Marife Dini Araştırmalar Dergisi (Dec 2009)

Selefilik ve Te’vil Üzerine

  • Mustafa Öztürk

DOI
https://doi.org/10.5281/zenodo.3344112
Journal volume & issue
Vol. 9, no. 3

Abstract

Read online

Bu makale erken dönem Selefî düşünce ile İbn Teymiyye’nin sistematik selefîliğindeki te’vil anlayışını tahlil etmeyi amaçlamaktadır. Selef kelimesi İslâmî terminolojide genellikle sahabe ve tâbiûndan oluşan ilk iki nesli ifade etmek için kullanılır. Geniş çapta kabul gördüğü üzere, bu iki nesil İslam’ın nasıl yaşanması gerektiği hususunda örnek addedilir. Nitekim İmam Gazâlî (ö. 505/1111) İlcâmu’l-Avâm adlı eserinde şunu kaydetmiştir: "Selef yolu sahabe ve tâbiûnun yoludur. Bu yolun yedi temel prensibi vardır". Ahmed b. Hanbel, Süfyân es-Sevrî, Evzâî, Mâlik b. Enes gibi erken dönem selefîler Ehl-i hadis diye de anılır. Diğer bir deyişle, Ehl-i hadis ve Selefiyye kavramları sıklıkla birbirinin yerine kullanılır. Geç dönemlerde İbn Teymiyye ile talebesi İbn Kayyim el-Cevziyye tarihsel süreçte mütekaddimûn ve müteahhirûn selefîlik şeklinde ikiye ayrılan selefîliği geliştirip güçlendirme yolunda çaba sarf etmişlerdir. İlk selefîler Allah’ın sıfatları konusunda ayrıntıya girmezken geç dönem selefîler bu konu üzerinde etraflıca durmuşlardır. Erken dönem selefîlikte ne Allah’a antropomorfik bir sıfat atfetmek ne de Allah’ın Kur’an’da kendine atfettiği sıfatları nefyetmek şeklinde bir tutum benimsenmiştir. Selefîlere göre Allah’ın bir sıfatını ispat/kabul etmek, O’nunla mahkukatı arasında benzerliği gerektirmez. Sözgelimi, "Allah’ın eli vardır" demek, bunun keyfiyetini ispat anlamına gelmez. Yine Selefîlere göre ilâhî bir sıfatın keyfiyeti hakkında nasıl sorusu sorulmamalı ve söz konusu sıfat, Allah’ın şanına yaraşır nitelikteki asıl manasından soyutlanarak çarpıtılmamalıdır.

Keywords