Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2017)

Din ile İlişkisi Bağlamında Fıtratın Mahiyeti

  • Adil Bor

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.296749
Journal volume & issue
Vol. 21, no. 3
pp. 1671 – 1704

Abstract

Read online

Öz: Kur’an tasavvuru belli kavramlardan meydana gelmektedir. İnsanın fiziki ve manevî yönünü ifade eden fıtrat kavramı, Kur’an tasavvurunu ifade eden önemli kavramlarından biridir. Fıtrat kavramının ilk günden itibaren tefsircilerin ilgi odağı olması da bundandır. Genellikle fıtrat, İslam dini, ilk yaratılış ve insanın dini kabul etme potansiyeli olarak yorumlanmış ve bunların değişip değişmeyeceği üzerinde durulmuştur. Rum sûresinde geçen “halkullah” ile Nisâ sûresinde geçen “halkullah” terkiplerinin bulunduğu âyetler arasında bu çerçevede bağlantı kurulmuştur. Bu çalışmamızda fıtratın mahiyeti ile fıtratla ilgili âyetlerin birbiriyle ilişkilendirilmesi irdelenecek ve fıtratın temel unsurları üzerinde durulacaktır. Akıl, sevgi, aşk, güzel şeylere ilgi duyma ve çirkinliklerden kaçınmanın, insan fıtratının temel bileşenleri arasında yer alıp almadığı tartışılacaktır. Ayrıca fıtrat âyetinde geçen tebdîl kavramı ile Nisâ sûresinde geçen tağyir kavramının, aynı manayı ifade edip etmediği üzerinde durulacaktır. Özet: Kur’an’ın insan tasavvuru belli kavramlarla ortaya konmaktadır. Kur’an’ın insan tanımı ile tefsir ve tevil niteliği arasında kuvvetli bir irtibat var. Kur’an’ın insan tasavvuru doğru bir şekilde ortaya konduğu takdirde Kur’an’ın tevili de daha isabetli olabilir. Dolayısıyla Kur’an’daki insanın tasavvurunun keyfiyetiyle nassın tevili arasında önemli bir bağ olduğunu düşünmekteyiz. Bu nedenle çalışmamızda Kur’an’da insan mahiyetini ifade eden fıtrat kavramı ve bu kavramın yer aldığı bağlamı irdelemeyi esas aldık. Bu çerçevede Rûm sûresinin 30. âyetinde yer alan fıtrat kavramı tefsir edilirken başka âyetlerle kurulan irtibatının ne kadar tutarlı olduğunu tespit etmeye çalıştık. İnsan fıtratında aklî potansiyel, üretme gücü, hakikat arayışı, güzel şeylere meyil etmek ve çirkin şeylerden kaçınmak ve sevgi gibi özelliklerin fıtratın temel unsurları olup olmadığı çalışmamızın odağı olarak belirledikTefsir kitaplarında fıtrat kavramı, İslam dini, tevhit inancı, insanın ilk yaratılışı, aklî istidad, hakkı kabul etme kabiliyeti, ilk sözleşme, ezelde insanın kaderinin belirlenmesi, fıtrî iman, dövme yapmak, kadınların kıllarını aldırması ve hayvanların kısırlaştırılması gibi farklı şekillerde yorumlanmıştır. Fıtrat kavramıyla birlikte zikredilen “Allah’ın yaratağında tebdil yoktur” cümlesi ise bu durumların insan fıtratının bir parçası olduğu ve bunların değiştirilmemesi olarak yorumlanmıştır Nisâ sûresinin, “İnsanlara emredeceğim ve onlar da Allah’ın yarattıklarını değiştirecekler” (4/119) âyeti fıtrat âyetiyle ilişkilendirilmektedir. Bu bağlamda insanın Allah’a ibadeti terk edip putlar gibi başka mabudlara tapınması, hayvanların putlara adanması, dinî duygunun yerine başka bir duygunun konulması, tevhidin inkar edilmesi, helalın haram ve haramın da helal kılınması, kadınların kıllarını aldırması vb. şeklinde yorumlar halkullahın değişimi olarak düşünülmektedir. Ancak fıtrat âyetinde geçen halkullahın değişmezliği ile Nisâ sûresinde geçen halkullahın değişimi ile ilgili yorumlar din ile özdeşleştirilen fıtratın mahiyeti ve temel bileşenlerinin değişimi olarak irtibatlandırılmasının doğru olmadığını düşünmektekteyiz. Fıtrat ile din kavramının aynı bağlamda zikredilmesi, İslam dininin ihtiva ettiği değerler ile insan fıtratının birbiriyle uyumlu olduğunu