Eskiyeni (Sep 2020)
Klasik Dönemde Kur’an’da Neshi Reddeden Bir Müfessir: Safedî’nin Nesh Teorisine Yaklaşımı
Abstract
Tefsir ilminin en önemli meselelerinden biri olarak nesh erken dönemlerden beri tartışılmıştır. Hem klasik hem de çağdaş araştırmalarda, Kur’an’da neshin varlığına dair ittifakın bulunduğu söylenir. Kur’an’da neshin var olduğu kabulüne itiraz eden kişi olarak da sadece Ebû Müslim el-İsfahânî’den (öl. 322/934) bahsedilir. Günümüzde, bu iddiayı sorgulamayı gerektiren yeni bir tefsir neşredilmiştir. Klasik dönem müfessiri olan Safedî (öl. 696/1296) Keşfu’l-esrâr ve hetkü’l-estâr isimli tefsirinde İsfahânî’niyle birlikte kendisi de Kur’an’da neshi reddeder. O, ayrıca bedâ düşüncesini gerektirdiğin-den dolayı neshi bütünüyle reddeden Müslümanlardan ve neshi sadece önceki kitapla-ra hasrederek Kur’an için mümkün görmeyen Nevbahtî’den (öl. 310/922[?]) de bah-seder. Bunlara ilaveten tespitlerimize göre tâbiînden Ubeyd b. Umeyr’in (öl. 74/693[?]) de neshi kabul etmediği nakledilir. Böylece Kur’an’da neshin reddedilmesi hususunda klasik dönemde İsfahânî’nin tek olmadığı anlaşılmıştır. Safedî neshi sadece Kur’an ile önceki kitaplar arasında mümkün görür. Bunu da Al-lah’ın fiillerindeki hikmet ve hükümlere muhatap olanların maslahatlarındaki deği-şimlerle temellendirir: Önceki kitaplardaki hükümler, onların muhataplarının masla-hatlarına uygun olarak gelmiştir. Kur’an’da önceki kitapların hükümlerini nesheden âyetler de onun muhataplarının maslahatlarına uygun olarak inmiştir. Zaman geçtik-çe ve muhataplar değiştikçe Allah, kullarının maslahatlarını gözeterek onlara farklı hükümler gönderebilir. Fakat Safedî Kur’an’ın önceki kitapları neshini böyle temellen-dirirken, bu gerekçeleri âyetler için mümkün görmez. Ona göre Kur’an’ın nüzûl süresi, ciddi bir şekilde maslahatların değişimini gerektirecek kadar uzun değildir. Öte yandan Safedî, âyetler arasında nesh bulunduğunu iddia edenlerin kendi aralarındaki ihtilafla-rına dikkat çeker: Onlar bazı âyetler arasında nesh olduğunu iddia ederken onların bazıları o âyetleri neshe başvurmadan tevil ederler. Safedî’nin Kur’an’da neshi redde-derken öne çıkardığı en önemli gerekçe şudur: Kur’an’da neshin kabul edilmesi, Kur’an’da ihtilafın bulunduğunu kabul etmektir. O, bunu şöyle açıklar: Aynı konudaki iki âyet arasında tenakuz görüldüğünde neshe başvurulur. Buna göre nâsih ile mensûh âyetler birbiriyle çelişen âyetlerdir. Kur’an’da nâsih ve mensuhun bulunduğu kabul edilirse bu, Kur’an’da çelişkili âyetlerin olduğu anlamına gelir. Hâlbuki Allah en-Nisâ 4/82’de Kur’an’da ihtilafın bulunduğunu nefyetmiştir, Fussilet 41/42’de ise ona her-hangi bir şekilde batılın yanaşamayacağını bildirmiştir. Safedî böylece Kur’an’da nesh iddiasının mezkûr âyetlerle çelişeceğini düşünür. Ancak neshi kabul edenler ilgili âyet-lerle bu kabul arasında herhangi bir çelişki görmez. Safedî’nin genel olarak neshi kabul edip özelde Kur’an’ın kendi içinde nesh iddiasını reddetmesi temelde sorunludur: Hükümlerin değişimini maslahatların farklılaşmasıyla temellendirmek hem Kur’an ile önceki kitaplar arasında hem Kur’an’ın kendi âyetleri arasında hem de Kur’an sonrası dönemde neshin kabul edilmesini gerektirir. Zira maslahat değişimi sadece Kur’an ile önceki kitaplar arasındaki sürede gerçekleşme-miştir. Bu değişim hem nüzûl döneminde gerçekleşmiş hem de nüzûl döneminden günümüze kadar devam etmiştir. Ancak Safedî, neshi Allah’ın emrine bağlı gördüğün-den dolayı nüzûl sonrasında maslahatlar değişse bile artık neshi mümkün görmez. Çünkü nüzûl döneminden sonra bazı âyetlerin mensuh kabul edilebilmesi için Allah’ın yeni bir emri gerekir. Safedî’nin nüzûl sonrası nesh iddiasını bu açıdan reddetmesi önceki izahlarıyla uyumlu değildir. Zira nüzûl sonrasında maslahatlar değişse bile nesh gerçekleşmeyecekse önceki dönemlerdeki neshi maslahat değişimiyle açıklamak güçlü bir temellendirme olmayacaktır.Safedî nesh ve bedâ farkına da değinir, bu bağlamda her iki hükmün arka planındaki maslahatların bilinip bilinmemesine dikkat çeker. Hükümlerin neshi Allah tarafından bilinen ve gözetilen maslahatların değişmesiyle gerçekleşirken bedâda hükümlerin değişmesi onların ilişkili olduğu maslahatın sonradan bilinir hale gelmesiyle olur. Sonradan bilinir olmak ise Allah’ın ilminde mümkün değildir.
Keywords