İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi (Dec 2022)
Osmanlı Mısır’ında Hanbelî Bir Âlim Mer‘î b. Yûsuf ve Duhân Risalesi
Abstract
Yavuz Sultan Selim’in 1516 yılında Mısır’ı, Suriye’yi ve Kudüs’ün de içinde bulunduğu Filistin bölgesini Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altına almasıyla birlikte, bu bölgelerdeki ilmî hareketlilik canlılığını koruyarak gelişmeye devam etmiştir. Osmanlı yönetiminin, buradaki farklı din ve kültürlerin, çeşitli itikadî ve fıkhî mezheplerin yaşamasına, kendini geliştirmesine ve ifade etmesine imkân tanıyan düzeni ve himayesi altında, 19. yüzyılda başlayan işgal ve sömürgecilik dönemlerine kadar bu istikrarlı ve verimli ilmî hayat devam etmiştir. Osmanlı Filistin’inde yetişmiş ve sonrasında Mısır’a giderek çağının en önemli ilim merkezlerinden olan Ezher’de hem tahsilini ikmal etmiş hem de tedris vazifesini üstlenmiş olan Mer‘î b. Yûsuf el-Hanbelî (ö. 1033/1624) de bu bölgenin ve dönemin ilginç simalarından birisidir. Osmanlı devletine ve yönetimine sadakatini ve bağlılığını ifade eden bir eser de kaleme almış olan Mer‘î b. Yûsuf, tarih, hadis, akaid, Arap dili gibi alanlarda da eser telif etme kudretine sahip bir Hanbelî fakihidir. Özellikle belirli konulara yoğunlaştığı risale çapındaki eserlerle öne çıkan bu âlimin, fıkıh ilmine dair çalışmaları da müstakil olarak değerlendirilmeyi hak etmektedir. Bu eserleri arasında Hanbelî fürû’-i fıkhına dair yazılmış kitaplar olduğu gibi mezhebin ve Selefîliğin en güçlü isimlerinden İbn Teymiyye’nin (ö. 728/1328) hayatına ve menkıbelerine dair kitapları da vardır. Bu yazımızda Mer‘î b. Yûsuf’un fıkıhla ilgili çalışmalarını tanıtacak, hâlâ güncelliğini koruyan bir mesele olan duhânın ne olduğu ve dinî hükmüne dair ne söylenmesi gerektiği gibi konuları ele aldığı Tahkîku’l-burhân fî şe’ni’d-duhân ellezî yeşrebuhu’n-nâsu’l-ân adlı risalesini inceleyeceğiz. Müellif, bu risalesinde, kendi dönemi için henüz yeni bir mesele olan ve gittikçe yaygınlaşan tütün içme adetini, konuyla ilgisini kurduğu âyet ve hadisler, selef ulemasının görüşleri, özellikle Hanbelî fakihlerinden nakillerle ele almaktadır. Bu konuyu, Hanbelî mezhebinin usulü çerçevesinde, ibâha, tahrîm, bid’at, emir, nehiy ve benzeri temel kavramlar ışığında irdelemekte, ihtiyatı ve temkini de elden bırakmayan bir söylem ile bazı sonuçlara ulaşmaktadır. Bu eseri ile de ictihadî bir bakış açısına sahip olduğunu kanıtlamış olan Mer‘î b. Yûsuf’tan bahsedilmesi, 17. yüzyılın Osmanlı hakimiyeti altındaki Arap dünyasının zengin ve renkli ilim ve fikir dünyasının bir tanığı olarak geçmişle günümüz arasındaki irtibatı düşünmeye bir katkı sunacaktır. Müellifin risalesinde, duhânın hükmünün iki temel gerekçeden hareket ederek tenzihen mekruh olduğu sonucuna vardığı görülmektedir. Bunlardan birisi kötü kokusu sebebiyle rahatsız edici olması, diğeri de tütün içen kişinin onu çevreleyen ateş ve dumanla cehennem ehline benzer bir görüntü ortaya koymasıdır. Nispeten hafif bir hüküm olan tenzihen mekruhu dile getiren müellif, tütün içme hakkında daha ağır bir hüküm verilmesini yanlış bulmakta, bu kanaatte olanları eleştirmektedir. Özellikle aslî ibâha ilkesini ve onunla irtibatlı argümanları öne sürerek bir âlimin dinî bir meselenin hükmünü verirken farkında olması gereken ciddi mesuliyete dikkat çekmektedir. Satır aralarında, içinde yaşadığı toplumun ve ilim ehlinin durumuna dair tenkitlerini de dile getiren Mer’î b. Yûsuf’un bu risalesi dönemine ve muhitine dair tarihî bir belge niteliği de taşımaktadır. Tahkîku’l-burhân aslında yaklaşık on sayfalık bir risale olup, Meşhûr b. Hasen tarafından tahkikli neşri yapılmıştır. Müellif ve konu ile ilgili birçok detayı ihtiva eden bu neşri esas alınarak, risalenin sadece metin kısmı tercüme edilmiş ve makalenin eki olarak okuyucuya sunulmuştur. Tütün içmenin fıkhî hükmüne dair son dönemlerde gittikçe artan bir ilginin olduğu görülmektedir. Bu ilgi daha ziyade konuyla ilgili risale boyutunda eser veren Hanefî Osmanlı âlimleri üzerinde yoğunlaşmış durumdadır. Merkeze uzak bir bölgede ve Hanbelî mezhebine mensup bir âlimin tütün içme konusunda ortaya koyduğu görüşler ve vardığı hükmün ilgili literatüre katkı sunacağı aşikârdır.