Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2021)

Arap Dilinde Kurbu’l-civâr Uygulamasının Kur’ân Âyetlerine Yansımaları

  • Harun Abacı

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.980165
Journal volume & issue
Vol. 25, no. 3
pp. 1045 – 1064

Abstract

Read online

Mu‘reb kelimelerin sonlarındaki hareke, harf ve hazif türündeki i‘râb göstergeleri dilcilerin çoğunluğuna göre anlamın karinesidir. Bir başka deyişle kelime sonlarında bulunan i‘râb göstergeleri genel kabule göre, o kelimenin cümle içindeki konumunun anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Kelimenin cümle içindeki konumların bilinmesi ise cümlenin doğru biçimde anlaşılmasını sağlamaktadır. Her ne kadar kelime sonlarındaki i‘râb göstergelerinin kelimelerin cümle içindeki konumuyla bir ilgisi olmayıp sadece kelimeler arası geçişi kolaylaştırmak amacına matuf olduğunu söyleyenler olsa da çoğunluk tarafından bu görüş kabul görmemiştir. Bu nedenle makalede nahiv âlimleriyle müfessirlerdeki hâkim tavır çerçevesinde i‘râb-anlam incelemesi yapılmıştır. Dilcilerin çoğunluğu i‘râbın anlamın bir göstergesi olduğunu kabul ederler. Bu nedenle tefsirlerde sıkça yer alan i‘râb açıklamaları âyetlerdeki cümlelerin daha doğru anlaşılması amacına yöneliktir. Ebü'l-Esved ed-Düelî'nin Kur’ân’ın belli başlı kelimelerine harekeler koyması da Kur’ân’ın doğru biçimde okunup yanlış harekenin yanlış anlama yol açmasına engel olmasıyla ilgilidir. Bu nedenle i‘râb-anlam arasındaki sıkı ilişki nahiv kitaplarında açık bir şekilde vurgulanmaktadır. Her ne kadar i‘râbın anlamın bir anahtarı olduğu belirtilse de bu durumun her zaman geçerli olmadığı görülmektedir. Çünkü bazen kelime sonlarındaki i‘râb göstergeleri ile anlam arasında bir uyuşmazlık görülmektedir. Böyle durumlar nahivciler tarafından kurbu’l-civâr olarak değerlendirilmektedir. Buna göre bir kelime cümle içindeki konumuna göre i‘râb göstergesi almayıp kendinden önceki kelimeyle uyum içinde olması için aynı i‘râb göstergesi almaktadır. Bunun amacı ise anlamdan ziyade cümlenin fonetik akışının bozulmamasıdır. Bu fonetik uyum sadece kelime sonlarındaki i‘râb göstergesiyle sınırlı da değildir. Bir kelimenin kendi içindeki uyumunun sağlanması adına söz konusu kelimenin sarfî yapısında da değişiklik yapılabilmektedir. Bu durum sarf ve nahiv kuralına aykırılığına rağmen Arapların hem kelime içi hem de kelimeler arası harekelerinin uyumuna önem vermesinden kaynaklanmaktadır. Nitekim bu tarz bir okuyuş hem telaffuz kolaylığı hem de muhatap açısından bir insicam hissi sağlamaktadır. İşte bu makale Kur’ân âyetlerinde i‘râb göstergelerinin her zaman anlamı ortaya koyan bir karine olmadığı iddiasını taşımaktadır. Bu iddianın temel gerekçesi Arap kelâmındaki mevcut kullanımda olduğu gibi Kur’ân âyetlerinde fonetik uyum için anlama aykırı i‘râb göstergelerinin bulunmasıdır. Bu durum edebî özellikler açısından anlama ilişkin edebî sanatlar yanında fonetiğe ilişkin sanatların da Kur’ân’ın önemli hususlarından biri olduğunu göstermektedir. Nahivde kurbu’l-civâr diye ifade edilen bu özelliğin bulunduğu âyetler konusunda müfessirlerin yaklaşımları birbirinden farklılık arz etmektedir. Bu farklı yaklaşımların temelinde müfessirlerin dikkate aldıkları ilgili rivâyetler, nahiv ekolü vb. hususlar yer almaktadır. Anlam karışıklığı olmaması durumunda yerleşik nahiv kuralına aykırı durumların kullanımına müsamahalı yaklaşılmaktadır. Bu nedenle i‘râb-ı nahvîye aykırı olduğu halde anlam belirsizliği olmaması durumunda kurbu’l-civâr kullanılmaktadır. Kurbu’l-civârı salt bir kullanım kabul edip şâz gören Basralı nahivcilerin aksine Kûfeli nahivciler ise meseleyi kıyâsî bir nahiv kuralı haline getirip şart edatların cevap cümlelerinin meczûmluğunu buna bina etmişlerdir. Hem Arap dilinde hem de Kur’ân âyetlerinde kurbu’l-civâr nahivcilerin çoğunluğu tarafından bir kullanım olarak kabul görse de kullanım yeri açısından görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Erken dönem nahivciler arasında bu konuya dair bir netlik bulunmazken geç dönem nahivcilerin geneline göre kurbu’l-civâr meselesi sıfat-mevsûf, te’kit-müekked minh ve atf-ı beyan konumlarına mahsustur. Ancak kurbu’l-civârın atıfta olup olamayacağı meselesi ise tartışmalıdır. Tartışmaların ortaya çıktığı ilk dönemlerde atıfta kurbu’l-civâr genellikle kabul görmezken sonraki dönemlerde daha yaygın bir şekilde kabul görmeye başlamıştır. Bu makalede metot olarak klasik temel nahiv kaynaklarından yararlanılarak konunun teorik çerçevesi ortaya konulmuştur. Ortaya konulan teorik çerçeveye göre ilk dönemden günümüze kadar belli başlı öne çıkan tefsir kaynaklarında kurbu’l-civâra konu olan âyetler hakkındaki tartışmalar analitik bakış açısıyla ele alınmıştır.

Keywords