göstermektedir. Zira Kur’an’ın içerdiği değerler doğru bir şekilde yorumlandığı oranda insan fıtratı daha iyi anlaşılacaktır. Fıtrat ile din kavramları arasında kurulan i‘râb vecihleri de din ile insan fıtratı arasında güçlü bir ilişkinin bulunduğuna işaret etmektedir. Bu da dinin, insan fıtratının sahip olduğu bütün insanî ve ahlakî değerleri içerdiğini göstermektedir. Kur’an bağlamında fıtrat, insanın yeme içme, dinlenme, cinsellik ve barınma ihtiyacı gibi fizyolojik özelliklerinden ziyade akıl, sevgi, hakikatleri araştırma, hayra yönelme, şerden kaçınma, yaratıcılık ve tapınma gibi manevi niteliklerden oluşmaktadır. Bu nitelikler aynı zamanda fıtratın da temel bileşenleridir. Bunlarda herhangi bir değişim meydana gelmez. Ancak bu fıtrî yetenekler, fıtratının muktezasının tersine yönlendirilebilir. Kur’an’da sık sık insan fıtratının manevî özelliklerine dikkat çekilmesi de bundandır. Ancak Kur’an ve onun açıklaması mesabesinde olan sünnet yanlış yorumlandığında söz konusu fıtratın temel özelliklerinin yansımaları farklı olabilir. Bu nedenle Kur’an’ın amaçladığı bir insan protipi olmayabilir. Kur’an’da aklını kullanmayan insanların kınanması ve sık sık aklın gündeme taşınması aklın insan fıtratının önemli bir unsuru olduğunu göstermektedir. Ancak diğer fitrî niteliklerin de maksada uygun ve işlevsel olabilmesi içinde aklın işlevsel olması gerekmektedir. Keza insanın küçük yaştan itibaren etrafındaki nesneleri anlamaya çalışması ve bunlara yönelik soru sorması insan fıtratındaki hakikat arayışının bir tezahürüdür. Tarihte ve günümüzdeki felsefi akımlar, ilmî araştırmalar ve bunun neticesinde elde edilen bilgi ve bulgular insan fıtratındaki bu özelliğin bir sonucudur. Fıtratın önemli bir bileşeni olan tevhit inancı, varlığın yaratıcısının yegâne Allah olduğu ve bundan dolayı ibadete sadece onun layık olduğu esasına dayanır. Böylece bu inanç insanın zihinsel ve duygusal bütünlüğünü sağlar. İnsanın zora düştüğü anlarda mabud ile ilgili verdiği tepkiler insan fıtratındaki tevhit inancının bir göstergesidir. İnsan fıtratının diğer önemli bir bileşeni sevgidir. Kur’an’da insanın kendisinden yaratıldığı ifade edilen ‘alak, kan pıhtısı manasına geldiği gibi, sevgi anlamını da ifade etmektedir. Sevgi, insanın tabiatı gereği lezzet aldığı şeylere meyil etmesidir. Bu meyil etme kuvvetlendiğinde sevgi, aşk mertebesine yükselir. İnsanın hayra ve şerre meyletmesi de insan fıtratının bir niteliğidir. İnsanın yapısında bu iki zıt yapı da söz konusudur. İnsanın erdemli oluşu da hayrı tercih etmekle gerçekleşmektedir. Ayrıca insanın estetik olarak güzel olan şeylere meyletmesi ve çirkin olanlardan nefret etmesi de insan fıtratının başka önemli bir özelliğidir. İnsan fıtrî olarak sadece fiziki güzelliğe değil, ilim, iffet ve şecaat gibi manevî güzelliklere de meyleder. Cehalet, yalan vb. kötü şeylerden nefret eder. Kur’an’nın fonetik yapısı ve tasvirleri bunun bir kanıtı sayılabilir. İnsanın önemli fıtrî özelliklerinden biri de yaratıcılık ve bilgiyi güncellemesidir. Ancak yaratma yoktan var etmek anlamında olduğu için yaratma fiili mecazi olarak insana nispet edilmektedir.Sonuç olarak, insan fıtratının en önemli unsurlarının akıl, tevhidi kabul etme yeteneği, sevgi, beşerî ve ilâhî aşk, yaratıcılık, hayrı benimsemek, şerden kaçınmak, güzel ve estetik şeyleri önemsemek ve çirkin olanlardan kaçınmak olduğunu söylemek mümkündür. Tefsirlerde fıtratın din, kaderin belirlenmesi, insandan alınan söz ve hayvanlar üzerinde kısırlaştırma gibi yapılan değişimler fıtratın asli nitelikleri olmayıp söz konsu temel unsurların bir tezahürüdür.

Keywords