Marife Dini Araştırmalar Dergisi (Dec 2022)

Fâtiha ve Muavvizeteyn’in Abdullah b. Mes‘ûd’un Mushafında Bulunmaması Meselesinin Tahlili

  • Sümeyye Sayğın

DOI
https://doi.org/10.33420/marife.1188248
Journal volume & issue
Vol. 22, no. 2
pp. 635 – 654

Abstract

Read online

Müslümanlar Kur’ân’dan olan her şeyin mushafta bulunduğu, ondan olmayan herhangi bir şeyin de mushafa alınmadığı konusunda ittifak etmişlerdir. Bununla birlikte Abdullah b. Mes‘ûd’un (ö. 32/652-53) Fâtiha ve Muavvizeteyn’i mushafına yazmadığına dair birtakım rivayetler, mushafta Kur’ân’a ait olmayan herhangi bir şey bulunmadığı inancı ile çelişki arz etmektedir. Bu nedenle bu konudaki rivayetlerin kapsamlı ve bütüncül bir şekilde incelenmesine ihtiyaç vardır. Klasik İslâm ilim geleneğinde İbn Mes‘ûd, Fâtiha, Felak ve Nâs’ın konu edildiği yerlerde onun bu sûreleri mushafına yazmaması ve Kur’ân’dan kabul edip etmediği meselesi yer yer değerlendirilmiştir. Yakın dönemde ise bu konuya Abdullah b. Mes‘ûd’un kişiliği, mushafının tertibi, kıraati hakkında yapılan birtakım çalışmalar içerisinde kısmen yer verildiği görülmektedir. Ancak Fâtiha ve Muavvizeteyn’in İbn Mes‘ûd mushafında bulunmaması meselesini Kur’ân-ı Kerim’in korunmuşluğu bağlamında ve müstakil olarak ele alan bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu çalışmanın, İbn Mes‘ûd mushafında Fâtiha, Felak ve Nâs sûrelerinin bulunmaması meselesini Kur’ân’-ı Kerim’in korunmuşluğuyla ilişkili olarak ele alması yönüyle bu alandaki boşluğu doldurması umulmaktadır.Bu araştırma Abdullah b. Mes‘ûd mushafının sûre sayısı ile Fâtiha Sûresi ve Muavvizeteyn’in onun mushafında yer almadığına dair rivayetleri konu edinmektedir. Çalışmada bu konudaki rivayetlerin İslâm tarihi boyunca nasıl anlaşıldıkları ortaya konulup nasıl anlaşılmaları gerektiği tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu doğrultuda konuyla doğrudan ilgisi bulunmayan İbn Mes‘ûd kıraatindeki farklılıklara ve onun Zeyd b. Sâbit’e (ö. 45/665 [?]) yönelik tutumuna yer verilmeyecektir. Zira bu çalışma yalnızca Abdullah b. Mes‘ûd’un Muavvizeteyn ile Fâtiha’yı mushafa yazmaması meselesine odaklanmakta ve konunun Kur’ân-ı Kerim’in korunmuşluğu bağlamında analizini hedeflemektedir. Çalışmada ilk olarak Abdullah b. Mes‘ûd mushafındaki sûre sayısı ele alınmıştır. Kaynakların naklettiklerine göre onun mushafındaki sûrelerin sayısı ümmetin icmâ ettiği mushaftan farklı olarak yüz on dörtten azdır ve mushafta yer almayan sûrelerin Fâtiha ve Muavvizeteyn olduğu haber verilmektedir. Bu nedenle İbn Mes‘ûd mushafının sûre sayısına dair bilgiler konumuzu doğrudan ilgilendirmektedir. İkinci olarak da İbn Mes ‘ûd’un Fâtiha’yı mushafına yazmadığına dair rivayetler mercek altına alınmış ve bu konudaki rivayetler daha çok onun Fâtiha’yı mushafta yazılı olarak tespit etmediği şeklinde anlaşılmıştır. Abdullah b. Mes‘ûd mushafında Muavvizeteyn’in bulunmadığı konusunda İslâm dünyasında daha kuvvetli bir algının var olduğu görülmektedir. Bunun sebebi olarak bu konudaki rivayetlerin sayıca çok olması, râvilerinin güvenilirliği ve muteber hadis kaynaklarında naklediliyor olmaları gösterilebilir. Ancak Übey b. Ka‘b’ın Allah Resûlü’nden naklettiği ifadeler ve kendi cevabı dikkate alındığında Muavvizeteyn’in okunuşuna dair İbn Mes‘ûd’un farklı bir eğilimi bulunduğu düşünülmektedir. Bize göre de Muavvizeteyn hakkındaki rivayetlerin sûrelerin okunuşuyla ilgili bilgi veriyor olması kuvvetle muhtemeldir.Bu çalışma bizi Fâtiha ve Muavvizeteyn’in Abdullah b. Mes‘ûd tarafından inkâr edilmediği sonucuna ulaştırmıştır. Müslümanların çoğunluğu tarafından, tarihin herhangi bir döneminde, onun bu sûreleri kesin olarak inkâr etmiş olduğu fikri makul görülmemiştir. Azınlıkta olan bir görüşe göre o belli bir süreliğine Muavvizeteyn’in Kur’ân’dan olmadığını, bunların istiâze duaları olduğunu düşünse de bu görüşünden daha sonra vazgeçmiştir. Netice itibariyle İslâm dünyasında bu haberlerin hiçbir zaman Kur’ân’ın korunmuşluğu karşısında bir konumda değerlendirilmediği görülmektedir. Zira bu meseleler tek bir sahâbîyi ve onun şahsî mushafını ilgilendirmektedir. Kur’ân’ın muhafazası ise şahıslara verilmiş bir görev değildir. Kur’ân ümmetin ittifakı ile eksiksiz ve ilavesiz bir biçimde muhafaza edilmiştir ve mütevâtirdir. Bu konudaki nakiller ise yalnızca âhad haberlerdir. Bu haberler izaha muhtaç olmakla birlikte Kur’ân’ın muhkemliğine zarar verebilecek bir mahiyette değildir.

Keywords