Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2021)

Hadis Rivayeti Bağlamında Fakihlerin Mütevâtir Habere Yaklaşımları

  • Fatih Orhan

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.989205
Journal volume & issue
Vol. 25, no. 3
pp. 1465 – 1483

Abstract

Read online

Kitap ve Sünnet şer‘î ilimlerin temel iki kaynağıdır. Bu iki delilin, nakle dayanıyor olması ve aktarımlarında mutlak kesinliğe ihtiyaç duyulması haber konusunu özellikle de mütevâtir haber konusunu şer‘î ilimler açısından önemli kılmıştır. Aktarımı sürecinde oldukça fazla insanın yer alması sebebiyle İslam âlimleri Kitap ve Sünnet’in nakli konusunda, mantıkta kullanılan ve doğruluğu noktasında şüphe bulunmayan teknik anlamdaki mütevâtir haber kavramına sadık kalmışlardır. Özellikle inanç konularının ele alındığı kelam ilmi açısından bu durum ayrı bir önem arz eder. Çünkü kelam ilminde yüce Allah’ın varlığı, O’nun sıfatları ve fiilleri, nübüvvetin ispatı gibi kesinlik gerektiren konular hem nakli hem de aklî delillere başvurarak kanıtlanmakta bu bağlamda böylesi kesin delillere ihtiyaç duyulmaktadır. Buna mukabil inanç konularından ziyade ibadet, muamelat gibi Müslüman bireyin pratiklerini konu edinen fıkıh ilmi açısından herkesin onaylayacağı haberlerden ziyade sadece inançlı kişinin kabulüne müstenit haberler yeterlidir. Bu bağlamda fıkıh ilmi açısından bir haber ile amel edilebilmesi için kelam ilminde olduğu gibi mutlak bir kesinlik ifade etmesinden ziyade zann-ı galip oluşturması yeterlidir. Fıkhî konularda zannın yeterli kabul edilmesi ayrıca fıkhî konulara ilişkin mütevâtir haber sayısının az oluşu gibi bazı etmenler fakihlerin kesin bilgi anlayışlarına da etki etmiştir. Fakihler Sünnet’in nakli özelinde teknik anlamdaki tevâtür anlayışının dışına çıkarak mütevâtir haber kavramının mahiyetini kısmen değiştirmişlerdir. Her ne kadar yaptıkları mütevâtir tanımlarında teknik anlamdaki tanıma sadık kalmış olsalar da tanımladıkları bu tevâtürü hadislere uygulama noktasında oldukça farklı bir noktaya evrilmişlerdir. Fakihlerin mütevâtir haberin mahiyetinde yaptıkları en önemli değişiklik, hadislerin güvenirliliği temin için kullanılan sened olgusunun tevâtür anlayışına dâhil etmeleri olmuştur. Öyle ki mantık ilmindeki mütevâtir haberin gerçekleşmesi için, haberi aktaranların vasıflarından ziyade sayısal çokluğu önemli arz ederken; mütevâtir sünnetin belirlenmesinde, “men kezebe aleyye …” hadisinde olduğu gibi âdil ve sika râvilerden oluşan rivâyet kanalının çokluğu esas alınmıştır. Hatta bazı usûlcüler râvilerin adalet ve sika vasıflarını o kadar değer vermiştir ki ilk tabakası âhad olmasına rağmen meşhur haberi, sonraki tabakalardaki râvilere duydukları güven gerekçesiyle mütevâtir haber kapsamına dâhil etmişlerdir. Oysa teknik anlamdaki mütevâtir haberde râvilerin vasıfları ya da kim oldukları hiç önemli değildir. Bilakis farklı din, mezhep ya da meşrepten her insan mütevâtir haberin aktarımında rol alabilir. Fakat fakihlerin benimsedikleri sened merkezli mütevâtir haber anlayışında gayri müslimler bir tarafa fasık râvilere dahi yer yoktur. İsnad esasına dayalı bu yeni tevâtür anlayışının en çok hissedildiği konulardan birisi de manevî mütevâtirdir. Normalde manevî mütevâtir, yalan üzerinde birleşmeyecek sayıdaki kişinin farklı metinlerle aktardıkları haberlerin ortak bir anlam üzerinde birleşmeleri iken fakihler manevî mütevâtiri farklı sened zincirine sahip âhad hadislerin belli bir sayısal çokluğa ulaşması ve aynı anlama delâlet etmeleri şeklinde tasavvur etmişlerdir. Bu iki haberi farklı kılan husus, ilkinde haberin doğruluğunu sağlayan unsur râvilerin sayısal çokluğu iken ikincisinde râvilerin adalet vasıflarına duyulan güvendir. Nitekim âhad haberleri nakleden râvilerin adaletine duyulan güven zedelenecek olsa böyle bir manevî mütevâtirden söz edilmesi mümkün değildir. Manevî mütevâtire ilişkin bu yaklaşım fakihler kadar kelamcılar tarafından da kullanılmıştır. Fakat onlar bu tür mütevâtiri daha çok şefaat, havz-ı kevser, rü’yetullah, imamların Kureyş’ten olması gibi sünnet deliline dayanan ancak dinin asıllarına ilişkin olmayan konular özelinde kullanmışlardır. İşte İslam âlimleri geliştirdikleri bu yeni tevâtür anlayışı sayesinde normalde mütevâtir haberin teknik tanımına girmeyen birçok hadisi manevî mütevâtir kapsamına dâhil etmişler ve bu sayede daha fazla hadise güvenirlilik kazandırmışlardır.

Keywords