Marife Dini Araştırmalar Dergisi (Dec 2022)

Kâsım b. Kutluboğa’ya Nisbet Edilen Uydurma Bir Metin: Menâkıbu Ebî Hanîfe

  • Ünal Şahin

DOI
https://doi.org/10.33420/marife.1175939
Journal volume & issue
Vol. 22, no. 2
pp. 843 – 868

Abstract

Read online

Tabakât eserlerinin kaleme alınması ile ilgili birçok sebep belirtilmektedir. Fukaha biyografilerini ele alan eserlerde genellikle mezhep fakihlerinin hayat öyküleri, eserleri ve mezheple ilişkisi bir araya getirilmiştir. Dört mezhep imamı için yazılan birçok biyografi bulunmakla birlikte mezhepte öne çıkan kimseler için de müstakil biyografik eserler kaleme alınmıştır. Hanefî mezhebinin kurucu imamları olan Ebû Hanîfe (ö. 150/767), İmam Züfer (ö. 158/775), Ebû Yusuf (ö. 182/798), İmam Muhammed (ö. 189/805) ve Hasan b. Ziyâd (ö. 204/819) için de mezkûr durum söz konusudur. Hanefî mezhebindeki tabakât müelliflerinin önde gelen simalarından birisi de İbn Kutluboğa’dır (ö. 879/1474). İbn Kutluboğa’nın es-Sikât ve Tâcü’t-terâcim eserleri onun alandaki otoritesini göstermesi bakımından yeterlidir. Bu makalede İbn Kutluboğa’ya nisbet edilen Menâkıbu Ebî Hanîfe isimli metin ele alınmış ve bu risalenin İbn Kutluboğa’ya ait olmadığı ispatlanmaya çalışılmıştır. Mezkûr eser son dönem kimi çalışmalarda İbn Kutluboğa’ya nisbet edilmişse de bu nisbet ne İbn Kutluboğa’nın öğrencisi Sehâvî (ö. 902/1497) ne de onun sonrasındaki tabakât müellifleri tarafından zikredilmiştir. İbn Kutluboğa’ya ait olarak verilen kütüphane kayıtları ise yazma eserlerin genellikle müstensihler tarafından oluşturulan ve zahriyye olarak nitelendirilen ilk sayfasında yer alan bilgilerden hareketle yapılan nisbetlerdir. Menâkıbu Ebî Hanîfe’nin İbn Kutluboğa’ya aidiyetindeki otantiklik ve müellifin neden böyle bir metin ele aldığı çalışmanın temel konusunu oluşturmuştur. Bu tarz metinlerin üretilmesindeki ana saiklerin neler olabileceği üzerinde durulmuş ve apokrif metinler için oluşturulan tenkit safhalarıyla eser inceleme konusu edilmiştir. Mezhebî faktörler, kazanç vesilesi, kaynakların tahrifi, yeni bir tarih inşası ve daha birçok sebep bu tarz metinlerin telif gayesi olabilmektedir. Bu açıdan apokrif metinler ile hadis uydurma sebeplerinin birçok noktada benzerlik gösterdiğini söylemek mümkündür. Söz konusu eser, iç ve dış tenkit safhalarına tâbi tutularak farklı açılardan incelenmiştir. Öncelikle dış tenkit safhaları metne uygulanmış devamında ise iç tenkit süreci metin üzerinden işletilmiştir. Oluşturulan tenkit safhaları apokrif olduğu düşünülen metinler için tarihçiler tarafından da tatbik edilmiştir. Bu tarz metinlerde özellikle tarihsel veriler büyük önem arz etmektedir. Zira bu veriler metnin birkaç açıdan tutarlık ve sağlamlığını ortaya koymaktadır. Menâkıbu Ebî Hanîfe’de ferağ veya istinsah kaydına dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bu durum birçok problemi ‎de beraberinde getirmektedir. Zikri geçen eserde mevcut verilerden hareketle eserin yazım ‎tarihine, yazıldığı coğrafyaya ve kaleme alınma gayesine dair genel çıkarımlarda bulunulmuştur.‎ Eserin İbn Kutluboğa’ya ait olmadığı ispat edilmeye çalışılırken, Menâkıbu Ebî Hanîfe’deki bilgiler gerek müellifin diğer eserleriyle gerekse farklı kaynaklarla karşılaştırılarak incelenmiştir. Oluşturulan tahlil safhalarıyla bu ve benzeri metinler için uygulanabilecek yönteme işaret edilmiş ve eserdeki bilgilerin kategorik tasnifine gidilmiştir. Hanefî mezhebinin üç imamı hakkında nakledilen tarihsel yanlışlıklara işaret edilmiştir. Bunlarla beraber özelde İmam Züfer’in biyografisinde yer alan bilgilerin sıhhati problemine dikkat çekilmiştir. Nakiller İbn Kutluboğa’nın diğer kitapları ve alanda kabul görmüş eserler üzerinden yapılmıştır. Eser birçok tarihsel hata, nakillerde problem, diğer kaynaklarda yer almayan bilgiler, farklı mezhep imamları için aktarılan bilgilerin Hanefî mezhep imamları için uyarlanması ve daha birçok yanlışı bünyesinde barındırmaktadır. Mezhepte otorite isimlerden olan ve eserlerindeki titizliğiyle ön plana çıkan İbn Kutluboğa gibi bir âlimin çok basit denebilecek yanlışlara düşmesi muhtemel gözükmemektedir. Menâkıbu Ebî Hanîfe isimli çalışmanın Hanefî mezhebinin dirayetli ve kudretli âlimlerinden İbn Kutluboğa gibi bir âlimin kaleminden çıkmayacağının ortaya konması ile bir anlamda onun sırtından vahim hatalar barındıran bu eserin yükü kaldırılmış olacaktır.

Keywords