Kader (Dec 2020)

Ebû İshak İbrâhim b. Seyyâr en-Nazzâm’ın Mûcize Anlayışı: Nazzâm’ın Tabiat Teorisi Çerçevesinde Bir İnceleme

  • Meliha Bilge

DOI
https://doi.org/10.18317/kaderdergi.805022
Journal volume & issue
Vol. 18, no. 2
pp. 587 – 616

Abstract

Read online

Bu makalede ilk dönem Mu‘tezilî düşünürlerinden olan Ebûİshâk İbrahim b. Seyyâr en-Nazzâm’ın (ö. 231/845) Allah-âlem anlayışı, tabiat teorisi ve Allah’ın âleme müdâhalesi anlamına gelen mûcize görüşü ele alınacaktır. Mu‘tezilî âlimler teklîf halinde, Allah’ın peygamberini herkesin duyacağı şekilde ve doğrudan sözle tasdik etmesi mümkün olmadığı için, fiilî tasdik olan mûcizenin meydana gelmesini zorunlu kabul ederler. Peygamberin sözlerinin doğruluğu ancak mûcizeyle ispatlandığı için Mu‘tezilî düşünürler, bu konuya çok büyük önem vermiş, hatta âleme dair tabiat teorilerini bile mûcizenin meydana gelişine imkân sağlayacak tarzda düzenleyip oluşturmuşlardır. Mu‘tezilî âlimlerin mûcize tasnifinde kabul ettikleri Allah’ın gücü altında meydana gelen türde gerçekleşen mûcizeyiNazzâm, kümûn-zuhûr adı verilen tabiat teorisiyle açıklar. Nazzâm, kümûn-zuhûr olarak bilinen tabiat teorisinde cismin sınırsız sayıda bölündüğünü, Müslüman kelâmcılar tarafından araz olarak kabul edilen bütün niteliklerin farklı birer cisim, sadece hareket ve sükûnun araz olduğunu savunur. Ona göre âlem, cisimler ve hareket arazından oluşur. Âlemde bulunan her bir nesnenin içinde, birbirine farklı etkide bulunan sınırsız sayıda karşıt cisimler, iç içe geçmiş bir halde (tedâhül) aynı mekânda bulunurlar. Kümûn, cismin içinde birbirinin içine geçmiş durumda ve birbirlerine uyguladıkları itme-çekme hareketiyle (i‘timâd) denge halinde bulunan alt bileşenleri ifade eder. Zuhûr ise, nesneye dışarıdan gelen bir etkinin, nesnenin içinde bulunan alt bileşenlerden biriyle etkileşime geçtiğinde, alt bileşenin bulunduğu yerden dışarıya çıkış hareketidir. Nazzâm, cismin içinde bulunan ağırlık-hafiflik, sıcaklık-soğukluk gibi sayılamayacak kadar çok karşıt alt bileşenlerin birbirlerine uyguladıkları itme-çekme hareketiyle cismin içindeki dengeyi sağlayarak bir iç dinamik oluşturduklarını söyler. Cismin denge hali, ancak alt bileşenlerden birini etkileyen dış bir faktör tarafından bozulur. Cisme dışarıdan yaklaştırılan bir nesne, cismin içinde bulunan alt bileşenlerden birini etkiler. Etkilenen alt bileşen cismin dışına çıkar ve nesnenin denge hali bozulur. Nazzâm’ın savunduğu kümûn-zuhûr teorisine göre nesnelerdeki değişim, nesnenin içindeki dengenin bozulmasıyla gerçekleşir. Dengedeki bu değişiklik de Allah’ın doğrudan müdâhalesi ve arazları yaratmasıyla değil, cismin içindeki tabiatların dengesinin bozulmasıyla meydana gelir. Nesnelerde tabiatın varlığını savunan Nazzâm, nesneler arası ilişkilerde faal tanrı anlayışına ve mûcizeye yer bırakmadığı öne sürülerek eleştirilmiştir. Bu eleştiri isabetli değildir. Çünkü Nazzâm, nesnelerde bulunan tabiatın, fiillerinde tümüyle Allah’a bağlı olduğunu ve Allah’ın nesnelere her an müdahâlede bulunabileceğini söyler. Ona göre Allah zıt nesneleri tabiatlarında olmayan bir birleşmeye zorlayabilir. Tabiatlarında birleşme olanları güç uygulayarak ayırabilir. Bu şekilde Nazzâm, nesnelerin tabiatında mevcut olanın tam tersi bir durumun meydana gelmesinde Allah’ın müdâhalesini mümkün görür. Nazzâm’ınkümûn-zuhûr teorisinde, nesnenin içinde zayıf halde bulunan ve baskılandığı için normal şartlarda hiçbir şekilde dışarı çıkamayan zayıf tabiatlar ve cisimler vardır. Nesnede bulunan bu zayıf tabiatlardan biri, nesnenin tabiatından uzaklaştırılması suretiyle, peygamberin elinde mûcize meydana geleceği esnada, Allah tarafından müdâhaleyle dışarı çıkarılır. Bu durumda mûcize, Allah’ın yeni bir şey yaratması değil, cisimde gizli olarak bulunan ve daha önce hiç ortaya çıkmayan gizli bir alt bileşenin Allah tarafından dışarı çıkarılmasıdır. Mu‘tezilî âlimlerin mûcize tasnifinde kabul ettikleri yaratılmışların gücü altında meydana gelen türde gerçekleşen mûcizeyiNazzâm, sarfe teorisiyle açıklar. O, yaratılmışların gücü altında yer alan türde kabul ettiği Kur’an’ın te’lif ve nazmının mûcize olmadığını, bu nedenle Arapların ona muâraza edebilecek güce sahip olduklarını, fakat Allah’ın onları muârazadan engellemesiyle (sarfe) Kur’an’ın mûcize olduğunu öne sürer. Onun sarfe anlayışında mûcizeler, Allah’ın insana doğrudan müdahalesiyle (sarfe) gerçekleşir. Bu makalede Nazzâm’ınmûcize görüşü, tabiat teorisi ve sarfe anlayışıyla birlikte ele alınmıştır.

Keywords