Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi (Jun 2019)

XIX. Yüzyılın İki Gezgini, Théophile Gautier ve Hayrullah Efendi’nin Seyahatnamelerinde Paris ve İstanbul’a Karşılıklı Bakış

  • Fatih Aynacı

DOI
https://doi.org/10.21497/sefad.586529
Journal volume & issue
no. 41
pp. 15 – 30

Abstract

Read online

İnsanlık tarihi boyunca yaşanan kültürel çatışmalar incelendiğinde, coğrafya ve din unsurunun bu süreçlerde belirleyici rol oynadığı görülebilir. Doğu ve Batı arasında yüzyıllardır süregelen karşılıklı çatışma, bunun en açık örneklerindendir. Öte yandan çatışmacı anlayışın aksine bu kültürler, zaman içinde birbirlerini tanıma-tanıtma konusunda da çeşitli yollar aramışlardır. Bu anlamda seyahatnameler, “öteki”ni tanıma-tanıtma sürecinde ortaya konmuş somut yazılı kaynaklardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Salt nesnel bir yapıda olmayıp, zaman zaman din-siyaset odaklı öznel değerlendirmeler, önyargılar içermeleri bir kenara bırakılacak olursa, gözlem ve deneyimin öne çıktığı bu eserler, tarihsel bir dönemin kültürel anatomisini göstermeye yardımcı olan önemli bilgi hazineleri arasında düşünülebilir. Bu bağlamda, seyahatnameler ve batılı oryantalist anlayış hakkında genel değerlendirmelerin yapıldığı; Théophile Gautier’nin İstanbul (Constantinople, 1853) ve Hayrullah Efendi’nin Avrupa Seyahatnamesi (1848) başlıklı eserlerinin karşılıklı bakış çerçevesinde incelendiği bu çalışma ile seyahatnamelerin “öteki”nin kültürel yaşamını tanıtmada özelllikle XX. yüzyıla kadar önemli bir görev üstlendiği gösterilmiştir. Buna ek olarak bir batılının gözünden İstanbul’un, bir doğulunun gözünden Paris’in fiziksel ve kültürel bakımdan en dikkat çekici yönleri anlatılarak, iki karşıt kültür arasındaki çatışmanın yazarların söylemlerine yansıyıp yansımadığı takip edilmiş ve yapılan inceleme sonucunda gerek seyahatnameler, gerekse farklı araçlar yoluyla yüzyıllarca nesilden nesile aktarılan kalıp düşünce ve imgelerin her iki yazarın da kalemine yansıdığı fark edilmiştir. Bununla birlikte yaptıkları gözlemler neticesinde edindikleri izlenimlerin bir kısmının hayranlıkla karışık olumlu ifadeler içermesi, yazarların her zaman söz konusu ön yargıların etkisinde kalmadıklarını; şaşkınlık, hayranlık, garipseme, yadırgama, eleştiri, önyargı, özeleştiri, yüceltme gibi olumlu-olumsuz duygu ve düşüncelerin bir arada bulunuyor olması ise yerleşik algının değişkenlik gösterebileceğini ortaya koymuştur.

Keywords