Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2019)

Yazma Eserlerden Kodikoloji’ye: Tahkike Giriş

  • Harun Beki̇roğlu

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.604789
Journal volume & issue
Vol. 23, no. 2
pp. 855 – 889

Abstract

Read online

Müslümanların yazıya olan ilgisi, Kur’an nüshalarının yazımına dayanır. Daha sonra hadislerin yazılması ve diplomatik yazışmalar, yazıya olan rağbeti arttırmıştır. Zamanla yazı ve yazı malzemelerine olan ilgi, bir sanat şekline de dönüşmüştür. Bunun nedeni, yazının İslam toplumlarında dini bir referansa dayalı olmasıdır. Bundan dolayı yazı ve yazı malzemeleri adlandırılırken, Kur’an’daki kelimeler kullanılmıştır. Kalem, kitap, sayfalar/suhuf, satır, elvâh/taş tablet bu kelimelerden bazılarıdır. Yazı, beraberinde bir dizi meslek erbabı da oluşturmuştur. İslam toplumlarında yazı ile ilgilenen hattatlar ve kitap alım satımıyla uğraşan verrâklar bunlardan bazılarıdır. Matbaanın yaygınlaşmasına kadar kitaplar, elle yazılarak çoğaltılmıştır/istinsâh. Günümüzde bu yazmalar, kütüphanelerde ve dijital arşivlerde korunmaktadır. Yazmaların mürekkep, cilt ve kâğıt gibi dış unsurlarını Kodikoloji incelemektedir. Ayrıca yazmalar tahkik edilerek gün yüzüne çıkarılmaya çalışılmaktadır. Yazmaların tahkiki, sadece yazmadaki metni, bilgisayara aktarmak değildir. Tahkik, bir eserin yazma nüshalarını karşılaştırarak, yazarın kaleme aldığı metnin ilk şekline ulaşmaya çalışmaktır. Bu yapılırken metnin kritiği de yapılarak eserin tarihi değeri ortaya çıkarılır. Bu makalede İslam kültüründe yazmaların yeri ele alınmış, tahkikin temel esasları, tahkiki oluşturan dirâse ve nas bölümlerinin nasıl oluşturulacağı örneklerle izah edilmiştir. Bu misaller, makale yazarının daha önce gerçekleştirdiği tahkik çalışmalarından seçilmiştir. Bu çalışmayla, oldukça geniş bir alan olan kodikolojiye ve tahkike giriş amaçlanmıştır. Bu metin, kodikoloji ve tahkik alanlarına yönelmek isteyen araştırmacılara dönük başlangıç/temel bilgileri arz etmeyi hedeflemektedir. Özet: Klasik İslam yazı kültürünün kendine has bir usulü bulunmaktadır. Asırlarca Müslümanlar, bu usule göre yazma eserleri kaleme almışlardır. Bu usulün, bilginin kâğıda yazılmasından fasiküllerin birleştirilmesine ve ciltlenmesine kadar uygulandığını söyleyebiliriz. Bir yazma eserin ortaya çıkma serüveni, uzun bir süreçtir. Çok sayıda insan, cümlenin kâğıda yazılmasından itibaren başlayan bu sürece katkı sağlar. Bilgiyi üreten bilim adamı, kâğıdı üreten verrâk, yazıyı kaleme alan hattât, sahaf, mücellid, mürekkebi hazırlayan usta, sayfayı ebrulayan nakkâş, vakfeden zengin, koleksiyoncu, kütüphaneci bunlardan bir kısmıdır. Günümüzde bu serüven, bazı insanların katılmasıyla devam etmektedir: Yazma eseri tahkik ederek günümüze kazandıran muhakkik, eserin hasarlarını tamir eden/termîm restoratör, dijital kopyasını çıkaran uzman, tıpkıbasımını gerçekleştiren kurumlar. Günümüzde yazmalar, önemli bir bilimsel veri kabul edilmektedir ve içeriklerinin dışında pek çok bakımdan incelenmektedir. Buna bağlı olarak yeni uzmanlık alanları oluşmaktadır. Üniversitelerde yazmaları inceleyen enstitüler kurulmakta ve akademik dergiler çıkarılmaktadır. Tahkik, yüksek lisans ve doktora tezlerinin ana konusunu oluşturmaktadır. Batı ülkelerinde daha erken dönemlerde başlayan tahkik çalışmalarının, kendi usulünü oluşturma konusunda hızlı yol aldığını söyleyebiliriz. Ülkemizde her hangi bir yazma eserin tahkik