Hitit İlahiyat Dergisi (Jun 2021)

Makâsıd İctihad İlişkisi Üzerine Bir Değerlendirme

  • Fatih Çinar

DOI
https://doi.org/10.14395/hid.864344
Journal volume & issue
Vol. 20, no. 1
pp. 317 – 346

Abstract

Read online

Bu çalışmada, makâsıd ile ictihad arasındaki ilişki çeşitli açılardan ele alınmıştır. Metot olarak nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Tematik okuma yapılarak çalışma için pek çok eski ve yeni kaynak taranmıştır. Elde edilen bulgular uygun başlıklar altında kaydedilerek tahlil edilmiştir. Fakihler, lafızların delâlet şekilleri yanında Şâriʿin hükümleri teşri kılmasındaki umumi gayeleri olan makâsıda son derece önem vermişlerdir. Şâriʿin maksadlarına ulaşma adına ictihad faaliyetlerinde makâsıda başvurarak bu iki kavram arasında güçlü bir bağ kurmuşlardır. Son yıllarda bu bağ makâsıd ictihadı kavramıyla somut hale getirilmiştir. Hatta yer yer ictihadın makâsıdla eş anlamlı kullanıldığı tespit edilmiştir. Makâsıd konusuna odaklanan pek çok çalışmada makâsıd ictihadı meselesine temas edilmiştir. Bu çerçevede önemli birçok meseleye açıklık getirilmiştir. Ancak söz konusu çalışmalarda makâsıd ile ictihad ilişkisi bağlamında bazı önemli hususlara yeterince açıklık getirilmediği görülmektedir. Makâsıd ictihadı ifadesinin yerleşik ictihad kavramından farkının olup olmadığı vb. hususlar buna örnek teşkil etmektedir. İslam hukuku, insanı merkeze aldığından kulların maslahatlarını gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Bu realiteye rağmen klasik dönemde makâsıd fikrinin genel olarak ihmal edildiği yönünde görüşler ileri sürülmüştür. Makâsıd nazariyesinin geç bir dönemde doğduğu ve geliştiği gerçeği bu iddiayı destekler nitelik taşımıştır. Bununla birlikte makâsıdın fıkıhta genel olarak ihmal edildiği iddiası tam olarak doğruyu yansıtmamaktadır. Zira yapılan araştırmalar neticesinde makâsıdın fıkıh usûlü açısından gayet değerli olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca makâsıd, fıkıh usûlünün temel iki kaynağı olan Kur’an-ı Kerîm ve Sünnet’te amelî fıkhî meseleler çerçevesinde uygulamalı olarak dikkate alınmıştır. Aynı durum sahâbe, tâbiîn ve fakihlerin ictihad faaliyetlerinde de kendini göstermiştir. Dinî metinlerin literal anlamlarıyla gereğinden fazla meşgul olan kimi fakihlerin makâsıd fikrini ihmal ettiği ise yadsınamaz bir gerçektir. Bu fakihlerin Zâhirî ekolünü temsil ettiği bilinmektedir. Fakat Zâhirîler hâricindeki kimi fakihlerin de aynı tavrı sergilediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla makâsıdın fürû-i fıkıhta kısmen ihmal edildiğini söylemek daha isabetli olacaktır. Fakihlerin ictihad çalışmalarında belirleyici bir konumda olan makâsıdın önemli bir görev icra ettiği görülmektedir. Çünkü fakihler, Allah Teâlâ’nın muradına sadece bu şekilde ulaşılabileceğini ifade etmiştir. Buna göre şeriatın esrarına / sırlarına ancak makâsıdı anlamakla ulaşılabilir. Aksi durumda Allah Teâlâ’nın maksadına muhalif fetvaların ve hükümlerin sâdır olacağı aşikârdır. Günümüzde makâsıd düşüncesi hususunda artan çalışmaların da etkisiyle makâsıdı bilmek ictihad şartları arasında zikredilmiştir. Nitekim pek çok müellifin eserinde bunu görmek mümkündür. Esasında klasik dönemde de -dolaylı da olsa- makâsıd, ictihad ehliyeti bağlamında dikkate alınmıştır. Bununla birlikte müctehidde aranan ehliyet şartları arasında makâsıdı bilmenin doğrudan zikredilmediği ifade edilmelidir. Diğer yandan makâsıdı ictihad açısından temel şart olarak zikreden Şâtıbî’nin ayrı bir yeri olduğu ittifakla kabul edilmektedir. Şâtıbî’nin çabalarının kısmen ihmal edildiğini özellikle belirtmek gerekir. Şâtıbî, bu yöndeki değerlendirmeleriyle geç de olsa çağımızda gereken ilgi ve alakayı görerek hak ettiği konuma gelmiştir. İstinbat dışındaki diğer ictihad şartlarında müsamahalı bir yol izleyen Şâtıbî, makâsıd ictihadı fikrine büyük katkı vermiştir. Çoğunluğu ictihadî faaliyetlerle elde edilen şerʿî hükümlerin aynı zamanda makâsıd kapsamında olduğu görülmektedir. Makâsıdın fıkıh usûlünü geliştirmesinin yanında müstakil bir ilim olduğu şeklinde görüşler varit olmuştur. Fıkıh usûlünün yerini alacağı şeklindeki görüşler ise kabul edilebilir olmaktan uzaktır. Zira makâsıd, şeriatın hâricinde değil, dâhilinde bir kaynaktır. Son tahlilde makâsıdın, -müstakil eserlerde değerlendirilmesine karşılık- fıkıh usûlünün kapsamında olduğu kanaatindeyiz.

Keywords