Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2017)
Bir İntihal Örneği Olarak Hafız Yahya Hilmi Kastamonî’nin Misbâhu’l-İhvân li Taharrî Âyâti’l-Kur’ân Adlı Eseri
Abstract
Öz: Fihristler, Kur'an araştırmalarında önemli kaynaklar arasında yer almaktadır. Kur'an'a ait bir kelimenin hangi âyetlerde ve ne şekilde geçtiğini kolayca bulabilmek ancak bu türden eserlerle mümkün olabilmektedir. İlk örneklerini Müslüman ilim adamlarının verdiği söz konusu eserler, daha sonraları oryantalistler tarafından da yazılmış ve Alman doğu bilimci Gustavus Flügel (ö. 1870) vasıtasıyla ilk olgun meyvesini vermiştir. Onun telif ettiği Kur'an fihristi, bu sahada büyük bir çığır açmış ve kendisinden sonra Müslümanlar tarafından kaleme alınan eserlere de kaynaklık etmiştir. Fakat Osmanlı döneminin son kuşak âlimlerinden biri olan Yahya Hilmi Kastamonî (XIX.yy) Misbâhu'l-ihvân isimli fihristinde Flügel ve eserinden hiç söz etmemiştir. Bu makalede her iki müellifin eserleri tanıtılmış, daha sonra yapılan bariz hatalar yönüyle karşılaştırılmış ve Kastamonî'nin eserinin orijinal olup olmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır.Özet: Bu çalışmanın boyutları, “fihrist” türü iki eserin kıyaslanmasından meydana gelmektedir. Fihristlerin, Kur’an eksenli incelemelerin başucu kaynağı olduğu muhakkaktır. Bu tür eserlerin ortaya çıkış amaçları, araştırmacıların hem âyetlere kolayca erişebilmesini sağlamak ve hem de araştırılan kavramların Kur'ân'da nerelerde ve ne şekilde geçtiğini göstermektir. Bu suretle aynı zamanda emek ve zaman kaybı da büyük ölçüde önlemiş olmaktadır. İlk Kur’an fihristlerini Müslüman müelliflerin hazırladıkları bilinmekle birlikte bu konuda ilk eserin hangisi olduğu noktasında bir netlik yoktur. Osmanlı ulemasından Muhammed el-Vardarî’nin (ö. 1054/1645) kaleme aldığı ve Tertîbu zîbâ olarak isimlendirdiği eseri bu sahanın ilklerinden addedilmektedir. Müellif, bu eserini, Türkçe olarak, âyetlerin başlangıç kelimelerini alfabetik olarak tertip etmek suretiyle aranan âyetlere kolayca ulaşabilme maksadına yönelik olarak hazırlamıştır. Bundan sonraki dönemlerde fihrist yazma faaliyetleri devam etmiş, onun eseri örnek alınmak suretiyle günümüze kadar bu sahada başka eserler yazılarak sayıları hızla artmıştır. Diğer taraftan Müslümanların yanı sıra oryantalistlerin de fihrist hazırlama faaliyeti içerisine girdiklerini görüyoruz. Bir oryantalist olarak Gustavus Flügel ilk defa asıl adı Concordanticae Corani Arabicae olan bir Kur'an fihristi kaleme almış ve bundan Müslümanlar da faydalansın diye Nücûmu’l-furkān fî etrâfi’l-Kur’ân şeklinde Arapça olarak isimlendirmiştir. Flügel’in, Kur'ân kelimelerini bulma eksenli olarak tertip ettiği bu eserinin Müslüman fihrist müelliflerini oldukça etkilediği aşikardır. Concordanticae Corani Arabicae'nin neşredilmesinden kısa bir süre sonra İslam dünyasında onun benzeri telif edilmiş kitapların sayısı hızla çoğalmıştır. Söz konusu eserlerden biri de Kastamonî Yahya Hilmi’in 1322/1906 yılında neşrettiği Misbâhu’l-ihvân li taharrî âyâti’l-Kur’an'ıdır. Flügel'in fihristinden sonra kaleme alınan eserlerin hemen tamamında müellifler Flügel ve Concordanticae Corani Arabicae'ye atıfta bulunmasına rağmen, makalemizin de konusunu oluşturan bu çalışmada müellif Kastamonî, ona ve fihristine hiç değinmemiştir. Oldukça garip olan bu durum dikkatimizi çekmiş ve bu iki eser üzerinde yoğunlaşmamıza sebep olmuştur. Bu noktada fihrist yazımında adeta çığır açan Concordanticae Corani Arabicae ve Misbâhu’l-ihvân dikkatlice incelenmiş ve daha sonra da birbirleriyle karşılaştırılma yoluna gidilmiştir. Sonraki süreçte her iki fihristin ayrıştığı ve benzeştiği yönleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Böylelikle de Kastamonî'nin eserinin orijinal olup olmadığı sorgulanmıştır. Flügel, Kur'an