İstem (Dec 2007)
TÜRK TARİHİNDE KADIN VELİLER: İLK DÖNEM MEVLEVÎLİĞİ ÖRNEĞİ
Abstract
Sûfîlere göre, “velî” olmanın kadın veya erkek olmakla ilgisi yoktur. Çünkü, velâyet, kalple ve Hakk’ı arama tutkusu ile ilgilidir. Zaten insanı insan yapan, evvel emirde bedeni değil ruhudur ve ruhun, erkek ve kadınla iştiraki yoktur. Bunun için diğer tarikatlerde olsun Mevlevîlikte olsun hanım velîler görmek hiç de şaşırtıcı değildir. Kendilerine “velî” denen Türk kadınları ile ilgili yapılacak bir araştırmada, kadınların bu sıfatı hak edebilmelerinde rol oynayan özellikler olarak kerâmet gösterebilme gücü, takva ve hayır-severlik, zor şartlarda gösterilen sabır, düşmana veya zâlim bir idâreciye karşı gelebilme cesareti, dile getirilemeyen temiz bir aşktan ölmüş olmak, kocaya derin saygılı ve mutî olmak gibi özelliklerinin ön plana çıktığı görülür. Burada, “İlk Dönem Mevlevîliği” derken kastımızın, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî (ö.672/1273), Sultan Veled (ö. 712/1312) ve Ulu Ârif Çelebi dönemleri olduğunu hatırlatmamız yerinde olacaktır. İlk olarak Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin (ö.672/1273) Gevher Hatundan sonraki eşi Kira Hâtun’u zikretmek gerekir. Kira Hâtun, “Hâtun-ı ahiret, velîyyetüllah fi’l-Arz”, “ikinci Meryem” gibi sıfatlarla anılmaktadır. Fahrunnisâ, Gumac Hâtun, Gürcü Hâtun, Kadınlara rehberlik eden “velîye”, “bilgin”, “üstâd”, “sultanların kızlarının hocası” gibi vasıflarla anılan Usta Hâtun, Tavus-ı Çengi, Sultan Veled’in eşi Fâtıma Hâtun ile kızları Mutahhara Hâtun, Şeref Hâtun, Paşa Hâtun, Tokat’ta Ulu Ârif Çelebi’nin halifelerinden birisi olan Ârife-i Hoş-likâ-yı Konevî diğer örnekler arasındadır