edildiği, İlahiyat’tan Edebiyat’a kadar pek çok akademik çalışma bulunmaktadır. Ancak bunlar arasında usul birlikteliğinin tam olarak sağlandığı söylenemez. Ayrıca tahkike yükledikleri anlam da farklılık göstermektedir. Bu çalışmalarda, doğru nüshanın seçimi, yazmanın tüm nüshalarına ulaşma veya nüshaların öncelik sırası gibi temel parametrelerin ne kadar uygulandığı sorgulanabilir. Çoğu zaman danışmanın tahkik anlayışının çalışma üzerinde etkili olduğu gözlemlenir. Oysa tahkik, başlı başına bir uzman desteği gerektirmektedir. Çalışmalardaki farklılığın nedeni, tahkikin ülkemizde yeni zemin bulan bir alan olmasıyla da bağlantılıdır. Bundan dolayı tahkik yöntemi ve kodikoloji alanında spesifik çalışmalar, gelişim aşamasındadır. Öte yandan tahkikin herkesçe benimsenen objektif bir usulünün oluşması için çeşitli yayınlar yapılmaktadır. İsam tarafından tahkik araştırmalarının ortak bir dil ve usul çerçevesinde yapılabilmesi için önemli çalışmalar yürütülmektedir. Bu makalenin ortaya çıkmasına yol açan faktör, bu usulün gerçekleşmesine katkı sağlamaya çabasıdır. Makalede, bir tahkik sırasında uyulması gereken esaslar ele alınmıştır. Ayrıca konular, yazmalardan seçilen örneklerle uygulamalı olarak anlatılmıştır. Bu örnekler, yazarın daha önce yapmış olduğu ve yayınladığı tahkiklerden seçilmiştir. Makale, tahkike başlayacak araştırmacılar için “Tahkik’e Giriş” olarak da değerlendirilebilir. Bu yönüyle tahkik çalışmalarına metodolojik bir katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Yazma eseri, bütün haline getiren birçok parça bulunur. Sayfadaki yazılı metinden daha fazlasını kastediyoruz. Bunlar, yazmanın iç unsurları ve dış unsurları olarak ayrılabilir. Bunların tamamı, eserin tahkik edilerek gün yüzüne çıkarılmasında ve metnin yorumlanmasında farklı düzeyde katkıları olan parçalardır: Yazmanın bazı dış unsurları şunlardır: Mürekkebin üretimi ve rengi, hokka, kâğıdın üretimi, sayfaların rakamlanması, sayfanın çerçevelenmesi, sayfa yazı şablonu/mistara, fasiküllerin birleştirilmesi, sayfanın tezhibi, ciltleme, süsleme, yazmanın serlevhası, mahfaza ve cirâb, mushaf kutusu, kitabı koruyan lisan, taş ya da tahta levha, yazmanın tarihi. Yazmanın iç unsurları şunlardır: Yazmanın metni/nas, yazmanın hattı, konusu, orjinalliği, tarihi değeri ve önemi, müellife aidiyeti, edebi özellikleri, nüshalarının sayısı ve nüshalarının farklılıkları, müstensihi, tahrife uğrayıp uğramadığı, yazarın yararlandığı ya da atıfta bulunduğu kaynaklar, kısaltmalar, minhuvât kayıtları, hardü’l-metin, üzerine yazılan şerh ve haşiyeler, temlik kayıtları, mühürler, kelimelerin ya da harflerin yer değiştirmesi, vakıf kayıtları, tashihler ve düzeltmeler, mukabele kayıtları. Yazmanın iç unsurları, tahkikin işiyken, metnin dış unsurları kodikolojinin alanına girmektedir. Tahkik ve kodikoloji, günümüzde ayrı bilimler olarak değerlendirilse de bir birlerinden yararlanabilecekleri noktalar bulunmaktadır. Mesela bir yazma eserin mürekkep tonu ya da ciltlenme şekli, o eserin yazıldığı tarih aralığının belirlenmesine yardımcı olabilir. Yazmanın yararlandığı kaynak eserler, kaybolmuş başka bir yazma eserin adı ya da konusu hakkında bize fikir verebilir. Yazmanın edebi özellikleri, yazarının dil ve edebiyattaki başarısını yansıtabilir. Öyleyse şunu söyleyebiliriz: Yazma üzerine çalışmak, pek çok bilgiyi aynı anda değerlendirmeyi gerektirir. Bu durum bir arkeoloğun bir ok başını özenle incelemesinden