Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi (Dec 2021)
Farklı Dönemlerden Örneklerle Mısır'daki Tarikat Yapılarının Gelişmesi
Abstract
Ortadoğu’nun bir parçası sayılan ve aynı zamanda bir Kuzey Afrika ülkesi olan Mısır, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Günümüze kadar ülkede gerçekleştirilen Arkeolojik kazılardan çıkan sonuçlara göre, ülkenin bilinen tarihi M.Ö. 5000 yıllarında kurulmuş Aşağı ve Yukarı Mısır Krallıkları ile başlamaktadır. Bunu Menes Hanedanlığı ve Pers hâkimiyeti takip etmektedir. Daha sonra Roma ve Bizanslıların eline geçen Mısır, 641 senesinde Amr b. As komutasındaki ordu tarafından fethedilerek İslam topraklarına dâhil edilmiştir. Önceleri Abbasilere bağlı bir eyalet valisi iken daha sonra burada bağımsız ilk Türk devletlerini kuran Tolunoğulları ile İhşidoğullarının Mısır tarihinde ayrı bir yeri vardır. Özellikle Tolunoğlu Ahmet tarafından şekillendirilen Katayi tepesindeki cami, Samerra’da ortaya konulan ilk İslami Türk yapılarının bir kopyası niteliğinde olup ‘Samerra Üslubu’nun Kuzey Afrika’ya taşınmasında öncülük etmiştir. Tunus’un Mehdiye şehrinde kurulduktan sonra kısa sürede Kuzey Afrika’nın tamamına hâkim olan, Şii mezhebini yaygınlaştırmak için büyük bir çaba içerisine giren ve başta Ezher Camii/Medresesi başta olmak üzere pek çok anıtla Mısır’ı zenginleştiren Fatımîlerin ardından, Haçlı seferlerine karşı verdiği mücadelelerle Müslümanlar arasında haklı bir şöhrete kavuşan Selahaddin-i Eyyübi’nin liderliğinde ortaya çıkan Eyyübiler zamanında, yapılan 30 kadar medrese ile bir taraftan Mısır’da yeniden Sünni İslâm inancının yerleştirilmesi temin edilirken, diğer taraftan da vücuda getirilen mimarlık örneklerinde Zengiler vasıtasıyla Büyük Selçukluların mimari anlayışı devam ettirilmiştir. Eyyübilerden sonra yörenin iktidarını eline geçiren Memlükler devrinde, cami ve medresenin kuvvetle vurgulandığı külliyeler şeklindeki eserlerde Anadolu Türk Mimarisi, Büyük Selçuklu ve Zengi Mimarisi ile Türkistan’da, Buhara ve Semerkant çevrelerinde, yaygın olarak kullanılan yüksek kasnaklı kubbe mimarisi ile bağlantılar kurarak, Türk mimarisinin geleneklerine bağlı kalmakla beraber orijinal bir üslup geliştirilmiştir. 1517’de Mısır’ın fethinin sonucu olarak hilafetin Osmanlı hanedanına geçmesi, Devlet-i Aliye’nin hem siyasi açıdan genişlemesine hem de Müslümanlar üzerindeki etkinliğinin artmasına neden olmuştur. Osmanlıların Afrika’ya açılan kapısı durumundaki bu ülkenin fethi, ticaret güzergâhlarının üzerindeki batılı devletlerin hâkimiyetini ortadan kaldırmıştır ve Akdeniz’in bir Türk gölü olması yolunda önemli bir merhaleyi teşkil etmiştir. Dört yüz yılı aşkın bir zaman İstanbul’dan gönderilen valiler eliyle yönetilen Mısır’ın çeşitli yerleşim alanlarında, özellikle Kahire’de, Osmanlıların farklı yapı gruplarında çok sayıda örnekler verdiği ortadadır. Zaten bu tarih kapsamı içerisinde dikkatli incelemeler yapıldığı takdirde burada edebiyattan mimariye birçok eser tespit etmek mümkün olacaktır. Yukarıda kısa özeti arz edilen zaman dilimi içerisinde ortaya konulan mimari eserler arasında tarikat yapılarının çok önemli bir yer işgal ettiği görülmektedir. Bu makalede farklı dönemlerden örneklerle Mısır’da tarikat yapılarının gelişmesi değerlendirilmeye çalışılacaktır.