kelimelerini alfabetik olarak tasnif ederken otuz dokuz kelimenin kökünü tespit edilmesi noktasında mazur görülemeyecek birtakım yanlışlar yapmıştır. Yaptığı bu yanlışlar, müellifin Arapça sarf konusundaki yetersizliğini ve ilgili Kur'an kelimelerinin manalarına vakıf olmadığını bariz bir şekilde ortaya koymaktadır. Flügel’in bir diğer hatası, kelimeleri harf sırasına göre sıralamasına rağmen kimi yerlerde buna dikkat etmemiş olmasıdır. Öte yandan müellifin fihristinde verdiği âyet numaraları ile günümüzde Müslümanların esas aldıkları mushafın âyet numaraları da birbiriyle örtüşmemektedir. Hayatına dair bir malumata sahip olmadığımız Kastamonî, fihristinde tıpkı Flügel gibi otuz dokuz Kur’an kelimesinin kökünü tespiti noktasında bariz hatalar yapmıştır. Öte yandan onun âyetlere verdiği numaralar ile Müslümanların kullandığı mushafın numaraları da birbirleriyle uyuşmamaktadır. Kastamonî'nin Misbâh'ta yaptığı bir diğer yanlış da kelimeleri alfabetik olarak sıralanmasına rağmen, bazı yerlerde buna dikkat etmemiş olmasıdır. Böylece her iki müellifin eserlerinin incelenmesi ile elde edilen veriler birbiriyle karşılaştırılmış ve netice olarak birtakım sonuçlar elde edilmiştir. Buna göre Kastamonî ve Flügel'in kelimelerin köklerinin tayini noktasında üzerinde yanlış yaptıkları otuz dokuz kelimenin açık bir şekilde birbirleriyle aynı oldukları görülmüştür. Diğer taraftan her iki müellifin eserlerinde âyetlere verdikleri numaralar da birbirleriyle birebir örtüşmektedir. Ayrıca Flügel'in, kelimelerin alfabetik olarak dizilişi ile ilgili yaptığı yanlışların aynısını Kastamonî de tekrarlamıştır. Bütün bu karşılaştırmaların sonucunda Misbâhu'l-ihvân'ın, Concordanticae Corani Arabicae'nın aynısı olduğu tespit edilmiştir. Ortaya çıkan bu ayniyet, tesadüfle izah edilecek bir durum değildir. Ortaya çıkan bu sonuçtan anlaşıldığı kadarıyla Kastamonî, Flügel'in fihristini olduğu intihal yapmış, onu kendisine nispet ederek neşretmiştir. Bu noktada söz konusu eserin orijinal olmadığı da açığa çıkarılmıştır. Devamlılık ve kaynaklara dayanmak ilmî çalışmalarda gözetilmesi gereken iki önemli husustur. Bunların gerçekleşmesi için bütün ilmî çalışmaların önceden yapılan faaliyetlerle temellendirilmesi gerekir. Herhangi bir sebepten dolayı bu gerçekleşmez ise çalışmalar bilimselliğini ve dolayısıyla güvenirliliği yitirir. Bunun sonucunda bilim ahlakı ihmal ve ihlal edilmiş ve böylece çalışılan bilim alanı da sıkıntıya sokulmuş olur. Bilimsel çalışmaların ana eksenini oluşturan devamlılık ve kaynaklara dayanma ilkelerinin gerçekleşmesine engel olan en büyük etken intihal olarak adlandırılan bilimsel aşırma olayıdır. Bir başka müellifin, boyutları ne kadar olursa olsun düşünce, yazı ve çalışmalarını kaynak kişiye usulüne uygun olarak atıf yapmadan kişinin kendisine aitmiş gibi göstermesi, sunması, ifade etmesi veya neşretmesi şeklinde tarif edilen intihal, büyük bir etik problemdir. Bir müellifin emek vererek meydana getirdiği çalışmayı, ona hiç atıfta bulmadan olduğu gibi aktarma faaliyeti ise intihalin en ileri aşamasını oluşturmaktadır. Öyle anlaşılmaktadır ki Kastamonî de böyle bir yanlışın içine düşmüştür. Araştırma neticesinde Kastamonî'nin bir eser telif etmediği açıkça ortaya çıkmıştır. Ne var ki o, mukaddimesinde söz konusu eseri kendisine nispet etmekle ilim camiasını yanıltmış ve böylece bilimsel çalışmalardaki etik kurallarını da hiçe saymıştır. Sonuç itibariyle bu araştırma, araştırmacıların birbirlerine benzer gibi duran eserleri ele alırken mutlaka onları yanlış ve doğrularıyla karşılaştırarak okumaları gerektiği kanaatini uyandırmaktadır. Bu yapıldığı takdirde, eserlerin orijinalliği, birbirleriyle münasebetleri, ayrıştıkları ve örtüştükleri yerler hem iyi görülmüş hem de daha sağlıklı değerlendirmeler yapılmış olur.
Keywords