Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Jun 2017)

Kur’an’da Yer Alan ‘Şeytan’ın Adımlarını İzlemeyin’ İfadesinin Anlam ve Yorumu Üzerine

  • Muhammed Ersöz

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.299179
Journal volume & issue
Vol. 21, no. 1
pp. 639 – 664

Abstract

Read online

Kur’an’da “Lâ tettebiʿû ḫuṭuvâti’ş-şeyṭân” ifadesi dört yerde geçmektedir. İfade aynı olmasına rağmen geçtikleri bağlamları farklıdır. Bu ifadenin birbirinden farklı bağlamlarda geçiyor olması bu farklı bağlamların ortak bir noktasının olmasını kaçınılmaz hale getirmektedir. Bunun için öncelikle bu deyimin, Kur’an’ın indiği ortamdaki anlamını, bu ifadenin geçtiği âyetlerin nüzul ortamlarını ve bu dört farklı âyetin “Şeytân’ın adımlarını izlemeyin” noktasında ifade ettiği ortak mesajı ortaya koymak büyük önem arz etmektedir. Bu sayede şeytanın insanı aldatma şekillerinin neler olduğuna ışık tutacak ayrıca insan tabiatının dini konularla ilgili yanlış yola düşmesine sebep olan zaaf noktalarının neler olduğuna dair önemli veriler elde etmiş olacağız.‘Şeytanın adımlarını izlemeyin' ifadesi Arapça bir deyimdir. Örnek almak, izinden gitmek ve taklit etmek anlamındadır. Deyimde adımlardan ve ayakların izinden bahsedilmesi şeytanın saptırmasının aşama aşama, kurbanına hissettirmeden ve gizli olduğuna işarettir. “Şeytanın adımlarını izleme” deyimi mecaz anlamdadır. Çünkü yürüyen kişi yürüyenlerin adımlarının izlerini gördüğü zaman kendisinden önce yürüyen kimsenin ancak bir amaca binaen gittiğini bilerek bu yola uyar. Kendisine uyduğu kimse haricinde delili olmaksızın bir kişiyi takip eden kişi, yolunu gerçek amacı zanneden ve kendisinin önünde yürüyenlerin adımlarını izleyen kimseye benzetilmiştir. Bu temsil yaygınlık kazanmış, o kadar ki “onu örnek aldı” anlamında “filanın adımını takip etti” şeklinde kullanılmaya başlanmıştır. Bu ifade aynı zamanda İslam’dan önceki sapık toplumları taklit etmeyi yasaklamıştır. Ayrıca bu ifade her zamanda insanların kendilerini yenilemelerini ve tevbe etmelerini insanlara tavsiye etmektedir.Kur’an’da bu deyimin geçtiği 4 ayette üç farklı bağlam vardır. Bakara 2/168 ve En’âm 6/142. ayetlerde helal olan yiyeceklerin haram kabul etmenin yasaklanması; Bakara 2/208. ayette İslam’a aykırı uygulamaların yasaklanması; Nur 24/21. ayette günahsız ve iffetli kadınlara iftira atmak ve müminler arasında fuhşiyatın yayılmasına hizmet etmenin yasaklanması bağlamıdır.Şeytanın aldatmasının adım adım olması büyük aldanmaların küçük günahlara alışma yoluyla meydana geldiğine işaret olarak algılanabilir. Bunun için “şeytanın adımlarına uymak” ifadesi her günah için değildir. Aynı günaha devam edildikçe ileride nitelikli bir günaha evrilme ihtimali olanlardır. Bu günahlar başlangıçta küçük ve önemsiz gibi görülmekle birlikte doğuracağı sonuçlar itibariyle oldukça tehlikeli günahlardır. Bu günahlarla birlikte sonraki süreçte kulun günah işlemeye cesareti artmaktadır. Böylece helal ile haramı birbirinin yerine koyabilmektedir. Dinin bütünselliğine ve özgünlüğüne zarar verecek uygulamalar ihdâs edebilmektedir. Kötü fiilleri yaparak toplumun ahlaki ve insani yönlerine zarar verecek mahiyette işler yapmaktadır. Bu günahların en temel özelliği dinin hem teolojik yönüne hem de toplumsal yönüne yıkıcı etki etkisi yapmasıdır.Haram fiil yapmayı adamak, hanımları şartlara bağlayarak boşamak ve Hz. Peygamber’den önceki şeriatine özgü uygulamalar yapmak bu kapsamdadır. Mesela namazda Tevrat okumak, cumartesi yasağına uymak, deve etini haram kabul etmek bunlardandır. Bu günahların “şeytanın adımlarını izlemek” kapsamında olduğunu sahabe ve tâbûn rivayetlerinde görmek mümkündür. Kur’an’da açık bir şekilde günah sayılan bir fiili yapmaya yemin etmenin veya böyle bir fiili yapmaya dair adak adamanın, şeytanın adımları olduğu söylenmemesine rağmen sahâbeden ve tâbiûndan gelen rivayetlerde bunların şeytanın adımları olduğu ifade edilmiştir. Helâl bir yiyeceği haram kabul ederek yemekten uzak durmak, bir anlamda ömür boyu o yiyeceği yememek üzere yemin etmek ve adak adamak anlamına gelmektedir. Bu benzerlikten dolayı dinin serbest bırakmasına rağmen bir şeyi kendine haram etmek ve dinin yasaklamasına rağmen bir fiili yapmayı adamak şeytanın adımları olarak nitelendirilmiştir.Şeytanın adımlarını izlemek ifadesinin çağrıştırdığı diğer bir konu da taklidin önemli bir yoldan çıkma sebebi olduğudur. Nitekim şeytanın adımlarını izleme vasfını taşıyan bu günahların bir diğer özelliği de Ehl-i kitabın adetlerini İslam’a eklemlemek, Ehl-i kitabın orijinal dinlerinin ana eksenini kaybetmesine yol açan yanlış ve sapık adetler zincirinin başlangıcı sayılacak birtakım uygulamaların benzerini ortaya koymaktır. Bunun yanı sıra bu gibi günahlar toplumu derinden etkileyecek ve insan onurunu ayaklar altına alacak şekilde dedikodular yayarak masum insanlar hakkında kötü bir algı oluşturmayı hedeflemektedir. Bu söylentilere araştırmaksızın uyarak karanlık kişilerin adeta takipçisi olmak da taklidin diğer bir boyutunu temsil etmektedir. Şeytanın adımlarını izleme kapsamında olan bu tür günahların karakteristik özelliği, büyük günahlardan olmaması ve insanlar tarafından ilk planda dikkate alınmayıp sıradan bir yanlış olarak kabul edilmesidir. Nitekim Hz. Peygamber’in eşi Hz. Âişe’ye iftira atılıp toplumun buna gerekli tepkiyi vermemesi, peşinen böyle bir olayın var olduğu gibi bir kanaate ulaşılması ve bunun da insanlar tarafından basite alınması “Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Hâlbuki bu, Allah katında çok büyük (bir suç) tur.” (en-Nûr 24/15) âyetiyle eleştirilmiş ve sonuçta bu kimselerin son derece büyük bir yanlışın bir parçası olma tehlikesi ile baş başa kalacakları vurgulanmıştır. Böylece Cenâb-ı Hak kullarını yaklaşmakta olan büyük bir tehlike karşısında uyarmaktadır.

Keywords