Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Jun 2024)

Ignaz Goldziher’in Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’ine Yönelik İddialarına Eleştirel Bir Yaklaşım

  • Ahmet Emin Seyhan

DOI
https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1415433
Journal volume & issue
no. 34
pp. 88 – 116

Abstract

Read online

Batı’daki İslâm araştırmalarının kurucusu ve Batı İslâm araştırmacıları arasında “yeni İslâmiyatçılar’ın mânevî babası” kabul edilen Ignaz Goldziher çalışmalarıyla pek çok oryantalisti derinden etkilemiştir. Batı’da ve Doğu’da kendisine son derece önem atfedilen Goldziher’in zengin kaynakçalara dayalı yazdığı kitap ve makaleleri üzerinde yapılan ilmî değerlendirmeler, onun pek çok yerde duygularına yenik düştüğünü, zihninde kurguladıklarını kaynaklara zorla doğrulatmaya çalıştığını, aksiyomuna uygun malzemeyi seçerek aldığını, çok kolay genellemeler yaptığını, tarihî malzemede tezini destekleyecek rivayetler bulamadığı zaman indî yorumlara başvurduğunu, gerçekleri çarpıttığını ve mesnetsiz ve çok yanlış sonuçlara ulaştığını göstermektedir. Ayrıca yapılan bu ilmî analizler, Goldziher’in kendi görüşleriyle çelişen kanıtları görmezden geldiğini, bir yerde reddettiğini diğer yerde ispatlamaya çalıştığını, amacına uygun bir bilgiyi gayr-i muteber kaynakta da olsa alıp kullandığını, kafasındaki fikre ters düşen delillere itibar etmediğini ve kendi teziyle çelişen Müslüman âlimlerin görüşlerine kıymet atfetmediğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla tüm bu müşterek tespitler, Goldziher’in ilmî tarafsızlığını kaybettiğine ve bilimsel araştırma yöntemlerini terk ettiğine delâlet etmektedir. Bu makalenin yazılma sebebi, Goldziher’in 1896 yılında yayınlanan “Neue Materialien zur Litteratur des Ueberlieferungswesens bei den Muhammendanern (Müslümanlarda Rivayet Literatürüne Dair Yeni Materyaller)” adlı makalesindeki Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’ine yönelik ithamlarını değerlendirmektir. Araştırmalarımız neticesinde daha önce Goldziher’in söz konusu makalesinde ileri sürdüğü iddialara eleştirel yaklaşan başka bir çalışmanın olmadığı görülmüş, hem bu boşluğu doldurmak hem de mezkûr şarkiyatçının doğru tanıtılmasına katkı sunmak amacıyla makale kaleme alınmıştır. Araştırma, Goldziher’in el-Müsned’e yönelik ithamlarını tahlil etmekle sınırlandırılmıştır. Çalışmada veri toplama ve analiz yöntemi kullanılmış, adı geçen oryantalistle alakalı yapılan muhtelif araştırmalardan da faydalanılmıştır. Makalenin sonunda Goldziher’in İbn Hanbel’in ehl-i hadîsten olması sebebiyle senedi problemli pek çok hadisi eserine aldığını ve el-Müsned’deki rivayetlerin senedlerinde çok sayıda kussâsın (dinî hikâye anlatıcıları) olduğunu söyleyerek el-Müsned’i değersizleştirmeye çalıştığı tespit edilmiştir. Aynı şekilde oğlu Abdullah’ın uyarısına rağmen İbn Hanbel’in kezzâb bir ravinin durumunu yumuşatmaya çalıştığı, Buhârî ve Müslim’in el-Müsned’deki hadisleri özensizlik keyfiyetinden kurtarmak için kendi kitaplarını yazdıkları, bu hâlin o zamanlar bile hadislerin otantikliğine güven durumunun çok kötü olduğunu gösterdiğini iddia ederek el-Müsned’i itibarsızlaştırmaya çalıştığı görülmüştür. Goldziher’in el-Müsned’de insanları ibadete teşvik için hadis uyduranların rivayetlerinin, kişi, yer ve olay ismi verilerek nakledilen fiten hadislerinin, Emevîlerle Abbasîleri öven uydurma hadislerin çok fazla olduğunu ileri sürerek el-Müsned’i atık materyallerden oluşan büyük bir moloz yığınına benzettiği, eğer bu zor engel aşılabilirse bazı değerli bilgi kırıntılarına ulaşılabileceğini belirterek el-Müsned’in itibarını sarsmaya çalıştığı sonucuna varılmıştır. Goldziher’in Abdullah b. Ahmed’in hadislerin yazılmasını tavsiye eden rivayetlerden sonra yaptığı açıklamayı “el-Müsned’deki hadislerin yazımını yasaklayan rivayetlere karşı denge unsuru oluşturmak” ve “Müsned türü derleme eserlerin varlık sebeplerini meşrulaştırmak” şeklinde yorumlamasının hem niyet okuyuculuğu olduğu hem de varsayımlarını kesin doğrular gibi sunma düşüncesinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Özetle, Goldziher’in İbn Hanbel’in el-Müsned’ine yaklaşımının müspet olmadığı, bu temel hadis kaynağı hakkında kafalarda şüphe uyandırmaya çalıştığı ve hadislere karşı aşırı şüpheci tavrını bu makalesinde de sürdürdüğü neticesine ulaşılmıştır.