Kocatepe İslami İlimler Dergisi (Jun 2023)

Muhammed İkbal’in Düşüncesinde Tasavvufi Unsurlar ve Mevlânâ Etkisi

  • Aynur Çiftçi

DOI
https://doi.org/10.52637/kiid.1232786
Journal volume & issue
Vol. 6, no. 1
pp. 68 – 82

Abstract

Read online

İslam düşüncesinin seyri içerisinde önemli bir yere sahip olan Muhammed İkbal (ö. 1938), son yüzyılda Hint-Pakistan alt kıtasında yetişmiş bir düşünür, şair ve siyasetçidir. Onun şiirlerinde ve konuşmalarında felsefenin yanı sıra tasavvufun izlerini görmek de mümkündür. İkbal’in tanrı-evren tasavvuru ve bu tasavvur üzerinde tasavvufun ve özellikle Mevlânâ’nın (ö. 672/1273) ne derece etkisi olduğu tartışılan bir konudur. İkbal’in tasavvuf ile ilişkisi çocukluk yıllarına dayanır. Babasının tasavvufla olan bağı ve Mevlânâ'ya olan sevgisinin İkbal'i de etkilediğini biliyoruz. İkbal'in şiirlerinden, yaşadığı dönemde tasavvufun yaygın olduğunu ve şiirlerinin zaman zaman bazı mutasavvıfların hedefi olduğunu da biliyoruz. Bu durum İkbal'in hiç hoşlanmadığı ve Müslümanlara sömürü ve köleliği daha kolay kabul ettirmenin bir yolu olarak gördüğü tasavvuf anlayışını Mevlânâ aracılığıyla yeniden inşa etmeye çalıştığını düşündürmektedir. Yüksek öğrenimini batıda gören İkbal, ülkesine döndüğünde Müslümanların sorunları ile ilgilenen bir düşünce önderi olarak karşımıza çıkar. İkbal, maalesef düşüncesini sistemli bir şekilde ortaya koyup, bu alanda müstakil eserler verememiştir. Onun The Reconstruction of Religious Thought in Islam (İslam Düşüncesinin Yeniden Teşekkülü) adıyla 1930’da yayımlanan, 1928-1929 yılları arasında vermiş olduğu yedi İngilizce konferanstan oluşan eseri son derece önemli olmakla beraber, tasavvufa yaklaşımı daha çok Farsça ve Urduca kaleme aldığı şiir kitaplarından takip edilebilir. Şiirleri incelendiğinde tasavvufla ilgili birbiriyle çelişir gibi görünen düşünceleri dikkat çeker. Ancak özellikle Câvidnâme adlı şiir kitabında Mevlânâ’nın etkisi son derece açıktır. Bu eserinde Mevlânâ, İkbal’in piri ve yol göstericisi konumunda karşımıza çıkar. Buna rağmen İkbal’in Mevlânâ’nın düşüncesini tümüyle kabul ettiğini söylemek mümkün değildir. İkbal, gençlik yıllarında vahdet-i vücûda yakın dursa da olgunluk döneminde bundan vazgeçtiği açıktır. Oğlu Câvid İkbal de babasının Avrupa deneyiminden sonra vahdet-i vücûdu "yetersiz" bularak reddettiğini söylemektedir. Buna rağmen Mevlânâ'nın izlerini hemen hemen her eserinde görmek mümkündür. Mevlânâ, her kesimden insanın az ya da çok tanıdığı, tasavvufla bütünleşmiş, simgeleşmiş bir isim olduğu için İkbal onu seçmiş olmalıdır. İkbal, Mesnevî’de ve Dîvân’ında yer alan vahdet-i vücûd anlayışını yansıtan hiçbir beytine değinmezken; şahsiyet, faaliyet ve aşk konusunda Mevlânâ’nın kendi anlayışına yakın olan fikirlerini arayıp bulmuştur. Aslında İkbal, bunu sadece Mevlânâ için yapmamıştır. Onun dünya görüşünün bir ‘felsefî harmoni’ olduğunu söyleyebiliriz. Onda Mevlânâ’nın aşkını, İmâm-ı Rabbânî’nin vahdet-i şühûd’unu, Nazzâm’ın hareket düşüncesini, Bergson’un, Einstein’in, Doğudan ve Batıdan pek çok düşünürün izini bulmak mümkündür. İkbal pek çok düşünürden etkilendiği gibi pek çoğunu da etkilemiştir: Annemaria Schimmel, Eva de Vitray Méyérovitch, Ali Şeriati, Mehmet Akif ve Sezai Karakoç bunlardan birkaçıdır. İkbal’in tasavvufa olan bütün meyline rağmen, onu şiddetle tenkit etmesinin bir diğer sebebi de tasavvufta açıkça İran etkisini görmüş olmasıdır. Bunu bazen şiirlerinde, notlarında hatta özel mektuplarında bile dile getirmiştir. Bu Acem etkisinin özellikle Hint Müslümanlarının kalp ve zihinlerinde etkili olduğunu ve onları İslam’ın sadeliğinden uzaklaştırdığını düşünmüştür. Zaman zaman da tasavvuftaki Antik Yunan Felsefesi etkisine dikkat çekmiştir. Tasavvufun özellikle ahlak ve amel konusundaki görüşlerini değerli bulmuş ancak felsefesinin tamamen yararsız ve kısmen Kur’an’a aykırı olduğunu düşünmüştür. Biz bu makalede, ülkemizde daha ziyade şiirleriyle tanınan İkbal’in, Müslüman bir düşünür olarak tasavvufa, vahdet-i vücûd anlayışına ve Mevlânâ’ya olan yaklaşımına ışık tutmaya çalışacağız. Bu bağlamda özellikle İslam Düşüncesinin Yeniden Teşekkülü ve Câvidnâme adlı eserlerinden yararlanarak İkbal’in düşüncesindeki tasavvufi unsurları ve tasavvufa yönelik eleştirilerini ortaya koymaya gayret edeceğiz.

Keywords