Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2020)

Bayramî-Melâmî Şeyhi Hüseyn-i Lâmekânî’nin Tevhide Dair Tenkit Edilen Bir Beytini Risalelerle Okuma Denemesi

  • Oğuzhan Şahin

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.692091
Journal volume & issue
Vol. 24, no. 2
pp. 611 – 630

Abstract

Read online

Hakk’ın âlemi ne şekilde kuşattığı ve arşının neresi olduğu meselesi ulemânın yanı sıra sûfîler tarafından da tartışılmış; bu bağlamda vahdet-i vücûdu benimseyenler, Hakk’ın âlemi vücûdî / zâtî olarak kuşattığını belirterek bunun aksini savunmanın Allah’ın güç ve kudretine acziyet atfetme olduğunu iddia etmiştir. Tefsirciler ve kelâm âlimleri ise Hakk’ın âlemi ilim ve kudre-tiyle kuşattığını dile getirip O’nun zâtî olarak âlem ve eşyayla beraber olma, birleşme, ayrılma ve kuşatma türünden hiçbir bağının olmadığını vurgulamıştır. Bu yazıda Bayramî-Melâmî şeyhlerinden Hüseyn-i Lâmekânî’nin, Allah’ın âlemi ne şekilde kuşattığına dair bir beyti dört farklı risale ışığında incelenmeye çalışılmıştır. Bu risalelerden biri Vahdet-nâme adıyla Hüseyn-i Lâmekânî’ye aittir. İkinci risale Münîrî-yi Belgradî tarafından Şerh-i Kasîde-yi Süleymân adıy-la kaleme alınmıştır. Diğer iki risale ise Salâhaddîn-i Uşşâkî’nin telifidir. Uşşâkî şeyhin bu iki risalesi Allah’ın âlemi ne şekilde kuşattığını vahdet-i vücûd perspektifinden açıklamaya çalıştığı için Hüseyn-i Lâmekânî’nin aynı temalı beytine açıklık getirebilmesi ümidiyle tercih edilmiştir. Çalışmanın giriş kısmında, makalede incelemeye çalıştığımız beyit(ler)in geçtiği gazelin metni verilmiş ve Bayramî-Melâmîlerinin yapısal özelliklerinin şiirlerine ne derece yansıdığı üzerin-de durulmuştur. Bu başlık altında üzerinde durulan diğer bir husus ise bahsi geçen gazelin çeşitli kaynaklarda Hüsâmî ve Lâmekân / Lâmekânî olmak üzere iki farklı mahlasla karşımıza çıkmasıdır. Metinlerden isabetli çıkarımlar yapabilmek için müellifinin kim olduğunu tespit etmek önemlidir. Bu yüzden literatürde birden fazla mahlasla karşımıza çıkan bu gazelin kime ait olduğu üzerinde durulmuştur. Giriş kısmından sonraki başlıkta Münîrî-yi Belgradî’nin Şerh-i Kasîde-yi Süleymân adlı risalesinde Lâmekânî’ye yöneltilen zındıklık suçlaması ele alınmıştır. Münîrî-yi Belgradî’nin yaptığı eleştirilerin zeminini tespit edebilmek için bu başlık altında ayrıca Münîrî’nin genel bir fikrî şablonu çıkarılmaya çalışılmış ve Münîrî’nin ehlullâh dediği fenâ fillâhçı sûfîlere belli bir toleransı olduğu, ancak Fusûsu’l-Hikem’den kinayeyle Fusûsî diye adlandırdığı kesrette vahdetçilere (vahdet-i vücûdculara) karşı katı bir muhalefet yürüttüğü anlaşılmıştır. İkinci başlıkta ise Vahdet-nâme adlı risalesinden hareketle Hüseyn-i Lâmekânî’nin genel bir portresini oluşturmak hedeflenmiştir. Bu bağlamda Bayramî-Melâmîleri için sıklıkla dile getirilen vahdet-i mevcûdculuk ve Hurûfîlik etkisinin Lâmekânî’de ne derecede etkin olduğu tahlile çalışılmış ve bu etkinin daha açık bir şekilde hissedildiği Oğlan Şeyh İsmâîl-i Maşûkî ile Hüseyn-i Lâmekânî arasında basit bir mukayeseye gidilmiştir. Vahdet-nâme’deki Fusûsu’l-Hikem etkisi ortaya konmaya çalışılarak Bayramî-Melâmî şeyhin portre-sinde etkin olanın vahdet-i mevcûddan ziyade Fusûsîlik olduğu sonucuna varılmış ve Hüseyn-i Lâmekânî’ye Münîrî-yi Belgradî tarafından yöneltilen zendeka ve ilhâd suçlamasının altında da Melâmî şeyhte göze çarpan Fusûsu’l-Hikem etkisi (yani Fusûsîlik) olabileceği düşünülmüştür. Makalenin son bölümünde Hüseyn-i Lâmekânî’nin tenkide uğrayan beyti Salâhaddîn-i Uşşâkî’nin Miftâhu’l-vücûd ve Zeylü’l-kitâb adlı iki risalesi bağlamında okunmaya çalışılmıştır. Uşşâkî şeyhin bu iki risalesi, Hüseyn-i Lâmekânî’nin beytinde gönderme yapılan el-Fussilet 41/54, en-Nisâ 4/126 ve et-Tâhâ 20/5 âyetlerini esas alarak vahdet-i vücûdcu bir çizgiyle “Hakk’ın âlemi ne şekilde kuşattığı” ve “arşının neresi olduğu” meselesini izah ettiği için önem-lidir. Salâhaddîn-i Uşşâkî Zeylü’l-kitâb’da Allah’ın âlemi kuşatışıyla ilgili yeni bir iddia dile ge-tirmektedir. Buna göre Miftâhu’l-vücûd’da Hakk’ın, âlemi muhît oluşunu vücûdun (varlığın) mertebeleri ile (lâ-taayyün, taayyün-i evvel, taayyün-i sânî vd.) izah etmeye çalışan Uşşâkî şeyh, Zeylü’l-kitâb’da, Hakk’ın âlemi kuşatışına merkezî bir nokta lazım geldiğini belirterek bu merkezin hakîkat-ı Muhammediyye olduğunu vurgulamaktadır. Salâhaddîn-i Uşşâkî bu bilgi-nin kendisine rüyada İbn Arabi vasıtasıyla talim edildiğini belirtmektedir. Son olarak makale-nin bu başlığı altında Rahman’ın arşa kurulmasının ne anlama geldiği devir kuramı açısından da ele alınmıştır. Bu noktada Hüseyn-i Lâmekânî’nin ikinci kuşaktan halifesi olan Sun’ullâh-ı Gaybî’nin Keşfü’l-gıtâ adlı kasidesinden hareketle vahdetçi sûfîler nazarında Allah’ın arşının “insan” olduğu görülmüştür.

Keywords