Marife Dini Araştırmalar Dergisi (Dec 2020)
Duyum ve Algı Bağlamında Büyü ve Gerçek
Abstract
Kâinat yaratılmış olduğundan bir yandan başta Allah’ın halikiyyeti ve kudreti olmak üzere bütün esmâu’l hüsnâsına delâlet ederken, diğer yandan, şuurlu varlıkların idrakine hitap etmesi dolayısıyla bilginin teşekkülüne yol açmaktadır. Kâinat esmâu’l hüsnâya delâlet etmesi yönüyle ilm-i ilâhiyyeye, insan idrakine düşmüş haliyle/şekliyle de ilm-i beşeriyyeye delâlet etmektedir. Kâinatın bu iki farklı yöne açılan yapısı/biçimi hem problemin kaynağını hem de çözümünü ortaya koymaktadır. Problemin ve çözümün bir arada olması zihin için paradoksal bir durum ortaya çıkarmaktadır. Kâinatı yaratılmış olmanın dışında sadece aklî/tabiî proses içinde insanın algısına düşen şekliyle anlayan zihin için kâinat olabildiğince açık bir fenomenal alan olup hiçbir saklı kalan yanı bulunmamaktadır; dolayısıyla böyle bir zihin kâinatı tam bir otonom sistem olarak algılamak zorunda kalmaktadır. Kâinatı yaratılmış olarak anlayan zihin ise, ilkinde olduğu gibi “açık” algıya sahip olamadığından kâinatı “mitsel” algılama tehlikesiyle karşı karşıya kalabilmektedir. Kâinatın sadece yaratılmış olduğunu bilmekle/kabul etmiş olmakla beraber başka bir bilgiye sahip olmayan bir zihin tamamen mitsel algının dışına çıkamaz. Dolayısıyla evrene hem olgusal hem de mitsel bakmak aklın/zihnin tabii bir özelliğidir. Bu açıdan başta aydınlanma felsefesi olmak üzere bütün materyalist telakkilere dayalı düşünme sistemlerinin “din” karşıtlığı kendi içerisinde oldukça tutarlıdır. Vahiy kâinatın yaratılmış olduğunu anlayabilen bir zihne rehberlik yapabilir; bu eşiği geçemeyen bir zihne rehberlik yapamaz. Bu açıdan Kur’an’da sık sık Alah’ın yaratıcı olmasına atıf yapılmış olması dikkat çekicidir. Allah’ın yaratıcı olduğunun bilinmesi sadece bir bilgi değil, aynı zamanda, belki daha da önemlisi zihnin vahye hazır hale gelmesini sağlamış olmasıdır, bu kelam ıstılahıyla iman aşamasıdır. Zihin vahye hazır hale geldikten sonra artık “bilgi” süreci başlar. Zihinde vahye “hazıroluşluk” durumunu ortaya çıkaramayan sadece formel seviyedeki bir bilginin Kur’an’daki/rasyonel gerçeklere geçiş yapması mümkün değildir. Peygamberlerin davetine ilk muhatap olanların vahye karşı ortak bir sesle “Bu büyüden başka bir şey değildir” şeklindeki itirazları “yalancı” açık zihnin itirazından başka bir şey değildir. İnsan zihni evreni “açık” bir fenomenal alan yapmakla gerçekten evrenin açık olacağını zannederek çıkılması zor bir yanılgıya düşebilmekte ve vahyi problemin kaynağı olarak görmek zorunda kalmaktadır. “Bu apaçık bir büyüdür” şeklindeki itiraz sadece davetin sahibi peygambere duyulan şahsi düşmanlıkla sınırlı tutulamaz; itirazın epistemolojik dayanakları vardır. Bu itirazı yapanların vahyi anlamalarından sonra bu itirazlarından vaz geçmeleri itirazın sadece iradeyle ilgili olmadığını ortaya koymaktadır. “Bu apaçık bir büyüdür” şeklindeki itiraz epistemolojik bir zemine sahip olması dolayısıyla davetin sadece formel şekliyle sınırlı olarak anlaşılamayacağını göstermektedir. Peygamberlerin yapmış olduğu vahye davet günümüzün diliyle söylemek gerekirse başta “eğitim felsefesi” olmak üzere bütün bilgi alanlarıyla ilişkili bir konudur. Vahye davet alternatif bir davet değil, bizzat olması gereken alternatifsiz rasyonel bir davettir. Benzer şekilde vahiy ile sorunlu olan bütün epistemolojik alanlar “Bu apaçık bir büyüdür” itirazındaki aynı arka plana sahiptir. “Bu apaçık bir büyüdür” diyenler evren ve hayat hakkında rasyonel bir tespitte bulunmanın güveni içerisinde bunu söylemekteydiler; oysa Kur’an gerçeğin böyle olmadığını bildirmektedir. Büyü popülist anlamının dışında Kur’an’da kullanıldığı çerçevede ele alındığında insanlık tarihi ile başlamaktadır ve aynı ağırlıkta devam etmektedir. Gerçek ile algılanan arasındaki mesafe büyünün derecesini ortaya koymaktadır. Büyü dili ütopik bir dil değil, toplumda dolanımda olabilecek kadar rasyonel bir dildir. İnsan büyüyü tanımadığında etkisine girer, tanıdığında ise etkisinden kurtulur. Büyünün sona erdiğini düşünen/zanneden zihin ise en fazla büyüye maruz kalan zihindir.
Keywords