Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2016)

Malezya Kamusal Zekât Uygulaması Üzerine

  • İsmail Yalçın

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.274036
Journal volume & issue
Vol. 20, no. 2
pp. 235 – 270

Abstract

Read online

Zekât, zengin ile fakir arasında köprü oluşturan, darda kalanların imdadına yetişen ve böylece toplumsal huzur ve barışa önemli katkı sağlayan mali bir ibadettir. Devletin gözetim ve denetiminde usulüne uygun toplanıp hak edenlere ulaştırıldığı zamanlarda ekonomik açıdan zengin ve fakir arasındaki mesafenin azalmasına, toplumda sosyal yardımlaşma ve dayanışma faaliyetlerinin gelişmesine ve ekonominin canlanmasına destek olmuştur. 1957 yılında İngilizlerden bağımsızlığını kazanan Malezya, bağımsızlıktan sonra ülkenin asıl halkı olan Müslümanların, sömürgecilik ve Çinli göçü sebebiyle ortaya çıkan endişelerini hafifletmek ve ülkenin İslami kimliğini göstermek üzere, hac fonu, zekât kurumu, İslam bankacılığı ve sigortacılığı, helal belgelendirme gibi bazı İslami uygulamalarıyla dikkat çekmiş ve kamusal zekât uygulamasında kendine has bir model geliştirmiştir. Eyalet sistemi sebebiyle bütün ülkede tek merkezden yönetilen bir zekât sistemi kurulamamış olsa da eyalet bazında zekâtın toplanması ve dağıtılması merkezileştirilmiştir. Uygulamanın bazı eksik ve kusurları eleştirilmekte ve zamanla yeni düzenlemeler yapılmaktadır. Buna mukabil ülkemizdeki kamu kontrolünden uzak zekât uygulaması bu ibadetin amacına ulaşmasını olumsuz etkilemektedir. İyi işleyen zekât sistemlerinden istifade ederek ülkemizde de kamu denetiminde bir zekât sisteminin kurulmasına ihtiyaç vardır. Böylece zekâtın amacı doğrultusunda fert ve toplum hayatına yapacağı katkılar daha iyi ortaya çıkabilecektir. Bu makale bu yolda atılmış bir adım olmayı hedeflemektedir. İslam’ın temel ibadetlerinden olan ve aynı zamanda İslam devlet bütçesinin ana gelirlerinden olan zekât, toplumda mal varlığı ve geliri yüksek olanların, mağdur ve muhtaç durumda olanları gözetmesini ve korumasını hedef alarak toplumsal barışa ve huzura katkı yapar. İslam öğretisinde mal ve mülkün asıl sahibi Allah olduğu için nimet ve bolluk içinde olanlar bunları sadece kendisinden bilmemeli, çeşitli sebeplerle ihtiyaçlarını karşılayamayan veya karşılamakta güçlük çekenlere destek olmalıdır. Bu ibadetin toplumsal boyutu ve hak sahipleri bulunduğu için zekâtı toplamak ve hak edenlere ulaştırmak devlet başkanın görevleri arasındadır. Tarihte bu görev çeşitli şekillerde icra edilmiş, günümüzde de birçok Müslüman ülkede bir kamu görevi olarak devletin gözetim ve denetiminde yürütülmektedir.Malezya zekâtın kurumsal olarak eyalet bazında dahi olsa resmi olarak toplanıp dağıtıldığı bir ülkedir. Her eyalette İslam dini ile ilgili işleri yürütmekle görevli olan ve kısmen hükümetten ayrı addedilebilecek İslam Konseyi’ne bağlı olarak zekât kurumları oluşturulmuştur. Bu kurumların bazıları toplama ve dağıtım işini birlikte yürütmekte bazıları ayrı ayrı iki kurum halinde yürütmektedir. Kimi eyaletlerde ise zekât toplama tamamen özelleştirilerek bir şirkete devredilmiştir. Anayasa gereği eyaletler din işlerinde kendi sultanlarına bağlı olduğu için her eyaletin ayrı müftüsü ve dolayısıyla her eyalette kısmen de olsa farklılık arz eden zekât uygulamaları görülmekte, her eyaletin zekâtı kendi içinde toplanmakta ve dağıtılmaktadır. Devletin kuruluş değerlerinden biri olarak Anayasal garanti altına alınmış olan sultanların imtiyaz alanı olan dini konularda merkezi düzenlemeye teşebbüs edilmemekte ve zekât kurumlarının birleştirilmesi, merkezi bir zekât kurumu oluşturulması gibi düşünceler hayata geçirilememektedir. Aynı şekilde federasyonun laik karakteri de zekâtı yasal zorunluluk haline getiren bir düzenlemeyi henüz kabullenmemiş görünmektedir. Fakat ülkedeki hâkim Şafii gelenekler ve geleneksel uygulamalar sebebiyle fitrenin ve çeltik öşrünün zekât kurumu yetkililerine verilmesi zorunlu görülmektedir. Ayrıca nisabın üzerinde maaş-ücret geliri olanların zekât vermesinin gerekli olduğunu bildiren ve Malezya açısından yasal düzenleme sayılan yerel müftülük fetvaları bulunmaktadır. En fazla zekât toplanması düşünülebilecek servet ve sermaye sahiplerinin gönüllü zekât vermesi beklenmektedir. 