Kocatepe İslami İlimler Dergisi (Jun 2023)
Çeşitli Yönleriyle Şumnulu Hâfız Hilmî Efendi’nin Nazm-ı Nefîs Adlı Şurût-ı Salâtı
Abstract
Türk İslam Edebiyatı ilim dalındaki edebî türlerden biri olan şurût-ı salâtlar-salâtnâmeler ıstılahî açıdan; abdest, gusül ve teyemmüm gibi öncülleriyle beraber başta namazın şartları, farzları, vacipleri, sünnetleri, mekruhları, müfsidleri, faziletleri, önemi vs. olmak üzere bu ibadetin edası ile ilgili konuları, muhatap kitlenin anlayacağı tarzda ele alan eserler anlamına gelmektedir. İlgili konulara ilaveten bazı eserlerde namaz ibadetiyle mükellefiyeti sağlayan İslamî ve imanî hususlara da yer verilebilmektedir. Literal açıdan bu kapsama giren ürünlerin mensur ve manzum olarak kaleme alınmış örnekleri bulunmaktadır. Bunun yanı sıra diller arası ve diliçi tercüme, yeniden yazım-nesri nazma aktarma faaliyetiyle üretilen metinlerin de fıkıhla ilgili ve dinî yapıya sahip bu edebî türün bir alt kolunu teşkil ettiği söylenebilir. Edebî türü tanımlamada daha yaygın olarak kullanılan şurût-ı salâtın yanı sıra manzum olarak yazıldıklarının vurgulanması adına telif (özgün) özelliği taşıyan eserler için “salâtnâme” kavramı da kullanılabilmektedir. Bu bağlamda çalışma Türk İslam Edebiyatı metodolojisiyle; Şumnulu Hâfız Hilmî Efendi’nin (ö. 1200/1785-86) 1190/1776-77 yılında kaleme aldığı ve telif niteliği taşıdığı düşünülen Nazm-ı Nefîs isimli salâtnâmesini konu edinmektedir. Çalışmada öncelikle Hilmî Efendi’nin hayatına ve eserlerine dair bilgiler verilmiştir. Önceki çalışmalarda onun eserleriyle ilgili yapılmış değerlendirmeler (bu eserlerin özgün nitelik taşımadığı, diliçi çeviri-yeniden yazım türünde üretilmiş olabileceği gibi), elde edilen yeni belgelerle bulguların da ışığında bilhassa diliçi çeviri teorisine dair bilgi ve örnekler eşliğinde tekrar ele alınıp bu değerlendirmelere dair kanaatler belirtilmiştir. Hilmî Efendi’nin Manzûm Secâvend ve Nazm-ı Nefîs’inin müstakil mahtut nüshalarına ulaşılmasının kanaatlerin belirtilebilmesi yolunda önemli olduğunu da belirtmek gerekmektedir. Sonrasında ise diliçi çeviri, yeniden yazım ve nesri nazma aktarma faaliyetlerine dair tartışmaları da ihtiva eder şekilde ismi, yazılış tarihi, telif sebebi, amacı, gayesi, kaynakları yönünden incelenerek Nazm-ı Nefîs’in tanıtımına yer verilmiştir. Öte yandan bir tez çalışmasında, matbu nüshasının derkenarında namazla ilgili mensur metnin bulunmasından ötürü Nazm-ı Nefîs'in de Hilmî Efendi’in Zafer adlı eseri gibi diliçi çeviri faaliyetiyle üretilmiş olabileceği şeklinde bir ihtimal de dile getirilmiştir. Dolayısıyla bu çalışmada Nazm-ı Nefîs ve ilgili metin karşılaştırılıp çeşitli yönleriyle incelenmiş, Nazm-ı Nefîs’in başka bir metin kaynak alınarak üretilip üretilmediği de tartışılmıştır. Tanıtım ve değerlendirmelere ilaveten Hilmî Efendi’nin salâtnâmesi, şekil ve muhteva hususiyetleri açısından ayrıntılı olarak tahlil edilmiştir. Ayrıca bölüm altında ayrı bir başlıkla Nazm-ı Nefîs ile hacim ve içerik itibarıyla benzer nitelikteki salâtnâmelerin şekil ve muhtevaları karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Bu sayede çalışmanın odak noktası olan eserin tür içindeki yeri belirlenmeye çalışılmıştır. Tespit aşamasında özellikle muhteva itibarıyla Nazm-ı Nefîs’in kendi türü içinde ayrı ve dikkate değer bir noktada olduğu görülmüştür. Son olarak çalışmada Nazm-ı Nefîs’in tespit edilen tek mahtut nüshasının ayrıntılı tavsifi yapılmış, imla yönünden bazı özelliklerine değinilmiş, metin kurulumunda gözetilen bazı esaslara dikkat çekilip çeviri yazısına yer verilmiştir. Çalışmanın amacı; kırâat ilmi uzmanı da olan müellifin, İslam dininin terk edilemeyecek bir rüknü ve fıkhın başat konularından namaza yönelik kaleme aldığı Nazm-ı Nefîs’in tanıtılması, diliçi çeviri yazım faaliyeti sonucu üretilip üretilmediğinin tespiti ve çeviri yazı metoduyla günümüz harflerine aktarılarak gün yüzüne çıkarılmasıdır. Mezkur amaçlarla bağlantılı olarak çalışmanın öneminin; Nazm-ı Nefîs metninin ortaya çıkarılmasıyla birlikte yapılan tespitler ve değerlendirmeler neticesinde Hilmî Efendi’nin eserlerine dair bilgileri bazı noktalarda tashih, bazı noktalarda ise tekmil edecek olmasından ileri geldiği düşünülmektedir.
Keywords