read online

Tabersî (ö. 548/1154), Şiî tefsir geleneğinde ikinci orta dönem veya birinci dirâyet dönemindeki müfessirlerden birisidir. Çeşitli ilim dallarında geniş ilme sahip olan Tabersî, müfessir, muhaddis ve fakih olarak anılmıştır. Birçok eser kaleme alan Tabersî’nin tefsir alanında yazmış olduğu teliflerinden biri Mecmeü’l-beyân fî tefsiri’l-Kur’ân’dır. Bu kaynakta kıraatlere geniş bir şekilde yer veren müfessir, kıraatleri naklederken onların ihticâcında bazı deliller kullanmış ve kıraatlerin temellendirmesini bu çerçevede yapmıştır. İhticâc, kıraat farklılıklarının sahîhini zayıfından ayırarak sahîh kıraatleri tespit eden ve sahîh olarak kabul edilen bir vechi tercih etmede kıraatin isnâd, Mushaf hattı yanında diğer tüm naklî ve dilsel delillerle hüccetlendiren bir ilimdir. Tabersî, her sûrede âyetlerle ilgili öncelikle القراءة alt başlığı altında kıraatleri zikretmiş sonrasında ise الحجة ifadesiyle kıraatlerin hüccetini nakletmiştir. Bu şekilde müfessir, hemen hemen kıraatlerin zikredildiği her yerde dilsel ve nakli hüccetlerle onları delillendirmeye başvurmuştur. Nakli hüccetlerde isnad, Mushaf hattı, âyet, hadis, sahabe ve tabiûnun okuyuşlarını zikretmiştir. Dilsel hüccetlerde ise Arap şiiri, Arapça deyim, lehçe, sarf ve nahiv kurallarından faydalanmıştır. Bu çalışmada kıraatlerin ihticâcında kullanılan deliller Tabersî’nin Mecmeu’l-beyân adlı tefsiri örneğinde incelenmiştir.Özet: Şîanın önde gelen âlimlerinden biri olan Tabersî’nin (ö. 548/1154) tam adı Fadl b. Hasan b. Fadl et-Tabersî’dir. O, Taberistan’da bazı rivâyetlere göre ise Kaşan ve İsfahân bölgeleri arasında Tefrîş adı verilen bir köyde doğmuştur. Doğduğu yer olan Taberistan’a nisbetle Tabersî; başka bir görüşe göre ise doğduğu yer olan Kaşan ve İsfehân arasında Tefrîş adı verilen ve Arapça’ya Tabris diye geçen Tabres’e nisbetle Tabresî denilmiştir. Müfessir; Emînü’l-islâm, Emînü’d-din ve Umdetü’l-Müfessirin lakaplarıyla da tanınmıştır. Ayrıca Tabersî, öldüğü yere nisbetle Sebzvârî; defnedildiği yere nisbetle Meşhedî ve Tûsî nisbetleriyle de anılmıştır. Birçok alanda yetkin olan Tabersî, kaynaklarda müfessir, muhaddis ve fakih olarak nitelendirilmiştir. İslami ilimlerde birçok eser kaleme alan müfessirin tefsir alanında yazmış olduğu eserlerinden biri Mecmeu’l-beyân fî tefsîri’l-Kur’ân’dır. Müfessir, mukaddimesinde “Tibyân nurundan faydalandığım bir kılavuzdur, ben de onun izlediği yöntemi esas alarak konuları kaleme alıyorum” ifadesiyle bu tefsirini Tûsî’nin (ö. 460/1067) et-Tibyân adlı eserinden istifade ederek telif ettiğini belirtmiştir. Ayrıca müellif, bu eserini kendisinin de ifadesiyle bir hayli yaşlanıp saçları ağardıktan sonra bazı dostlarının teşviki ile ve kendisinin de bu alandaki eksikliği görmesiyle yazmaya başlamış ve bunun için çok çaba sarfetmiştir. Şiî tefsir tarihindeki birinci dirâyet döneminde yazılan bu tefsir, şiî müfessirlerin önceki dönemlerine göre daha mutedildir. Bunun en temel göstergesi, Kur’ân’ın tahrif edildiği iddiasının bu dönemde kesin bir ifadeyle kabul edilmemesidir. İkinci önemli gösterge ise hulefâ-i râşidinin ilk üçü ile sahabîlerin bazılarına hakaret, onur kırıcı ifadeler taşıyan nakillere itibar edilmemesidir. Üçüncü önemli gösterge ise âyetlerin çoğunun lügavi tahlil, Arapça deyim ve şiirle delillendirme, kıraat vecihleriyle alakalı açıklamaların Ehl-i Sünnet ekolüne mensub müfessirlerin görüşleriyle büyük ölçüde örtüşür biçimde tefsir edilmiş olmasıdır.Tabersî, sûre içinde alt başlıklarla hemen hemen her âyette kıraat alt başlığı altında kıraatleri zikretmiş sonrasında ise hüccetuhu ifadesiyle kıraatlerin hüccetini nakletmiştir. Bu şekilde müfessir hemen hemen kıraatlerin zikredildiği her yerde dilsel ve nakli hüccetlerle onların ihticâcında bazı deliller kullanmış ve kıraatlerin