19. yüzyılda palmiye yağı, kakao, kauçuk, kalay gibi zenginlik kaynakları çıktığında çeltik öşrünü bunlara teşmil edemeyen Malezya İslam yetkilileri son 25 yılda gelir ve ücretlerin zekâta tabi olduğu yönünde güncel bir fetvayı esas alarak bu alanda âdeta zekât patlamasına yol açmışlardır. Bütün eyaletlerde toplanan zekâtta en büyük pay gelirden ödenen ve genellikle maaştan otomatik olarak aylık kestirilen guruba aittir. Bunda bireysel ödenen zekâtın gelir vergisinden tam olarak düşülebilmesinin de etkisi büyüktür. 2005 yılından itibaren tüzel kişiliklerin de ödedikleri zekâtı kısmen vergiden düşebilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır. Zekât ödemeyi artırmak için özellikle medya araçları vasıtasıyla duyuru, bilgilendirme ve teşvik etme amaçlı yayınlar yapılmakta ve zekât ödemeyi kolaylaştıracak modern imkânlar kullanılmaktadır. En çok ve en yaygın kullanılan ödeme yöntemi zekâtın maaştan doğrudan kesilmesidir. İkinci en yaygın kullanılan yöntem şehrin birçok noktasında bulunan zekât gişelerinde nakit, çek, İslami kredi kartı ve banka kartı kullanılarak zekâtın ödenmesidir. Bunların dışında, internet üzerinden online olarak, internet bankacılığı, telefon bankacılığı ve ATM’ler kullanılarak, postane gişelerinden, bazı merkezi yerlere yerleştirilmiş olan kiosk makinelerinden ve sms-zekat uygulamasından zekat ödenebilmektedir. Zekâtın dağıtımı yıldan yıla ve eyaletten eyalete farklılık göstermektedir. Genellikle bütün sınıflara zekâttan pay ödenme gayreti gözlenmekte, fakat bazı eyaletlerde köle sınıfı kalmadığı için bu gurup altında bir ödeme yapılmamaktadır. Doğrudan temlik olduğu gibi fakirlere ev inşası gibi dolaylı temlikler de görülmektedir. Projesi olup iş kurmak isteyen fakirlere verilen sermaye desteklerinin zekât olarak geri döndüğü görülmüştür. Öğrencilere fukarâ, fîsebîlillâh ve ibnissebîl sınıflarından burs ve eğitim yardımı yapılmaktadır. Müellefe-i kulûb sınıfından özellikle yerlilerin İslam’a girişini teşvik etmek üzere bir vakıf kurumuş olması ve onların yiyecek, giyecek, barınak ve eğitim giderlerinin karşılanması dikkat çekicidir. Azınlık oldukları ülkelerde mağdur ve mahrum durumda bulunan Müslümanlara rikâb, müellefe-i kulûb, fîsebîlillâh ve ibnissebîl sınıflarından yardım yapılmaktadır. Ġārimîn sınıfından ise özellikle yangın, sel, deprem gibi afetlere maruz kalanlara destek verilmektedir. Zekâttan pay almaya hakkı olanların bu hakkını alabilmesi için devlet güçsüzün yanında yer almalı ve zekâtın ferdi ve toplumsal amaçlarının gerçekleşmesine zemin hazırlamalıdır. Zekâtın harcama kalemleri arasında bulunan zekât memurları, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlar, borçlular, Allah yolunda ve yolcular için harcamalar devlet aklını, siyasetini, iradesini gerekli kılmaktadır. Bu sebeple zekât kurumsallaşmalı, bütün faaliyetler bir kurum üzerinden organize edilmeli ve bu organizasyonda devlet gücü ve aklı kullanılmalıdır. Zekât verecek ve zekât alacakların tespiti ve ödenen zekâtların etkili kullanımı ilgili devlet kurumlarının işbirliği ile daha iyi sonuç verecektir. Devlet kurumlarının da içinde olduğu geniş katılımlı zekât şûraları zekât alanında güncellenmesi gereken içtihatları ele almalı, adil, tutarlı bir zekât sistemi için kararlar üretmelidir. Bu kararların pratiğe dönüşmesi için ülkemizde nasıl bir zekât sisteminin uygulanabileceği de bu şuraların gündemi olmalıdır. Arkasında devlet iradesini bulunduran resmi veya özerk bir kurum oluşturduktan sonra uygulamada karşılaşılan sorunlar doğrultusunda iyileştirmeler yapılacaktır.

Keywords