Turkish Academic Research Review (Dec 2021)
İslamcı STK'larda Din-Siyaset İlişkisine Etnometodolojik Yaklaşım: Akdeniz Dayanışma Platformu (ADAP) Örneği
Abstract
Din ve siyaset ilişkisi hem teorik düzlemde hem de dönemsel analizlerde zengin bir literatüre sahip konu olmuştur. Bu yönüyle konunun problematik boyutu ve ürettiği sosyal organizasyon, kadim olduğu kadar moderndir de. Devlet, laiklik, sivil toplum, hilafet ve pozitif hukuk gibi kavramsal setle analiz edilen din ve siyaset ilişkisi, oldukça sorunlu içeriğe sahip olmanın yanında ideolojik riskler de barındırmaktadır. Özellikle modernite sürecinde dinin, sosyal hayat ve yönetim erkindeki etkinliğinin zayıflamasıyla birlikte bu problematik alan daha da girift bir hal almıştır. Çalışmamız kültürel veya siyasal tonlu İslamcılık paradigmasına sahip İslamcı sivil toplum kuruluşları örnekleminde din ve siyaset ilişkisini analiz etmeyi amaçlamaktadır. Antalya merkezli sivil toplum kuruluşlarından 24 farklı STK’nın bir araya gelerek oluşturdukları Akdeniz Dayanışma Platformu (ADAP) kasti (amaçsal) örneklem olarak seçilmiştir. Platform çalışmalarına etkin katılan ve platformda karar verici pozisyonundaki üyelerinden 23 kişiyle yarı yapılandırılmış mülakat tekniğiyle veri toplanmış ve elde edilen veriler etnometodolojik yaklaşımla analiz edilmiştir. İslamcı STK’lar olarak adlandırılan bu kuruluşlarda faaliyetlerinin içeriği, kimliksel tanımlamaları, devlet tasavvurları, mali kaynak temininde devletle ilişkileri, politik süreçlere ilişkin pozisyonları, laiklik algıları, 28 Şubat ve cari iktidarla ilişkileri bağlamında veriler toplanmıştır. Bu kategoriler din ve siyaset ilişkisine yönelik parametreler üretmeyi de hedeflemektedir. Platform üyelerinin kimliksel beyanlarında İslamcılık, muhafazakârlık ve milliyetçilik kavramları ön plana çıktığı; kendi söylemlerini oluşturmada özgür olmayı hedeflemekle birlikte toplumsal gündem ve cari siyasal iktidarla örtüşebildikleri gözlemlenmiştir. 28 Şubat’ın ürettiği mağduriyetler her ne kadar cari iktidarla giderilmiş olsa da travmatik görünümler taşıyan 28 Şubat algısının bugünkü politik ve toplumsal uygulamalara yönelik sukut etmeyi sağladığı, kazanımları kaybetme korkusu ürettiği ve eski günlere dönme kâbusu hissettirmiştir.