Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2021)

Hayızlı Kadının Orucu Meselesi: ‘Sen Harûrî Misin?’ Rivayeti Üzerine Bir İnceleme

  • Rabia Zahide Temiz

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.960622
Journal volume & issue
Vol. 25, no. 3
pp. 1253 – 1275

Abstract

Read online

Kadınların hayız günlerinde oruç ibadetleri meselesi, güncel fıkıh tartışmalarında yer bulan bir konudur. Kimi çağdaş araştırmacılar, kadının bu süre zarfında oruç tutmasına dinen bir engel olmadığını, hatta hayız halinde oruca ara vermesine gerek olmadığını ifade ederek bilakis oruç tutmakla yükümlü olduğunu iddia edebilmektedir. Klasik fıkıh kaynaklarında ise kadının bu dönemde oruç tutmasının dinen yasak olduğu belirtilmekte, kimi müfrit görüşlerde bu dönemde oruç tutmanın icmaen haram olduğu iddia edilmektedir. Kadının hayız halinde oruç tutmasını caiz gören ya da yasak olduğunu iddia eden ve hatta haram gören müçtehitlerin tamamının görüşlerini desteklemek üzere sundukları temel delil, Resûlullah’ın (s.a.v) eşi Âişe bnt. Ebî Bekr’den (öl. 58/678) aktarılan bir rivayettir. Âişe, hayızlı iken kılmadığı namazlarını daha sonra kaza etmesinin gerekip gerekmediğini soran bir kadına “sen Harûrî misin?” diye mukabele ederek cevap vermektedir. Bu cevapların bazısında konuya oruç ibadeti ziyâde edilmektedir. Bu makalede, hadislerde hayız halindeki kadının orucu hususu Harûrî Hadisi olarak nitelendirilen rivayet bağlamında, isnad ve metin tahlili esaslı bir biçimde ele alınmaya çalışılmıştır. Konuyla ilgili tespit edilen 71 tarikin metinlerinde, Âişe bnt. Ebî Bekr’in cevabına oruç meselesinin eklendiği vecihlerin, esasen Ma’mer b. Râşid kanalıyla nakledildikleri tayin edilmiştir. Bunun dışında mütâbî tariklerinde oruç bahsinin yer almadığı bazı zayıf tariklerde de oruç konusunun metne ziyâde edildiği görülmektedir. Ziyâdenin bulunmadığı sayıca üstün olan hadislerin sebeb-i rivayetinde Muâze isimli tâbiînin, hayızlı kadının terk ettiği namazları iade etmelerini gerekli gören Hâricîler’e işaret ederek sünnetin ne şekilde olduğunu sorduğu, asıl metnin sorusunda ya da verilen cevapta oruç bahsinin yer almadığı tespit edilmiştir. İlerleyen süreçte ise metnin oruç bahsi idrâc edilmiş halinin asıl metne dönüşerek kadının hayız halinde oruç tutmasının dinen yasaklandığının temel delili haline geldiği görülmektedir. Hadis, terkedilen namazlar iade edilmez ortak minvalinde ve tâbiînden bu yönde fikir belirtenlerin görüşleriyle ilk dönem kaynaklarında yer bulurken, ilerleyen dönem eserlerinde hususiyetle oruç ziyâdesinin yer aldığı rivayetler tercih edilmiş; metindeki ziyâde, kadının hayız halinde oruç tutmasının dinen yasak olduğunun dinî delili haline gelmiştir. Hayızlı kadının orucu ile ilgili olarak kaynaklarda yer alan başka rivayetler de mevcuttur. Âişe’nin “Eğer Ramazan’dan oruç borcum var ise…” şeklindeki bir sözü, hayız halinde kadının orucu zorunlu olarak bıraktığının delili olarak görülmüştür. Bir rivayette Hz. Peygamber’e izafe edilen “...kadın hayız olduğunda namaz kılmadı, oruç tutmadı” ifadesinin, kimi metinlerde “Ramazan’da yer içersiniz…” lafzı ile geldiği, İbn Mes‘ûd’un naklinde ise oruç konusu yer almaksızın “...şu kadar gün oturur, secde etmezsiniz” şeklinde nakledildiği görülmektedir. Bir diğer rivayette Hamne bnt. Cahş istihâze halinden hayıflandığında Allah Resûlü’nün, namazı için günlerini nasıl düzenleyeceğini izah ettikten sonra “...gücün yeterse de orucunu tut” buyurduğu belirtilmektedir. Tüm bu rivayetler Allah Resûlü’nün hayızlıya oruç yasağı ihdas etmediğini, aksine hayız sebebiyle oruca ara verildiğine işaret ettiğini göstermektedir. Orucun, namaz gibi iadesinden muaf olunan bir ibadet olmadığı, tutulabileceği halde orucunu bıraktığında kadının üzerinde oluşan bu borcu daha sonra mutlak surette ödemek ile yükümlü olacağını, böylelikle hasta ve yolcunun oruca ara verişine kıyas edildiğini söylemek mümkündür. Klasik fıkıh eserlerinde hayızlı kadının terk ettiği namazlarını iade etmesinin gerekmeyeceği ifade edilirken, bir ibadetin ifasının vücubiyeti için Allah resulünün açık bir emrinin gerektiği vurgulanmış; Allah Resûlü’nün kadına hayız halinde kılmadığı namazlarını kaza etmesini açıkça emretmediği delil gösterilerek namazın iadesinin gerekmediği hükmüne varılmıştır. Bununla birlikte hayız sırasında orucun terk edilmesi hususunda benzer bir açık emir arayışına gidilmemiştir. Sahâbî hanımların hayızlı iken tutmadıkları oruçlarını kaza ettiklerini haber veren rivayetler, hayız esnasında orucun mutlak olarak yasak olduğuna delil görülerek bu metinlerin temel işareti olan orucu kaza etme zorunluğu, kazaya bırakma zorunluluğu olarak anlaşılmıştır. Hayızlının kılmadığı namazlarını iadesi meselesinde “kaza etmesi gerekseydi, Allah Resûlü bunu açıkça emrederdi” denilirken, oruç ibadeti için “terk etmesi gerekseydi, Allah Resûlü bunu açıkça emrederdi” denilmemiştir. Yapılan inceleme neticesinde rivayetlerin oruç tutma yasağını ortaya koyduklarından daha net bir ölçüde herhangi bir yasağın olmadığının delili olduğu görülmektedir. Rivayetlerdeki vurguyu kadının oruca ara vermesinin caiz olduğu, fakat tutmadığı oruçları mutlak surette ödemekle yükümlü olduğu, namaz ibadetinde olduğu gibi kazadan muaf olmadığı şeklinde anlamak mümkündür.

Keywords