Hitit İlahiyat Dergisi (Dec 2022)

İmâmiyye Şîası'nda Umûmu’l-Kur’an’ın Haber-i Vâhidle Tahsîsi -Usûlîlik Özelinde-

  • Peyman Ünügür Tekin

DOI
https://doi.org/10.14395/hid.1162640
Journal volume & issue
Vol. 21, no. 2
pp. 1127 – 1160

Abstract

Read online

Kur’an’ın umûmunun haber-i vâhidle tahsîsi, hemen bütün usul eserlerinde ayrı bir başlık altında ele alınan ve mezhepler arası ihtilaflara konu olan bir meseledir. Haber-i vâhidin zannî karakterinden dolayı bazı mezhep/ekoller buna cevaz vermezken, haber-i vâhidle ameli vücûb kategorisinde değerlendiren çoğunluk bunu gerekli görür. Haber-i vâhidle Kur’an’ın umûmunun tahsîsine dair farklı görüşler Sünnîlerce telif edilen usul kitaplarında ve konuya dair çağdaş çalışmalarda ele alınırken İmâmiyye Şîası’na mensup âlimlerin görüşlerine -istisnalar dışında- yer verilmediği tespit edilmiştir. Bu durum, konunun bütüncül bir şekilde ortaya konmasını engellemektedir. Söz konusu eksikliğin giderilmesine katkı sunma bağlamında bu çalışmada, İmâmiyye Şîası’nın konuya dair yaklaşımı Usûlîlik özelinde ele alınmaktadır. İmâmiyye’ye mensup müelliflerce yazılan usul eserlerindeyse konu hakkındaki hem Sünnî hem Şiî görüşlere yer verilmekle beraber, Usûlîlik içerisindeki farklı görüşlerin ve bunları ortaya çıkaran faktörlerin ayrıntılı bir analizi yapılmaz. Dolayısıyla konu Usûlîlik özelinde ele alınırken haber-i vâhidle Kur’an’ın umûmunun tahsîsine dair Şiî usûlîlere ait farklı görüşlerin tespiti, ayrıntılı bir sunumunun yapılması ve söz konusu görüşlerin ne zaman, nerede, hangi saiklerle ortaya çıktığının belirlenmesi amaçlanmıştır.Hicri 4. asırda ortaya çıkan Usûlîliğin usul konularına yaklaşımında zaman zaman paradigma değişiklikleri yaşanmıştır. Bunun bir sonucu olarak haber-i vâhidle tahsîs konusunda da üç farklı görüşün ortaya çıktığı tespit edilmiş ve konu bu görüşler etrafında incelenmiştir. Mevzubahis üç görüş; tahsîse mutlak şekilde karşı çıkma, tahsîse cevaz verme ve tahsîsi ilm-i icmâlî bağlamında kabul etme şeklindedir. Bunlardan birincisi ehl-i rey çizgisine son derece yakın olan ve Şiî Büveyhî hâkimiyetinde yaşayan Bağdat usûlîlerine aittir. İkinci görüş, iki asırlık bir duraklama döneminden sonra İlhanlılar döneminde Hille merkezli faaliyet gösteren usûlî âlimlerininkidir (Hille Ekolü). Son görüşse İmâmî düşüncede ahbârî yaklaşımın hâkim olduğu yaklaşık iki asırlık bir sürecin ardından yeniden Şiî düşüncede baskın hale gelen ancak ahbârî yaklaşımın etkisiyle uzlaşmacı bir karaktere bürünen son dönem usûlîlerine aittir. Söz konusu görüşler, ortaya çıktıkları dönem ve ekolün en etkili âlimlerinin çalışmaları üzerinden ele alınmıştır. Tahsîs karşıtı Bağdat Ekolü’nden görüşleri ayrıntılı şekilde incelenen âlim Ebû Ca‘fer et-Tûsî’dir (ö. 460/1067). et-Tûsî dışında ekolün diğer iki büyük alimi Ebû Abdullah (Şeyh) el-Müfîd (ö. 413/1022) ve Ebû’l-Kâsım (Şerîf) el-Murtazâ’ya (ö. 436/1044) da yeri geldikçe atıflar yapılmıştır. Tahsîse cevaz verenlerden bunu usul eserlerinde bir başlık altında, ayrıntılı bir şekilde ele alan ilk âlim İbnü’l-Mutahhar el-Hillî’dir (ö. 726/1325). İkinci görüş onun usul eserleri çerçevesinde ele alınırken, bu görüşü ortaya çıkaran amiller arasında bilhassa ehl-i hadis/Şâfiî çizgisinin etkisi üzerinde durulmuş ve İbnü’l-Mutahhar’ın yaklaşımı, dönemin önde gelen Sünnî âlimi el- midî’ninkiyle karşılaştırmalı olarak sunulmuştur. Son görüş, usûlî düşüncede hadis rivayetlerinin çoğunun sıhhatine dair genel bir kanaatin hâkim olmasıyla paralel şekilde ortaya çıkar. Bu bağlamda hadis eserlerindeki rivayetlerin bilgi değerinin ilm-i icmâlî derecesine çıkarılmasında en fazla rol oynayan usûlî âlim olarak Murtazâ el-Ensârî’nin (ö. 1281/1864) yaklaşımı merkeze alınmış, ilm-i icmâlî kabulünün tahsîs konusundaki yansımaları tespit edilmeye çalışılmıştır.Usûlîlik içerisinde ortaya çıkan üç farklı görüşten Bağdat Ekolü’nün tahsîs görüşü, Sünnî klasik fıkıh usulü eserlerinde zikredilenlerden, tahsîse mutlak şekilde karşı çıkanlarınkiyle örtüşür. Ancak usul eserlerinde bunların kimliği açıkça belirtilmemiştir. Çalışmada Sünnî usulcülerin bu görüş sahipleriyle Bağdat usûlîlerini kastettikleri ihtimali üzerinde durulmuş ve onlara herhangi bir atıfta bulunmamış olmaları siyasi ve mezhebî tutumla ilişkilendirilmiştir. Ayrıca Bağdat usûlîlerinin bu görüşü benimsemesinde haber-i vâhidle ameli, vücûb değil cevaz kategorisinde değerlendirmelerinin etkili olduğu düşünülmektedir. Tahsîse cevaz veren ikinci görüşün ortaya çıkışı, İmâmî düşüncedeki ehl-i rey çizgisinden ehl-i hadis çizgisine doğru gerçekleşen paradigma değişikliğinin göstergelerinden biri olarak değerlendirilmiştir. Buna göre Hille Ekolünden itibaren ehl-i hadis çizgisindeki usul anlayışına son derece yaklaşan usûlîler, haber-i vâhidle amelin vücûbu görüşünü benimsemiş ve bunun sonucu olarak da onunla Kur’an’ın tahsîsinin yolu açılmıştır. Haber-i vâhidle Kur’an’ın tahsîsini cevaz değil vücûb kategorisine alan üçüncü görüşün şekillenmesindeki temel faktör olarak da usûlî düşünceyi iki asır kadar sekteye uğratan ahbârî yaklaşım ön plana çıkarılmıştır.

Keywords