Marifetname (Jun 2024)

Şehristânî’nin Tanrı Tasavvuru: Negatif Teoloji Bağlamında Antropomorfizm Eleştirisi

  • Tarık Tanrıbilir

DOI
https://doi.org/10.47425/marifetname.vi.1470633
Journal volume & issue
Vol. 11, no. 1
pp. 211 – 236

Abstract

Read online

Tanrı tasavvuru, İslam düşünce tarihinin en temel problemlerinden biri kabul edilmektedir. Tanrı’nın aşkın varlığı, O’nun standart kalıplarla tanımlanmasını olanaksız kılmaktadır. İlahi olanla beşeri olanın iletişimi ve etkileşimi, yapısal farklılık bakımından bir takım sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu sorunlardan biri de insan biçimci Tanrı tasarımıdır. Bu tasarım, dinlerin ve felsefenin çözümlemesi gereken önemli bir mesele olarak önümüzde durmaktadır. Biz de Orta Çağ’ın önde gelen dinler ve felsefe tarihçisi, aynı zamanda da kelâm bilgini Şehristânî’nin bu meseleyi nasıl aktardığını, analiz ettiğini ve meselenin çözümüne ilişkin hangi önerilerde bulunduğunu araştırdık. Bu çalışma sayesinde kurumsal anlamda mensupları ve eserleri neredeyse yok olmuş ekollerin görüş ve yöntemleri güvenilir bir şekilde ortaya konularak düşünce tarihi bir boyutuyla aydınlanmış olacaktır. Şehristânî, ne Tanrı’nın mahlûkata ne de mahlûkatın Tanrı’ya benzeyebileceğini savunmaktadır. Dolayısıyla ona göre Tanrı; cevher, cisim, araz, uzay-zamana bağımlı, arazları kabule elverişli ve yaratıklara mahal olamaz. O, Gulât-ı Şîa’nın Tanrı konusunda iki tür teşbih/benzetme yaptığını aktarmaktadır: Birincisi, yaratanı yaratılana; ikincisi ise yaratılanı yaratana benzetmektir. Bu ifade, ne Tanrı’da yaratılış emaresi ne de mahlûkatta ulûhiyet vasfı bulunabileceğine dikkat çekmektedir. O’na göre Gulât-ı Şîa, bu görüşlerinde gayr-i İslami inanç ve ideolojilerin etkisinde kalmıştır. Şehristânî, kimi Kerrâmiyye mensuplarını da Tanrı’yı cevher ve cisim olarak nitelendirmekle itham etmektedir. İslâm düşüncesinin henüz erken dönemlerinde terminolojik bir ittifakın oluşmaması ilerleyen dönemlerde böylesi tartışmalara kapı aralamıştır. Ayrıca Şehristânî, onların Tanrı’nın zâtını hâdis şeylere mahal olarak konumlandırdığını da iddia etmektedir. Oysaki Kerrâmiyye, Tanrı’nın zâtında sonradan ortaya çıkan şeyler/havâdis ile ezeli sıfatlar arasında bir ayrım yapmakta ve sonradan ortaya çıkan şeyleri “ilahi sıfat” olarak değil, hâlikiyyet, mürîdiyyet ve mütekellimiyyet gibi kavramlarla nitelendirmiştir. Nihayetinde Şehristânî, Kerrâmiyye’nin söylemlerini tevil kabul etmeyecek katı antropomorfik ifadeler olarak nitelendirmektedir.