farksızdır. Dolayısıyla Tarih’in Arkeoloji ile ilişkisi neyse İslam ilimlerinin de tahkik ile ilişkisi aynıdır. Hem başlı başına yöntemleri olan ayrı iki bilimdirler hem de bir birinden ayrılamaz müşterek iki ilimdirler. Dolayısıyla kodikolojiyi ya da diğer bilimleri yok sayarak yazma bir eseri bilgisayarda yeniden yazmak, onu tahkik etmek demek değildir. Buna göre tahkiki şöyle tanımlayabiliriz: “Tahkîk, İslam medeniyetine ait her hangi bir yazma eseri, ulaşılabilen tüm nüshalarını karşılaştırarak/muḳābele müellifin kaleminden çıkan metne en yakın bir şekilde tek bir metin ortaya koyma ve bu ana metnin dayandığı kaynakları, ayet, hadis ve şiir gibi alıntılarını/iktibas tespit ederek günümüze kazandırma eylemidir.” Tahkik çalışması için seçilecek metinlerden, bilime katkı sağlayacak olanlara öncelik verilmesi gerekir. Tahkike başlamadan önce yazma eserin hangi müellife ait olduğu kesin bir şekilde belirlenmelidir. Elbette sayfanın üzerinde bir kişinin isminin bulunmuş olması, bunun için yeterli değildir. Bir yazmanın tüm nüshaları tespit edilmelidir. Bunlar arasında yazarın bizzat kaleminden çıkan ya da müsvedde olarak hazırladığı metin esas alınmalıdır. Diğer nüshalar ise bununla karşılaştırılmalıdır. Müellif nüshası bulunmadığı durumlarda yeni kriterler aranır. Mesela yazarın en yakın öğrencisinin kaleme aldığı ya da kaleme alınış tarihi en yakın olan nüsha, tarihsiz nüshalardan önceliklidir. Tüm nüshalar karşılaştırıldıktan sonra farklılıklar dipnotta gösterilir. Tahkik, Dirâse ve Nas başlıklı iki bölümden oluşur: Dirase bölümünde şunlar yer alır: Müellifin ismi, soyu, doğum yeri ve tarihi, ilmi hayatı ve öğrencileri, eserleri, eserin müellife ait olduğunun belgelenmesi, eserin bilim tarihindeki yeri, hakkında yapılan çalışmalar, kaynakları, edebi özellikleri, metinde yer alan terimler, nüshaların sayısı ve özellikleri, araştırmada ana metin olarak belirlenen nüshanın özelliği, tahkik boyunca uyulan kurallar ve esaslar, kullanılan nüshaların ilk ve son sayfasının dijital görüntüleri. Dirâse bölümü, çalışmanın güvenilirliğini ortaya koyan kısımdır. Yazmanın tüm dış unsurları burada tanıtılır. Nassın önemi, dirâse kısmı ile teyit edilir. Bundan dolayı dirâsenin son şekli, nassın tam olarak okunup anlaşılmasıyla şekillendirilmelidir. Nas bölümünde, yazarın kaleminden çıkan ilk metne ulaşılmaya çalışılır/stemmatik. Bu kısımda ahlak ve objektiflik prensiplerine uyulur. Metin korunur; ekleme ya da çıkarmalar yapılmaz. Yazmada atıf yapılmış kaynaklar bulunur. Ayetler ve hadisler, kaynaklarıyla yazılır. Şiirler, divanlardan bulunur. Noktalama işaretleri ve paragraf sistemiyle metin okunaklı hale getirilir. Özel isimler, ölüm tarihleri birlikte yazılır. Yazmadaki sayfa numaraları, köşeli parantez içerisinde gösterilir. Ana metne müdahale edilmeden, bazı basit gramer hataları düzeltilir. Çoğu zaman bunun nedeni, erkek ya da bayanlar için kullanılan harflerdir. Çalışmanın sonuna, tahkik boyunca yararlanılan tüm kaynakların yer aldığı bibliyografya eklenir. Bilimsel çalışmalarda Müslümanlara ait yazmaların ve kodikolojinin ilgi uyandırmaya devam edeceğini söyleyebiliriz. Osmanlı dönemine ait pek çok yazmanın halen çalışılmayı beklediğini göz önüne aldığımızda önümüzdeki dönemlerde tahkik çalışmalarıyla yoğun bir şekilde karşılaşabiliriz. Bundan dolayı yazmaların kendisiyle ve tahkikin metoduyla ilgili sipesifik çalışmaların araştırmacılara yol göstereceği anlaşılmaktadır.

Keywords