temellendirmesini bu çerçevede yapmıştır. İhticâc, kıraat farklılıklarının sahîhini zayıfından ayırarak sahîh kıraatleri tespit eden ve sahîh kategorisinde zikredilen bir vechi tercîhte kıraatin isnâd, Mushaf hattı ve diğer tüm naklî ve dilsel hüccetleriyle temellendiren bir ilimdir. İhiticâc olgusu ihticac bi’l-kırâât ve ihticac li’l-kırâât olmak üzere iki çeşittir. İhticâc li’l-kırâât bir okuyuş veçhinin tespit ve tercihinde isnad, Mushaf hattı, Arap dili, sarf -nahiv kaideleri, lehçe farklılıkları gibi dilsel hüccetler ile âyet, hadis, kıraat, Arap kelamı ve şiiri gibi nakli hüccetlerin kullanılmasıdır. İhticâc bi’l-kıraat ise kıraatlerin ilim dalının herhangi bir meselesi için delil olarak kullanılmasıdır. Tabersî, kıraat vecihlerinin sahihliğini ortaya koyan isnad ve resm-i Mushaf gibi tespiti hüccetlere de yer vermiştir. İsnad, kişinin kıraati kendisinden önce aldığı şahıslara nispet etmesidir. Bu nispet Hz. Peygamber’e kadar varmaktadır. İsnad zincirinde yer alan kişiler ise senedi oluşturmaktadır. Tabersî, kıraatin tespitinde sahih bir isnadın temel unsur olmasından hareketle mukaddimesinde şehirlerde meşhur olan kurrânın ve ravilerinin isimlerini verip Hz. Peygamber’e kadar varan isnad zincirlerini aktarmıştır. Tabersî’nin kıraatlerin tespiti hüccetinde kullanmış olduğu bir diğer unsur resm-i mushafdır. Müfessir, kıraatlerin hüccetini mushaf hattına uymak için, mushafta böyle yazıldı ifadelerini kullanarak Mushaf hattındaki yazılışları delil olarak kullanmıştır. Tabersî, kıraat vecihlerinin ihticâcıyla ilgili tercihi hüccetlere de yer vermiştir. Tercihi hüccetler, tespiti hüccetler vasıtasıyla sahihliği tespit edilen kıraatler arasında seçim yapmayı sağlayan delillerdir. Bu hüccetler tespiti hüccetlere dayalı ve müstakil olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Müstakil hüccetler, tespit hüccetleriyle alakalı olmayıp kendi başlarına müstakil olarak iki sahih kıraatten birini tercih etmede kullanılan hüccet kategorilerini içermektedir. Bu kategoriler dilsel, nakli, akli ve özel hüccetler olmak üzere dört kısma ayrılmaktadır. Tabersî, tercihi hüccet kategorisinde nakli delillerden ayet ile ihticâcda bulunmuştur. Müfessir, kıraatlerin ihticâcında bu metoda geniş bir şekilde yer vermiştir. O, bazen âyetin siyak ve sibakından bazen de diğer âyetlerdeki kullanımlarından delil getirerek kıraatlerin temellendirmesini yapmıştır. Tabersî, tercihi hüccet kategorisinde nakli delillerden Hz. Peygamber’in sözleriyle de ihticâcda bulunmuştur. Bu metotta müfessir, kıraat vecihlerini naklettikten sonra Hz. Peygamber’in sözlerinden örnek vererek istidlâlde bulunmuştur. Tabersî, tercihi hüccet kategorisinde nakli delillerden kıraatlerle de ihticâc da bulunmuştur. Bu bağlamda müfessir, kıraatleri naklettikten sonra “وهو قراءة” ifadesiyle sahabe ve tabiûnun okuyuşlarını zikretmiştir. Ayrıca bu metodda müfessir bazen seb‘a ve aşere kurrasına nispet edilen okuyuşları bazen de şâz olarak nitelediği okuyuşları zikrettikten sonra sahabe ve tabiunun kıraatleriyle bu okuyuşların tevcihini yapmıştır. Tabersî, tercihi hüccet kategorisinde nakli delillerden Arap şiirlerinden ve Arapça deyimlerden de geniş bir şekilde faydalanmıştır. Kıraatlerin tevcihinde kullanılan delillerden bir diğeri ise dilsel hüccetlerdir. Kıraatler, Arapça olarak nazil olan Kur’an-ı Kerim’in lafzıyla alakalı olduğundan Arap dili ile irtibatlıdır. Tabersî, kıraat vecihlerinin tevcihinde Arap diline ait olan sarf ve nahiv kaideleri, lehçesel farklılıklar gibi unsurlardan geniş bir şekilde faydalanmıştır. Müfessir, kelimelerin manalarıyla beraber lafzi özelliklerine de vurgu yaparak, Arapça dilbilgisinden faydalanmış; kıraat vecihleriyle alakalı sarfî ve nahvî izahlarda bulunmuş ve bu vecihlerle ilgili dilsel kuralları açıklamıştır.

Keywords