Kocatepe İslami İlimler Dergisi (Dec 2023)

İslâm Hukuku Açısından İstanbul Sözleşmesi

  • Esma Merve Acar,
  • Yunus Araz

DOI
https://doi.org/10.52637/kiid.1366624
Journal volume & issue
Vol. 6, no. 2
pp. 393 – 418

Abstract

Read online

İstanbul Sözleşmesi’nin asıl adı ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’dir. 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılmış olması nedeniyle kısaca "İstanbul Sözleşmesi” denmektedir. Türkiye, sözleşmeye imza atan ilk devletlerden biri olmuştur. Sözleşmenin duyulması ve incelenmesi sonucunda hem hukukî hem de dinî ve kültürel açıdan bazı olumsuzluklar ihtiva ettiği görülmüştür. Bu nedenle 20 Mart 2021 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 3718 sayılı cumhurbaşkanı kararıyla ve Sözleşme’nin 80. maddesinin müsaade ettiği şekilde, Türkiye sözleşmeden çekilme kararı almıştır. Sözleşme konusu ve amacı itibariyle tüm insanlar için önem arz etmektedir. Özellikle şiddet ve kadına karşı şiddeti önlemek bütün insanların görevidir. Toplumun en küçük birimi olan ailedeki eğitimden, devleti yönetenlerin çıkaracağı kanunlara kadar bütün katmanlarda önemsenmesi gereken ve üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu bağlamda şiddetin giderilmesi için hem ulusal hem de uluslararası alanlarda çalışmalar yapılmalıdır. Fakat bu çalışmalar yapılırken toplumların değer yargıları göz önüne alınmalı ve alınan kararların doğuracağı olumlu ve olumsuz durumlar iyi incelenmelidir. Sözleşme imzalandığı günden beri tartışma konusu haline gelmiştir. Her ne kadar sözleşmeden çekilmeyi eleştirenler varsa da sözleşmenin mevcut haliyle Türk aile yapısına, dinî ve kültürel değerlerine uymayan maddeler ihtiva ettiği ile ilgili ciddi çalışmalar yapılmıştır. Yapılan çalışmalarda sözleşmenin bazı olumlu taraflarına değinilmekle birlikte sakıncalar ve olumsuz sonuçları ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır. Sözleşme, İslam hukuku açısından birkaç çalışmaya konu olmuş ve farklı açılardan değerlendirilmiştir. Bu çalışmamızda da sözleşme İslam dini ve İslam hukuku açısından ele alınarak değerlendirilecek ve görülen birçok soruna değinilecektir. Bu çalışma giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde sözleşmede geçen bazı kavramlar kısaca incelenmiş, ikinci bölümde ise yedi başlık altında sözleşmedeki maddeler ele alınarak İslam hukuku açısından değerlendirilmiştir. İstanbul Sözleşmesi ile kadına karşı şiddetin önlenmesi hedeflenmekle birlikte sözleşme içeriği incelendiğinde bazı sakıncalar görülmektedir. Bu sakıncaların başında aile kavramının yok sayılması, nikâh sonucu olmayan birlikteliklerin meşru görülmesi, eşcinselliğin normalleştirilmesi, küçük yaşlardan itibaren cinsiyetsizleştirmenin zemininin hazırlanması gibi konular bulunmaktadır. Ayrıca 18 yaş altı çocukların evlilik dışı ilişkilerinin suç sayılmamasının yanında 18 yaş altı rızaya dayalı evliliklerin suç sayılması gibi durumlar da bu bağlamda düşünülebilir. Sözleşme eşcinsellerle ilgili doğrudan bir madde içermese de satır aralarında cinsiyetsizliğe çokça atıflar bulunmaktadır. Aile ve nikâh kavramları neredeyse hiç önemsenmemekte hatta nikâhsız birlikteliklere meşruiyet arz edecek tutumlar görülmektedir. Sözleşmede toplumların değer yargıları bazen açıkça bazen ise üstü kapalı bir şekilde eleştirilmekte hatta küçümsenmektedir. Bütün bu sorunlar çerçevesinde sözleşmenin özelde İslam hukuku genelde İslam dini açısından sıkıntılar barındırdığı aşikârdır. Hatta sözleşme bu haliyle sadece İslam dininin değil diğer semavi dinlerin de değerleri ve hükümleri ile çelişkiler arz etmektedir. Yapılması gereken bu sözleşme vesilesiyle hukukî, dinî, sosyal ve psikolojik boyutlarıyla, şiddetin sadece kadın özelinde değil bütün boyutlarıyla ele alınarak incelenmesidir. Sonuç olarak öncelikle ahlakî eğitimle, ekonomik düzenlemelerle ve kanun çalışmalarıyla şiddet, topumda en aza indirilmeye hatta yok edilmeye çalışılmalıdır. Bu yapılırken kadın ve erkeğin birbirinin rakibi değil tamamlayıcısı olduğu, ailenin kadınların özgürlüğünü engelleyen bir kurum değil de toplumu sulh ve selamete kavuşturacak bir kurum olduğu bilinmelidir. Ayrıca kadın ve erkek cinsiyeti dışında bir cinsiyetin olmadığını ve eşcinselliğin toplumsal, psikolojik sebeplere dayalı bir rahatsızlık olduğunu ve giderilmesi için çalışmalar yapılması gerektiğini göz önüne almak gerekir. Sözleşmeye dayalı olarak bazı feminist ve LGBTİ taraftarı grupların İslam’ın kadına değer vermediği veya kadını aşağıladığı ile ilgili görüşler de ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur. Oysaki Cahiliyye toplumunda kadının durumu ve İslam geldikten sonra koyduğu ilkeler ele alındığında kadına verilen değerin ne kadar yüksek olduğu açıkça görülecektir. Müslümanlar arasında uygulamalarda bazı sorunların olması İslam dinine yüklenemez. Bu ayrım iyi yapılmalı ve konular birbirine karıştırılmamalıdır.

Keywords