ULUM (Aug 2019)

Erken Dönemde Hanefî-Mâtürîdî Kelâm Sisteminin Tasavvufla İlişkisi (Doktora Tezi)

  • Yunus Eraslan

Journal volume & issue
Vol. 2, no. 1
pp. 193 – 196

Abstract

Read online

Tarihi süreçte kelâm ilmi iki disiplinle daha çok etkileşim halinde olmuştur. Bunlardan birincisi felsefe diğeri ise tasavvuftur. Her iki disiplinle de ilişkisi kelâmın gündeminin ve ilgi alanının söz konusu disiplinler lehine şekillenmesinde belirleyici unsur olmuştur. Dolayısıyla kelâm ilminin tarihi süreçte yörüngesini tespit etmeye çalışırken söz konusu disiplinlerle ilişkisi ve etkileşiminin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Buna göre gerek Eş’arî gerekse Hanefî-Mâtürîdî kelâm sistemlerinin düşünce yapılarını anlamaya çalışırken tasavvuf ve sûfîlere bakış açılarını da göz önünde bulundurmak, Ehl-i sünnet kavramını anlama noktasında daha bütüncül bir bakış açısı sağlayacaktır. Bu bağlamda Hanefî-Mâtürîdî kelâm sisteminin erken dönemlerden itibaren zühd ve tasavvufla ilişkisi modern zamanlara ışık tutması bakımından önem arz etmektedir. Zira İslam düşüncesinin erken dönemlerinde disiplinlerin henüz bölümlere ayrılmadığı bir süreçte bir âlimin birden çok nitelemelere sahip olması, modern dönemlerde onları belli bir düşünce kalıbına hasretmeden bütüncül bir perspektiften bakmayı gerektirmiştir. Bu bağlamda modern zamanların indirgemeci ve ayrıştırıcı bakış açısından en çok mağdur olan Mâtürîdî ve ona hasredilen düşünce yapısı olsa gerektir. Çünkü o ve ona nispet edilen düşünce yapısı bir yandan daha çok Kitâbu’t-Tevhîdüzerinden Mutezile akılcılığına yaklaştırılmaya çalışılırken, diğer yandan da sûfîmeşreb bir şekle büründürülmek suretiyle tasavvuf ve sûfîlerin meşruiyet güvencesi haline getirilmiştir. Burada özellikle belirtilmesi gereken husus ise Hanefî-Mâtürîdî kelâmcılarının ilham konusundaki görüşlerinden yola çıkılarak tasavvufla arasına mesafe konulmasıdır. Dolayısıyla o ve temsil ettiği düşünce sistemi kendi zamanının bağlamından koparılmak suretiyle modern zamanların ihtiyaçları doğrultusunda bir inşa faaliyetine kurban edilmiştir. Bu durumda Ebû Hanîfe’den başlayarak Hanefî-Mâtürîdî kelâm sistemini kendi zamanında ve bağlamında değerlendirmek suretiyle, kelâm-tasavvuf ilişkisine bütüncül bir açıdan bakmak gerekmektedir. Meselenin tarihi arka planı ve alt yapısından başlayarak kelâm ve tasavvufun ilgi alanına giren konular açısından irdelenmesi bizi modern zamanların inşa faaliyetlerinden farklı sonuçlara götürmektedir.Bu ve benzeri sâiklerden hareket ederek Erken Dönemde Hanefî-Mâtürîdî Kelâm Sisteminin Tasavvufla İlişkisi (Doktora Tezi, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı, 2019) adlı bu tezde, erken dönemde (h. Ⅴ. asıra kadar) Hanefî-Mâtürîdî kelâm sisteminin tasavvufla ilişkisi kendi zamanında ve bağlamında değerlendirilmeye çalışılmıştır. Şu hususun peşinen belirtilmesi gerekir ki, bu çalışmadaki amacımız başta Ebû Hanîfe ve Mâtürîdî olmak üzere Hanefî-Mâtürîdî kelâmcılarını kendilerine biçilen akılcı kimliğin aksine sûfîmeşreb bir kimliğe sokmak değildir. Bilakis Hanefî-Mâtürîdî kelâm sistemini akılcı ve mistik kutupların ortasında bir yerde konumlandırarak, her iki kutba da mesafesini ortaya koymaktır.Bu bağlamda çalışmamız dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde meselenin tarihi arka planına değinmek suretiyle Hanefî-Mâtürîdî kültür havzasında varlık gösteren kelâmi ve tasavvufi hareketlerin ortak yanları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ancak burada hiçbir tasavvufi akım ve oluşum Hanefî-Mâtürîdî kelâm sisteminin tasavvuftaki karşılığı ve izdüşümü olarak değerlendirilmemiştir. Zaten gerek Hanefî-Mâtürîdî kelâm sistemini gerekse her hangi bir tasavvuf okulunu aynı zihniyetin faklı disiplinlerdeki şubeleri ve birbirlerinin karşılığı olarak değerlendirmek modern zamanlardaki bakış açısının içine düştüğü yanılgıları tekrar etmekten öte bir fayda sağlamaz. İkinci bölümde mesele kelâm ve tasavvufun en önemli konusu olan ulûhiyyet bağlamında her iki disiplinin ilgi alanına giren konular açısından çapraz bir şekilde değerlendirilmiştir. Özellikle tasavvufun ilgi alanına giren konularda başta Mâtürîdî olmak üzere Hanefî-Mâtürîdî kelâmcılarının yetkinlikleri ve tasavvufi konulara hâkimiyetlerine dikkat çekilmiştir. Üçüncü bölümde kelâm ve tasavvuf ilişkisinin en açık bir şekilde ortaya konulduğu nübüvvet konuları velayet, ilham, ismet ve keramet bağlamında ele alınmıştır. Bu bölümde Hanefî-Mâtürîdî kelâm sisteminin ilham konusundaki eleştirilerinin tasavvuf ve sûfîlerden daha çok Şiî-Bâtınî düşünceyi hedef aldığı görülmektedir. Dördüncü bölümde ise erken dönem kelâm ilminin en önemli konusu olan esmâ ve ahkâm konuları kelâm ve tasavvuf açısından değerlendirilerek meselenin sosyal boyutu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Sonuç bölümünde ise erken dönem için konuşacak olursak, her ne kadar bir tasavvufi düşünce ve yaşam tarzına angaje olmasa da, bölgenin mistik alt yapısı ve tarihi art alanı göz önünde bulundurulduğunda Hanefî-Mâtürîdî kelâm sistemini tasavvuf karşıtı ya da tasavvufa karşı mesafeli olarak tanımlamanın zor olduğu vurgulanmıştır. Bunun yanında modern zamanlarda kendisine biçilen saf akılcı role karşın onu akılcı ve mistik uçların ortasında uzlaştırıcı bir konuma yerleştirmenin gerekliliği ön plana çıkarılmıştır.

Keywords