Rize İlahiyat Dergisi (Apr 2024)

İmam Mâtürîdî’ye Göre Hurûf-ı Mukattaa ve Tevili

  • Gülhan Maden

DOI
https://doi.org/10.32950/rid.1411540
Journal volume & issue
no. 26
pp. 101 – 118

Abstract

Read online

Kur’an’da 29 surenin başında yer alan ve isimleriyle kesik kesik okunan mukattaa harflerinin ne anlama geldiği ile ilgili Hz. Peygamber’den sahih bir haber varid olmamıştır. Dolayısıyla bu harflerin yorumlanıp yorumlanamayacağı noktasında İslam âlimleri iki farklı kanaate sahip olmuşlardır. Daha çok selef âlimlerinden oluşan ve ehl-i hadisin ağırlıklı olduğu bir gruba göre bu harfler, manasını yalnızca Allah’ın bildiği müteşâbihât kategorisinden olup bunların yorumlanması caiz değildir. Kelamcıların başını çektiği ikinci gruba göre ise Kur’an’da anlamı bilinmeyen şeylerin olması uygun değildir; dolayısıyla bu harflerin de mutlaka bir anlamı ya da fonksiyonu vardır; binaenaleyh bu konuda tevil yapmak caizdir. Bu harflerin ne anlama geldiği ile ilgili ilk dönemlerden itibaren pek çok şey söylenmiş ve bunlar hadis, tefsir ve Kur’an ilimlerine dair eserlerde kayıt altına alınmıştır. Bu makalede dirayet tefsirinin ve sünnî kelâm ekolünün kurucu isimlerinden biri kabul edilen İmam Mâtürîdî’nin (ö. 333/944), Te’vīlātu’l-Ḳur’ān adlı tefsirinde mukattaa harflerine yaklaşımı, önceki ve sonraki tefsirlerle karşılaştırmalı olarak incelenmektedir. Onun bu harflerin yorumlanması noktasındaki tavrı, daha önce yapılmış olan yorumlara yaklaşımı ve bizzat kendisinin bu harfleri nasıl algıladığı ortaya konulmaktadır. Onun mukattaa harfleri ile ilgili bazı görüşleri hiç yorum yapmadan sadece aktardığı görülmektedir ki bu tutum, söz konusu yorumlara mesafeli durduğu şeklinde yorumlanabilir. Ancak bu yorumları tenkit etmeden eserine almasını, onları en azından muhtemel gördüğü şeklinde yorumlamak da mümkündür. Müfessir bazı görüşleri ise onlara katıldığını hissettirecek birtakım açıklamalarla birlikte takdim etmektedir. Aslında o, hurûf-ı mukattaa ile ilgili aktardığı görüşlerin tamamını muhtemel görmektedir. Ancak onun bu konudaki kırmızı çizgisi, bunlar hakkında kesin konuşmaktan kaçınmaktır. Zira bunlar, hakiki manasını yalnızca Allah ve resulünün bilebileceği müteşâbihâttandır. Mâtürîdî, mukattaa harflerini müteşâbihâttan saymakla birlikte bunların teviline karşı değildir. Ancak bunlar hakkında kesin yargı anlamını taşıyan tefsire karşıdır. Zira onun sistemine göre tefsir yetkisi sadece Hz. Peygamber ve vahye tanık olmuş sahabenin hakkıdır. Hz. Peygamberden bu konuda sahih bir haber gelmediğine göre âlimler ancak bunları tevil edebilirler; yani bunların muhtemel anlamlarını ortaya koyarlar. O, bu harflerin daha çok, muhatabın dikkatini çekme fonksiyonu üzerinde durmakta ve bunlarla ilgili, Hz. Muhammed’in nübüvvetini ispat sadedinde özgün yorumlara yer vermektedir. Onun tefsirinde, başka eserlerde benzerine rastlamadığımız iki görüş yer almaktadır. Bunlardan biri, bu harflerin tefsirinin, devamındaki cümle olduğuna dair yorumdur. Mâtürîdî bunu Hasan-ı Basrî’den nakletmektedir. Ancak ne ondan önceki ne de sonraki kaynaklarda buna benzer bir yorumla karşılaşılmamıştır. Mâtürîdî’nin, Taberî ve İbn Ebî Hâtim gibi erken dönem tefsir rivayetlerini derleyen âlimlerin bile yer vermediği bu ve benzeri görüşleri aktarması, onun tefsirinin, bazı ayetler hakkında nadir karşılaşılan yorumlar için ihmal edilmemesi gereken bir kaynak olduğunu göstermektedir. Mukattaa harfleri ile ilgili Mâtürîdî’nin özgün yorumu ise bu harflerin, Hz. Muhammed’in peygamberliğini ispat sadedinde, Kur’an’da yer verilen aklî delil ve hüccetlerden ya da kıssalardan, veyahut önceki kitaplardan kinaye oluşudur. Mukattaa harfleri ile ilgili yorumları derleyen gerek klasik gerekse son dönem eserlerinde böyle bir görüşe tesadüf edilmemiştir. Bu da aslında Mâtürîdî tefsirinin tarih boyunca ne kadar ihmal edildiğinin bir göstergesidir.

Keywords